Haziran: Milliyetçiliğin en kritik sınavı

Avrupa’da aşırı sağın yükselişi sürüyor... Irkçılık, ‘göçmen düşmanlığı’ ve ’İslâm karşıtlığı’ temelinde güçleniyor... Ekonomilerdeki ‘nispî’ gerileme ve küçük çaplı işsizlik artışları bu cinnete enerji sağlıyor...
İlginçtir, Türkiye gibi çok daha ciddi tehlike altında bulunan, topraklarının bölünmesi tehlikesini iyiden iyiye hisseden ve Avrupa’yla mukayese kabul etmez cinsten ekonomik gerilik yaşayan bir ülkede milliyetçiliğin siyasî skor tabelasında aynı derecede etkisi yok...
Halbuki doğası gereği milliyetçilik duygusu, rahat dönemlerden ziyade ‘tehlike’ anında yükselişe geçer... İstismar etmeye kalktığınızda Türkiye bırakın milliyetçiliği, ırkçılığın bile taban bulabileceği, siyasî dengeleri bozabileceği bir ülke...
Hem dinen hem de kültürel anlamda ırkçılığın bu topraklarda zemin bulmaması anlaşılabilir bir durum elbette... Yine Türkiye’de milliyetçiliği ana eksen yapmış ideologların, partilerin ve diğer kurumların ırkçılığa mesafeli kalması, ‘etnik’ yaklaşımlardan uzak durarak, bunun yerine ‘kültür’ü esas alan birleştirici doktrinler geliştirmesi belirleyici olmuştur...
Yine de bütün bunlar, risk altında olmayan Batı ülkelerinde ırkçılık yükselirken, şakağına silah dayanmış Türkiye’de milliyetçiliğin neden siyasette istenen etkiyi doğuracak çapa ulaşamadığını sorgulamayı engellememeli...
Le Pen’in Ulusal Partisi Avrupa’nın ırkçı simgelerinden... Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda yüzde 18 oy alarak, tehlikenin boyutlarını göstermişti... Aynı parti Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oylarını yüzde 25.4’e çıkardı...
Aynı seçimlerde AB ve göçmen karşıtı politikalarıyla bilinen UKIP, İngiltere’nin AP’ye en çok parlamenter gönderen parti oldu... Bir önceki seçimlerde 12.3 oy alan aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi, AP seçimlerinde 26.6’lık oy oranına ulaştı...
Avusturya zaten ‘ırkçılık’tan sabıkalıydı... AB baskısı sonucu seçimden galip çıkmasına rağmen Haider’e devlet teslim edilmemişti... Parti pes etmedi, söz konusu seçimlerde 27.3’le Avusturya’nın birinci partisi oldu...
Yunanistan’da on yıl öncesinde esamisi okunmayan ırkçı Altın Şafak 9.3 alırken, Hollanda’da Geert Wilders’in liderliğini yaptığı Özgürlük Partisi 13.2 aldı... İsviçre’de, Bulgaristan’da ırkçılık tehlikeli tırmanışını sürdürüyor...
İşin belki de en kötü tarafı, aşırı sağ partilerle rekabet etme durumundaki merkez sağ partilerin, dillerini ırkçılığa doğru kaydırmaları, ‘İslamofobi’nin siyasetteki kapsama alanının genişlemesi... Norveç gibi bir refah ülkesinde bile ırkçılığın bir katliamla sonuçlanmış olması, cinnetin ekonomik boyutunun ne kadar zayıf olduğunu belgelemeye yetiyor...
Gelelim yine bize... Bizde kategorik olarak Avrupa’daki ırkçılıkla asla benzeşmeyen, ötekileştirmeyen, bir ve kardeş gören milliyetçilik, ülkenin temelleri sarsılırken bile neden yükselmiyor? Yükseliyorsa, bu yükseliş neden milliyetçi yapılara yansımıyor?
2007 ve 2011 seçimlerinden önce bu sorulara cevaplar aranmalı ve gerekleri yerine getirilmeliydi... Gerekli tedbirler geliştirilemediği için bu olumsuzluk ülkeye yansıdı... Topraklarımızın altına dinamit yerleştiren farklı isimlerle aynı amaca hizmet eden süreçler, sanki milliyetçi vatandaşlarımızın büyük bir kısmının da desteklediği bir süreçler gibi pazarlanageldi... İktidar tarafından seçim sonuçları bunun teyidi olarak sunuldu...
Umuyoruz ki bu seçimler farklı olur... Çok fazla süre kalmamış olsa da sergilenecek vitrin, milletvekili adayları, tutturulacak dil ve sahada gösterilecek büyük bir performansla, milliliğe hasım olan bu yapının altındaki ‘milliyetçi destek’ kısmen de olsa geri çekilebilir...
Bu seçimler milliyetçiliğin en zor sınavlarından birisi olacak... Elbette sadece milliyetçiliğin değil, aynı zamanda milliyetçi yapıları yönetenlerin de... 7 Haziran akşamı hiçbir hatırın, ‘ülke hatırı’ndan daha önemli olmadığı bir akşam olacak çünkü!.

Yazarın Diğer Yazıları