Hayal kırıklığının hüzünlü baharı!!!
En sonunda yazacağımı başta söyleyeyim;
Meclis'te üstünlüğü sağlayamayan CHP hayal kırıklığı yarattı, çöktü denilen MHP yüzde 10'u aştı, çok tartışılan İYİ Parti oyunu korudu, ayrılıkçılığı tetikleyen HDP güç kaybetti, tüm bunlar milliyetçi dalgayı yükseltti, deprem bölgesinde bile birinci çıkan AKP'yi ise ikinci tur için stratejik bir mevziye oturttu...
Evet; 14 Mayıs seçimlerinin toplumun bir kesiminde hayal kırıklığı yaratmasındaki asıl soru Erdoğan'ın kazanıp kazanmaması, Meclis çoğunluğunu ele geçirip geçirmemesi değil, muhalefetin sarsıcı hatalarla nasıl kaybettiğidir...
Baharı beklerken, aydınlanmaya sırtını dönerek güneşi kapatanların yaşadıkları sarsıcı son, sadece gaflet odaklarının değil, siyaset tellallarıyla takım tutar gibi parti tutanların da hayal kırıklığı olarak tarihe geçti;
14 Mayıs seçimlerinin başarı ve hayal kırıklığı ikilemindeki asıl çıkmazlarına sadece bugün değil, önümüzdeki üç gün de sırasıyla dikkat çekerek, toplumun nasıl kahredildiğini anlatmaya çalışacağız...
21 yılı aşkın sürede; dünyanın neresinde olursa olsun, yıpranması, erozyon yaşaması ve hatta iktidardan düşmesi gereken bir partiyi yüzde 35'in üzerinde bir oy potansiyeliyle halen ayakta tutan, üstelik 21 yıl sonra bile Meclis'te çoğunluğu elde ettirecek mekanizmanın gerisinde AKP'nin başarısından çok, karşı taraftaki gaflet stratejisi tartışılmazsa, muhalefetin kaybetme riski artacaktır...
İşte bu yüzden seçimle ilgili 4 gün sürecek yazı dizisinin bugünkü ilk bölümünde CHP'nin nasıl strateji hataları yaptığına, ideolojik sapmanın, rotadan çıkmanın, kendi köklerine karşı durmanın ve hatta kendi tabanıyla çatışmanın nelere yol açtığına dikkat çekeceğiz...
Bu gerekçeler içinde, parti örgütlenmesindeki hataların, sağcı ve ayrılıkçı danışmanların yanlış taktiklerinin ve CHP'nin asli tabanını tanımayanların gafletiyle birlikte, cumhuriyetle çatışan partilerle ittifak yapılmasının nasıl bir strateji hatası olduğunun da kanıtları var...
TABANINA MEYDAN OKUYAN CHP!..
Ana muhalefetin 2019 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi, daha önce AKP ve MHP'de olan belediyeleri (özellikle de HDP desteğiyle) geri alması sadece metropollerde Millî Görüş çizgisinin 25 yıllık hâkimiyetini yıkmadı...
Erdoğan iktidarını da sarsan yerel seçim sonuçları toplumda nasıl "İstanbul'u alan Türkiye'yi de alır" şeklinde bir beklenti yarattıysa, bu sırada muhalefeti güç zehirlenmesinin gafletine de sürükledi...
Çünkü ana muhalefet; Kılıçdaroğlu'nun genel başkan seçildiği 2010 yılından bu yana sürüklendiği yanlış bir stratejiyi son dönemde doruğa çıkartarak, bir yandan sağa açılma projesini yürüttü, diğer taraftan da dinci siyaseti parti saflarına çekme iddiasıyla, kendisiyle de çelişti...
Yani, son 12 yılda sürekli erozyon yaratan hatalarla yüzde 25 bandını aşamayan CHP yönetimi; 1980 sonrası ANAP'ın 4 farklı kesimi bir araya getiren stratejisini bile uygulayamazken; DYP'nin, Demokrat Parti'nin köklerine, Erbakan'ın ise Millî Görüş çizgisine sarılarak "sadece kendi ideolojisi üzerinde" zafer elde etmesinden de ders çıkartamadı...
Atatürkçülerin partiden büyük oranda tasfiye edilmesi, CHP'deki Altıok'tan birinin milliyetçilik olduğu gerçeği bir tarafa atılarak, Atatürk duyarlılığının ısrarla göz ardı edilmesi, hatta ulusal bayramlarda ya da Devrim Kanunları'nın yıl dönümlerinde Twitter'dan bir mesaj bile paylaşılmamasının tek gerekçesi vardı;
"Dincileri ve HDP tabanını ürkütmeme stratejisi..."
Ancak fiyaskoyla sonuçlanan o gaflet stratejisi, yüzde 70'ten fazlası salt Atatürk kaygısıyla CHP'ye oy veren kitlelerin son 12 yılda yaşadığı ideolojik sapma kaygılarını 14 Mayıs için yapılan ittifaklar sırasında da iyice zirveye ulaştırdı...
CHP'nin; (İYİ Parti dışında) toplam oy oranları yüzde 3'ü bile bulmayan, üstelik kökleri AKP'ye, Millî Görüş ve Nurculuğa dayanan partilere yüksek oranda kontenjanlar tanıyarak oluşturduğu ittifakın CHP'nin kuruluş gerekçeleri ile çatışması ısrarla gözardı edilirken,
ana muhalefeti hem Meclis'te, hem de cumhurbaşkanlığı seçiminde geride tutan başka vahim sıkıntılar da vardı...
Çünkü kendi tabanındaki isimleri liste dışında tutan CHP yönetimi, Atatürk karşıtlarını vekil yapma hatasından da vazgeçmeyerek, örgütlerine ve fanatik destekçilerine de adeta meydan okudu...
MİLLİYETÇİ DALGA VE HDP...
HDP'nin dışarıdan desteği, bu sırada iktidarın ve milliyetçi çevrelerin PKK gölgesi üzerinden yarattıkları muhalefet elbette CHP için büyük bir handikap oluşturdu ama, hiç kuşkusuz AKP'nin yıprandığı öne sürülen, CHP'nin ise büyükşehirleri alarak güçlendiği varsayılan bir dönemde, ana muhalefetin (ittifak oylarına rağmen) yüzde 25'te kalmasının perde gerisindeki en sarsıcı gerekçe partinin Altıok'tan ısrarla uzaklaşmasıydı...
Çünkü Zafer Partisi'nin, Memleket Partisi'nin ve İYİ Parti'nin ısrarla Atatürk'e, cumhuriyete vurgu yaptığı bir dönemde, listelerdeki vahametler yurt genelinde ana muhalefete büyük sıkıntılar yarattı, parti tabanını da iyice küstürdü...
Büyük bölümü eski AKP'li, bir bölümü FETÖ ile iltisaklı dinci siyaset figürlerinin listelerde yaratacağı tepkiyi hesaplayamayan CHP en büyük hatayı da, İzmir gibi parti desteğinin en yüksek olduğu kentte yaptı...
Daha önce Atatürk'e kefere diyenleri, Anıtkabir'e bile laf edenleri ısrarla milletvekili yapan Kılıçdaroğlu'nun, tüm uyarılara rağmen İzmir gibi bir kentte, partinin kökleri ve kurucusuna düşman, hatta Kemalizme ırkçılık diyecek kadar zıvanadan çıkanları listelerde tutması, sadece Altıok'tan uzaklaşılması değil, kendi tabanıyla çatışması olarak da algılandı...
İşte hem Cumhurbaşkanlığı, hem de milletvekili seçiminde yaşanan hezimet "bahar" bekleyenleri kahrederken; AKP gibi Devrim Kanunları'na ve Atatürk'e karşı duran bir partinin karşısında yaşanan yenilginin başka vahim gerekçeleri de vardı...
Siyaset tellalları, CHP düşmanı gazeteci kılıklılar ve vurguncu anket firmalarının pohpohlamasına rağmen yüzde 9'u bile bulamayan Yeşil Sol desteğinin CHP'ye nasıl zarar verdiğine, bu sırada İYİ Parti, MHP, Ata İttifakı'nda yüzde 30'a ulaşan milliyetçi dalganın nasıl yükseldiğine ve tüm bunların CHP'de nasıl erozyon yarattığına ise yarın dikkat çekeceğiz...
YARIN: Ayrılıkçılık, milliyetçilik ve kamplaşma...