Hasan Ağabey hayatta olsaydı....

YENİÇAĞ'ın akilliği arifliğinden beslenen, soğukkanlı, sağduyulu, adil, vicdanlı yazarı, "ağabeyi", Hasan Demir -direnmek için sebebinin kalmadığına kanaat getirecek tecrübelerle geçtiğinden belki de son dönemi- bizlere/sizlere veda etti ve ilahi adaletinden şüphe duymadığı bir başka aleme gitti.

Başımız sağolsun.

***

Bugün hayatta ve yazabiliyor olabilseydi, muhtemelen bugün için "1918'in Çanakkale'si ne ise işte tam da odur" derdi;

"Çünkü Çanakkale, arkasına devasa savaş teknolojisine rağmen kendisine güvenmeyen İngiliz, Fransız ve İtalya'nın dünyanın dört bir yanındaki müstemlekelerinden asker toplayarak Türk'ü bu topraklardan silip atma, en azından, Türk bayrağının yanına yeni bayraklar ilave etme savaşıdır. O savaşta Türk milletinin yanında görülen Almanya bile aslında savaş sonunda Türk'e ait ne varsa onun sahibi olma hesabı yapan bir Türk-İslam düşmanıdır...

(...) Dün Çanakkale'yi geçemeyenler 2015 seçimlerinde geçebilecekler mi, asıl mesele bu..."

Çünkü bu satırları o yazdı; hem de aylar öncesinden!

***

Hasan Ağabey bugün hayatta ve yazabiliyor olsaydı, "Millet aç, iş adamı önünü göremiyor, Türkiye üreten Türkiye olmaktan çıkmış, yazık oluyor Türkiye'ye... Yazık ediyorlar" diye son bir defa uyarmak ihtiyacı duyardı bugün muhtemelen;

Çünkü bunlar onun satırları; aylar önce bu gazetede yayınlanmıştı.

***

Hasan Ağabey bugün hayatta ve yazabiliyor olsaydı, muhtemelen bir kere daha sorardı:

"Bir ülkenin 16 adası işgal olunursa, o ülkenin bundan daha önemli bir gündemi olabilir mi? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bu ülkenin Başbakanı, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı kuvvet komutanları, siyasi parti liderleri ve bu ülkenin vatanperver insanları neredeler? Tuttukları futbol takımı, tuttukları siyasi partiler için sokakları, statları dolduranlar, bu siyasileri, bu devlet ricalini, "Siz o makamlarda niye oturuyorsunuz?" diye niye protesto etmez!"

Çünkü bu satırları o yazdı; "işgal altında yaşıyor olmak" en derin yarasıydı.

***

Hasan Ağabey bugün hayatta ve yazabiliyor olsaydı, cephede kazanılan zaferlere rağmen yaşanılan "istila" zamanlarını muhakkak hatırlatırdı:

"(...) Güya Saddam'ın zulmünden Kürtleri korumak için Diyarbakır'ı merkez yapan Çekiç Güç 36. Paralelin kuzeyini güvenli bölge ilan etmiş, Saddam'ın uçaklarını bu paralelin kuzeyine geçirmemiştir. Lâkin ne tuhaftır ki 36. Paralel düz bir çizgi olması gerekirken, Irak Türkmenlerinin paralelin Türkiye tarafında olan kısımları güvenli bölge dışında bırakılmış, yani çizgi yukarı doğru bükülmüş, paralelin altında kalan Kürtler için 36. Paralel güneye doru eğilerek Kürtler güvence altına alınmıştır.

Türkiye'ye yerleşir yerleşmez ABD o kadar küstahlaşmıştır ki, Diyarbakır'dan kalkan ABD helikopterleri PKK güçlerine silah ve malzeme atarken defalarca görüntülenmiş, bu da yetmemiş, Türk askerinin başına çuval geçirilmesi gibi bu millete yakışmayan bir ayıp başımıza gelmiştir.

Bugün de masaya oturuldu. "Büyük Ortadoğu Projesi" diye bir proje geliştirildi. "Bu proje ile bölgedeki 22 İslam ülkesinin sınırlarının ve rejimlerinin değişeceği", proje sahipleri tarafından açıkça ilân edildi. Ve bu projenin asıl hedefinin Türkiye olduğu da hiç ama hiç gizlenmedi, yalanlanmadı. İşte geldiğimiz nokta. Türkiye bugün Güneydoğu'dan işgal ediliyor, ABD'li güçler tarafından şehir gerillası olarak eğitilmiş ve silahlandırılmış teröristler illeri, ilçeleri işgal edip, "ABD işgaline zemin" hazırlıyorlar. Basiretle bakıldığında her şey nasıl da yerli yerine oturuyor öyle değil mi? Zaten memleket boydan boya ABD üsleri ile dolu. Olup bitenin farkında olmayanlar ABD'den yardım istiyor, ABD de bu yardımı IŞİD bahanesi ile seve seve kabul ediyor ve PKK'nın Suriye'deki uzantısına, "IŞİD'le mücadele ediyor" bahanesi ile gelişmiş silahlar veriyor ve o silahlar tabii ki Kandil'e taşınıyor...

... ve Türkiye doğusundan işgale başlandı. Gerçekten bir "Beka sorunu" ile karşı karşıyayız..."

Çünkü bu satırları o yazdı, hem de kaç kere...

***

Hasan Ağabey bugün hayatta değil; mekanı cennet olsun; uçmağa vardı... Ama bugün hayatta ve yazabiliyor olsaydı, son yazısının, son satırından farklı koymazdı sanırım noktasını:

"Rabbim aklımızı başımıza devşirmeyi, tövbeyi nasip eylesin."

Amin.

Bazen sandığımız kadar zor, ağır değildir hayatın omuzlarımıza yüklediği sorumluluk;

Ölülerimizin kemiklerini sızlatmamak yeter!

Rabbim bugün hiçbirimize yarın tövbe etmek zorunda kalacağımız bir günah işletmesin.

Yazarın Diğer Yazıları