Uluslararası araştırma ekibi, Türkiye'nin Alalah antik kentindeki derin bir kuyunun dibinde Orta Asya kökenli bir kadının kemiklerini buldu. Buluntu, insanlık tarihinin önemli bir kavşağındaki nüfus hareketlerini ortaya çıkardı.
Araştırmacıların “kuyudaki kadın” adını verdiği kalıntı; Anadolu, Kuzey Levant ve Güney Kafkasya’daki arkeolojik alanlarda bulunan ve 3 bin ila 7 bin 500 yıl öncesine tarihlenen 110 iskeletin arasında yer alıyor.
Söz konusu iskeletler, insanlık tarihinin iki önemli uğrağı olan tarımın ortaya çıkışı ve şehir devletlerinin yükselişinin ardından bölgedeki insan topluluklarının etkileşiminin boyutlarına ışık tutuyor.
Buna göre Anadolu ve Kafkasya nüfusu, MÖ 6500 civarında karışmaya başladı. 4 bin yıl önce Mezopotamya'dan gelen küçük göçlerin de bölgenin genetiğinin daha fazla karışmasına yol açtığı anlaşıldı.
Reuters'in haberine göre Hatay'ın Reyhanlı ilçesi sınırlarındaki kazı alanında bulunan kadın iskeleti de fikirlerin, kültürlerin ve insanların kendisinin bölge içindeki dolaşımını gözler önüne serdi.
Araştırmacılar DNA incelemesi sonucunda kuyudaki kadının bu bölgeye 3 bin kilometrelik mesafeden, Orta Asya’dan geldiğini keşfetti. Kadın, muhtemelen MÖ 1625 ila 1511’de, 40-45 yaşlarındayken ölmüştü. Vücudu üzerinde çoklu yaralanma belirtileri vardı.
Cell adlı hakemli bilim dergisinde yayımlanan araştırmanın yazarlarından, Ludwig Maximilian Üniversitesi arkeoloğu Philipp Stockhammer, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
Orta Asyalı bir kadın, ya da anne ve babası, Alalah’a neden ve nasıl geldi? İşte bu belirsiz. Tüccarlık, kölelik ya da evlilikle mi? Söyleyebileceğimiz tek şey, kadının bu topraklara yabancı olduğu. Yani kültürlerarası bir evliliğin sonucunda doğmamış.
Aynı zamanda Max Planck-Harvard Antik Akdeniz Arkeolojisi Araştırma Merkezi’nin de yöneticisi olan Stockhammer, sözlerini şöyle sürdürdü:
Tek başına bir kadın ya da küçük bir aile, bunca mesafeyi aşmış. Kadın öldürülmüş ve kuyuya atılmış. Neden? Bir tecavüz sonucu mu? Ya da yabancılara duyulan nefret yüzünden mi?
Max Planck İnsan Tarihi Enstitüsü’ndeki arkeogenetik bölümünün yöneticisi Johannes Krause'a göre araştırma sayesinde Batı Asya'daki eski insanların, aralarındaki giderek artan etkileşimden önce biyolojik olarak da karıştığı ortaya çıktı.
Böylece ortaya çıkan sosyokültürel gelişmeler, arkeolojik kayıtlarda görünür hale geldi.
Eurekalert’in aktardığına göre araştırmaya katkı koyanlar arasında pek çok uluslararası kurum ve üniversite yer aldı.
Bunlar arasında Hacettepe Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Mustafa Kemal Üniversitesi ve İbni Haldun Üniversitesi de bulunuyor.