Hayat pahalılığı(!)
Bu ülkede insan hayatının ucuzluğundan yakınıyorduk ya hep; yanılmışız. Hiç ucuz değil, hatta hayli pahalıymış.
Baksanıza "FETÖ" olduğu iddia edilen yapıyla ilişkilendirilip tutuklandıktan kısa bir süre sonra hakkında tahliye kararı verilen isimlerinin listesine;
Büyük iş adamları, çoğu holding sahibi...
İş dünyasının "deve dişi" gibi markalarının patronları...
***
Çıkmasınlar mı?
Adaletsizlik idiyse başlarına gelen, hukuksuzluk idiyse elbette çıksınlar.
Lakin, sanki bu tahliye terazisinin kantarında bir ayarsızlık var!
***
İçeride kalanlar;
Büyük bölümü garibanlar... Maşalar, kuklalar, kullanılanlar... Yahut meseleyle zerre ilgisi olmayıp bunu kanıtlamaya bile gücü olmayanlar...
Öyle "pahalı"ymış ki meğer bu ülkede "hayat"; bir tek ederini ödeyebilecek kadar zengin olanlar geri almayı başarabilmişler!
---
Kirli bir nehrin kenarında...
Ertuğrul Özkök, Türkiye'yi "takiyye" kelimesiyle tanıştıran kişinin Hasan Cemal olduğunu hatırlattı dün.
Yahudi asıllı Orta Doğu uzmanı(!) Harold Rhode, 1988 yılında, Washington'da, Amerikan Dışişleri Bakanlığı binasında Hasan Cemal ve Ufuk Güldemir ile görüşmelerinde, siyasal İslamcıların Türkiye'deki geleceğine dair analiz yaparken kullanmıştı "takiyye" kelimesini.
Ve Özkök'e göre "Özal'ın hikayesi" kitabına bu ifadeyle başlayan Hasan Cemal, "Türkiye'de siyasal İslam'ın takiyeci karakterini yazdığı için yerden yere vurulmuş" bir isimdi.
***
Gel gelelim...
Nasıl olurdu da böyle bir isim, TBMM Darbe Komisyonu'nun 15 Temmuz raporuna "siyasallaşmış İslam'ın yaptığı takiyenin itirafıyla başladığı" şu günlerde, yazacak gazete bulamazdı kendine!
***
"Takiyye"yle bütün meslektaşlarından önce tanışmış olmasına, pekala "gelenin aslında ne olduğuna" dair ayak seslerini işitebilecek tecrübeye sahip olmasına rağmen, AKP'nin iktidarlarını "yaşasın demokrasi" naralarıyla karşılayıp, "milletin muhtırası" diye selamladığı...
Yıllar boyunca atılan ve bugünkü "fiilî durum"un asıl cüret kaynağı olan sayısız adımı, "ileri demokrasi" diye cilaladığı, itiraz edenleri umarsızca yaftaladığı...
"Sistem"in, Kandil ile Ankara arasında ulaklığa varacak derecede parçası/ortağı olduğu...
Sadece "iktidarın AKP kanadı" mı?
Memlekete, varlıkları adeta tapındıkları kişiye ipotekleyen bir müritler sürüsü eliyle demokrasinin, adaletin, huzurun filan gelebileceğine inanıp(!), onların platformlarında, çalıştaylarında ön saflarda görev aldığı içindir belki de...
Hani var ya bir klişe;
Devrim önce kendi çocuklarını yer!
***
Ha, "afiyet olsun" mu diyeceğiz böyle diye?
Asla!
Yediği "kendi çocukları" bile olsa haksız, hukuksuz, adaletsiz her uygulaması boğazında kalsın, zehir zıkkım olsun!
Ve keşke...
Özkök'ün dediği gibi "nehir kenarı, adalet denen ve tarihi yazan duygunun en iyi tribünü" olabilse; oraya çekilenler/sürülenler, gerçekten şapkalarını önlerine koyup da "ben ne yaptım" diyebilse...
Ama "itiraflarını satışa sunmak" üzere değil, kendilerine de, ülkeye de aynı fenalığı bir kere daha yapmamalarını sağlayacak şuura ermek üzere!
---
"İrade" var ,"iradecik" var demek!
Bayburt'ta, sosyal medya hesabından "kirli referandum" yazan Aycan adlı ülkücü üniversite öğrencisi genç kız geçen Cuma günü ifadeye çağırıldı.
"Ülkücü" olduğunu özellikle belirtiyorum ki; 16 Nisan sürecinde aldıkları gazla kendilerini ciddi ciddi iktidar ortağı filan zanneden bazı arkadaşlar uyansınlar!
Yaptığının "halk iradesine hakaret, saldırı, aşağılama" vs. olduğunu söylemişler Aycan'a...
Şaka gibi...
"Hayır" diyen yüzde 49'u "gafil", "hain", "terörist", "darbeci" diye yaftaladıkları ülke burası değil sanki? Kimse bunu yapanların ifadesini aldı mı peki? "Evet" diyenlerinki "irade" ve saygıyı hak ediyor da, "hayır" diyenlerinki ne?
---
Trajikomik...
Şu sıralar neredeyse tek mesaisi "FETÖ'yle mücadele" olan adalet sistemi, TBMM kürsüsünden avaz avaz "Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor. Her şey de açık. Devletin denetimi gözetimi altında açık. Her şey göz önünde olan... Hakkında savcılık kararı olmayan birine çete derseniz ona haksızlık edersiniz." demişliği bulunan birine emanet olduğu müddetçe kimseyi inandıramazsınız "FETÖ"yle sahiden de mücadele ettiğinize!