"Hayır'lı Konvoy" yeniden yollarda

"Hayır'lı Konvoy", 16 Nisan 2017 referandumundan önce Ahmet Yavuz, Ahmet Tatar, Atilla Kezek, Fikret Güneş, Bora Serdar, Nasuh Bektaş, Mehmet Ali Çelebi, Mustafa Önsel, Ali Türkşen, Nasuh Mahruki, Semih Çetin gibi ağırlığı "FETÖ" mağdurlarından oluşan bir grupla çıkmıştı yola...

Amacı, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran ve Türkiye'nin tek kişi tarafından yönetilmesini öngören Anayasa değişikliğine neden "Hayır" dediklerini, neden "hayır" denmesi gerektiğini anlatmaktı topluma.

Anlattılar da... 16 Nisan gecesinin örtbas edilmiş zaferinde onların da payı var...

Mensupları arasında aktif siyaset yapanlar da bulunmakla birlikte partiler üstü bir oluşum olan "Hayır'lı Konvoy" yeniden yola düşmeye hazırlanıyor; bu defa "oyları çalacaklar" umacısını bertaraf etmeyi hedefliyorlar.

FETÖ'nün iftiralarıyla tezgahladığı kumpası kaldıramayarak intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar'la konuştum. Dediğine göre bu defa CHP'de "sandık güvenliği" üzerine çalışan Mehmet Ali Çelebi'nin çağrısı üzerine yola koyulmuşlar.

"Niyetimiz aynı: Aydınlatıcı olalım. Hem sandık güvenliği konusunda bir duyarlılık oluşturalım, en ücra köşedeki sandığa bile gönüllü bulalım hem de "oyları çalacaklar" söyleminin vatandaşı sandığa gitmekten caydırmasına engel olalım istiyoruz" diyor Tatar.

Yarın, İstanbul'dan, Bakırköy Özgürlük Meydanı'ndan başlıyorlar.

***

SORU-YORUM

Habertürk'ün iddiası doğruysa ve Cumhurbaşkanı'nın, Abdullah Gül'ü adaylık konusunda (artık olsun diye mi olmasın diye mi orası muallak!) ikna etsin diye gönderdiği kişilerden biri de Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ise; ordunun siyasete müdahalesi de mi AKP yaptırınca güzel de başkası yapınca "darbe"?

***

Son kullanma tarihi dolan rektör adayınız mı var?

Aralarında Türkiye'nin en köklü, -öyle yapana bulunduğu şehirden oy kazandırmak için lafta açılmış değil- "sahici" üniversiteleri de var; günlerdir ayaktalar.

Öğrencilerin ayaklanması Türkiye için alışıldık ve yazık ki "dikkate değer" değil genellikle. Bir kısım öğretim üyelerininki de aynı şekilde. Ama bu defa öğrenciler ve öğretim üyeleri yalnız değiller; "atanmış(!)" idareciler de dahil bütün unsurlarıyla, yek vücut ayaklanıyor üniversiteler. Bölünmeye karşı direnişteler.

***

TBMM Millî Eğitim Komisyonu'ndan geçen yasa tasarısına göre aralarında İstanbul Üniversitesi'nin, Gazi Üniversitesi'nin, Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin, Erciyes Üniversitesi'nin de olduğu -sayısı her gün artırıldığı için net sayı vermek zor- çok sayıda üniversite bölünecek. Bu üniversitelerden ayrılan kısımlara, örneğin İstanbul Üniversitesi'ne bağlı Cerrahpaşa Tıp, Florence Nightingale Hemşirelik, Hasan Ali Yücel Eğitim, Orman, Sağlık Bilimleri, Spor Bilimleri, Veterinerlik, Mühendislik fakültelerinin tabelalarına "İstanbul Üniversitesi (Cerrahpaşa)" yazılarak sözde yeni bir üniversite kurulmuş olacak!

Yönetici istemiyor...

Öğretim üyesi, öğretim görevlisi, araştırma görevlisi istemiyor...

Öğrenci istemiyor...

Sendika istemiyor...

Nereden çıktı?

Kim istiyor?

***

Aynı zamanda tarihi bir emanet, aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası alanda ciddiye alınan az sayıdaki eğitim kurumundan biri, bir marka da olan üniversiteyi, -herkese rağmen- İstanbul Üniversitesi ve parantez içinde 'Cerrahpaşa'lı İstanbul Üniversitesi diye ikiye ayırmanın gerekçesi olarak "çok fazla büyümesi ve yönetilemez hale gelmesi" gösteriliyor.

O zaman neden bölünecek kimi üniversitelerden çok daha büyük olan bazı üniversiteler bölünmüyor? Üstelik de "yönetilemedikleri" geçtiğimiz yıllarda öğrencilerinin canına mal olan trajik olaylarla kanıtlanmışken...

Yanlış anlaşılmasın "onlar da bölünsün" demiyorum, "büyüme" gerekçesinin gerçeği yansıtmadığını anlatmaya çalışıyorum...

İki sorum olacak:

Bir: Elinizde son kullanma tarihi geçmek üzere olan rektör adayları var da onlar için üniversite mi icat ediyorsunuz?

İki: Bu kafayla yarın bir gün de "Türkiye çok büyüdü, yönetilemez hale geldi" diyerek ülkeyi bölüp, böldüğünüz parçalara da başka "sözde devlet"lerin adlarını verip vermeyeceğinizi nerden bilelim?

***

GÜNÜN SÖZÜ

Demokrasi hür insanların harcıdır. Hürriyetin olmadığı yerde demokrasi bir merasimden, bir ritüelden ibarettir. İskender Öksüz

Yazarın Diğer Yazıları