Havaalanında nasıl mahsur kalınır!
Ankara'dayken ve yine Ankara'ya dönecekken, bu karda kışta "İstanbul arası" vermemin ilahi cezası bence ama ben yine de "havaalanında mahsur kalan masum yolcu" hikayemi; günlerdir bu durumu bin misli feci şekilde, buralarda sabahlayıp da yaşayanların aziz hatırası(!)nı saygıyla selamlayarak paylaşmak istiyorum!
***
Efendim şöyle:
Kulağım haber bültenlerinde, gözüm THY'nin internet sitesinde -bilinçli bir yolcu olarak- mağdur olmamak için 7/24 takipte kaldım.
"İç hat seferleri başladı" haberini alır almaz, açıkta kalmamak için hızla biletimi aldım.
Havaalanında bir sürpriz yaşamamak için "online check-in" yapmayı da akıl ettim.
Yani bir "yolcu" olarak üzerime düşenleri harfiyen yerine getirdim.
***
Ama...
THY'nin internet sitesi "online check-in"e izin vermedi.
Müşteri Hizmetleri, durumun iptal edilen seferlerden kaynaklandığını "check-in"i havaalanında yaptırmamızı söyledi.
Dinledim.
8 uçağı için sabah 6 itibarıyla, İstanbul Atatürk Havalimanı'na intikal ettim. Biniş kartımı almak ve bagajımı teslim etmek için bankoya gittim. Görevli bir süre çeşitli telefon görüşmeleri yaptıktan sonra "stand-by"sınız dedi;
Televizyon veya klimayım çünkü;
Stand-by'a aldım kendimi!
Neyse...
"Olağanüstü hava koşulları", çalışanlar dahil herkes zorda, herkes mağdur diye, en anlayışlı, sevimli ifademle "peki binebilecek miyim uçağa" diye sordum.
"Yüzde 90 ihtimalle binersiniz" dedi.
Ah işte onu demese, o cevabı vermese, bagajım çoktan bantta yol almaya başlamış olmasa düşer miyim bu boşluğa...
8 uçağına yolcu alımının yapılacağı 401 numaralı kapıya gittim; biniş kartı verilenler dışında, benim gibi uçağa "yüzde doksan" ihtimal binmeyi bekleyen onlarca "yedek" yolcu daha...
Hepimiz aynı şeyi soruyoruz;
- Neye göre yedek olduk biz?
- Dünyanın parasını verdik biletimizi asil yolcu olarak aldık, öyle sattınız, binenler niye asil, biz niye yedeğiz?
Binenler, günlerdir iptal edilen seferlerin yolcularıymış; bizim uçağımıza onları bindirip, "mağduriyeti eşitleme" adına biraz da bizi bekletmeye karar vermişler zahir!
Uzatmayayım;
"Yer açılmadı" dediler; "artık bir sonraki uçağa..."
- Bir sonraki uçağa ne?
- Bir sonraki uçakta şansınızı deneyin.
- Nasıl?
- Boardingi bekleyin, yer açılırsa...
- Kesin değil mi yani?..
- Değil, gün boyu bütün uçaklar dolu... Yer açılırsa... Ek sefer olursa... Büyük uçak konursa...
Dönüyoruz en başa:
- Bütün uçaklar doluysa niye bilet sattınız vatandaşa!
***
Diğer "stand-by" arkadaşları bilmem;
Kendi adıma 9 uçağına da bindirilemedim.
10.25'e -sağ olsun halimize acıyan gayretli bir personelin azim ve kararlılığı sayesinde- kesin biletimiz kesildi.
Sonra 10.00 uçağında yer açıldığının haberi geldi; sınırlı sayıda!
Bizim maratoncu Elvan'a tur bindirebilirdim o hırsla; koştum, aldım sırayı!
Çetin mücadelelerden sonra ulaşabildiğimiz 10 uçağı, Ankara Esenboğa'ya indiğinde saat 12.10 yahut 12.15'ti!
2 saat havada kalmadık tabii. Önce bir kalkmadı. Denedik olmadı. Kalkar gibi oldu ama kalkamadan indi; kaptanımız "teknik bir sorun sebebiyle kalkıştan vazgeçtiklerini" ilan etti.
Nihayet gerekli istişareler vesaire sonrası 11.20 sularında kalktık. Kazasız belasız indik.
Ve bingo!
Olmasa olmazdı;
Bu kez de "stand-by"a çekilen talihsiz ahalinin bagajları buharlaşmıştı. Bir müddet arayıp taradıktan sonra, onlar da bindirilmemiz planlanan ama bindirilmediğimiz başka bir uçağın bandından çıktı.
***
THY personeli, ilk andan itibaren gerekirse tazminat ödeyeceklerini tekrarlayıp durdu.
Neyin tazminatı?
Kaçırdığım toplantının mı?
O sinir harbinin mi?
Kalkamayışımızdan itibaren panikle ettiğim son duaların mı?
***
Sadece turistik gezi amaçlı yapılmıyor uçak yolculukları; hele ki ülkenin başkentine. Hemen herkesin günü, saati evvelce belirlenen, kendine göre "çok önemli" ve telafisi zor işleri oluyor. Dolayısıyla THY yönetiminden ricam, "sizi mutlaka ulaştıracağız"ı teselli/teskin cümleleri listesinden çıkarsınlar mümkünse!
Sağ-salim ulaşmış olmak, hiç ulaşamamaktan elbette iyi ama önemli olan yolcuyu en güvenli şekilde ve taahhüt edilen zamanda ulaştırmak. Sonuçta dün pistler temizlenmiş, seferler başlamış durumdaydı; en basit tedbir olarak "iptallerin mağdurları"nın yollanacağı bilindiğine göre yeni bilet satılmayabilirdi; seferler satışa kapatılabilirdi!
***
Son söz:
Her şeye rağmen -sorunu yaratan onlar değil nihayetinde- en azından mümkün olduğunca güler yüzlü ve yol gösterici olmaya çabalayan THY yer ekibine teşekkür eder; kaçırdığım toplantı ve günün sonunda elimde bu hikayeden başka hiçbir şey olmadığı için yazamadığım yazıdan dolayı oluşan manevi zararımın tazminini beklerim.
Nasıl?
"Mümkün değil" mi?
Değil mi!
Ben de onu diyorum işte.