Haram sofrasında doyanlar...
"Öfke kontrolü" konusunda ciddi eksiklerimin olduğunun farkındayım. İçimden geldiği gibi bir başka deyim ile "Yürek sözü" ile konuştuğum için sevenim de fazla değil. Mahkemeler de bolca dosyam var. Milyonlarca lira tazminat talep edenler emekli maaşım dışında gelirim olmadığı için avuçlarını yalıyor, gönderdikleri icraları taksite bağlatıp, banka hesaplarıma bloke koyduruyorlar. Ne gam! Her şeyin bedeli var. İtina ile öderiz. Ama "Haram sofrası"na asla oturmayız. Haddimizi aşıp "Muhalefete ayar verme"ye de asla kalkışmayız.
"Haram Sofrası" demişken, birazcık hafızaları yoklayalım. Kadıköy''de ayakkabı boyacılığı ile hayata atıldığını belirtip medya pompası ile "Robin Hood"luğa terfi eden "Sözde hayırsever işadamı" vardı. Hatırladınız mı? İstanbul''un arka sokaklarında para dağıtıyor, memleketinde okul yaptırıyor, siyasetin önemli isimlerine uçak tahsis ettiriyordu. Dahası "Yukarının talimatı" ile büyük bir holdingin ele geçirdiği hisselerini bedelsiz devredip ertesi gün yurt dışına çıkmıştı. "On milyon avroya senin işini hallederim" diyen medya yöneticileri inkar etse de görüşmeler kayda geçmişti. Kimilerine ev alıp hediye etmiş, kimilerine ultra lüks otellerde beleş tatil yaptırmıştı. Pek hayırsever, oldukça eli boldu. Karanlık uçağına doldurduğu bazı gazeteci kimliği olanlar e siyasilerle günübirlik açılış ve yemek bahanesi ile "Memleket havası" aldırdı. Otel odalarına, çalışma ofislerine ve hatta uçaktaki koltuk üstü bagajlara hediyeler yağardı. Kerameti kendinden menkul olanlar "Ne kadar önemli şahıs" olmakla övünerek "Haram sofrası"ndan zıkkımlamaktan beis duymadılar. Sözü fazla uzatmayalım. Şimdileri Amerika''da tutuklu olmakla beraber "İtirafçı" olup mal varlığının bir bölümünü kurtarma peşinde olan Sezgin Baran Korkmaz''dan bahsediyoruz. Gazete-televizyon röportajları ile Korkmaz''ı neredeyse "Fenomen" ilan edenler çok arsız! Hiçbir şey olmamış gibi kerize yatıyorlar. "Hemşehrilik ilişkisi" dışında irtibatları olmadığından dem vurup; har safrası görüntülerine kılıf takıp kurtulduklarını sanıyorlar. SBK ABD''de yargılanıyor. Üstelik davasında "Gizlilik kararı" alındı. "Medya ve siyaset ilişkileri"ne dair önemli listeler verdiği haberleri sızdı. Kimilerine göre "Dış güçlerin aparatı" oldu. Ve bu yüzden iktidar ve yandaşlarına çamur atabileceğine dair "Ön alma" yorumları yapılıyor. SBK''nın arşivinden kimlerle fotoğraf ve ses kayıtlarının bulunduğuna dair henüz kesin bilgi yok. İhtimal ki "Montaj" denilerek birileri vaziyeti kurtarmaya çalışacak. Dahası "Beka" denilecek "Milli Güvenlik"ten bahsedilecek.
Her devrin "Akredite gazetecileri" olan bazı zatlar iktidarın uçağında koltuk kapıp, fotoğraf karesinde yer almak için az takla atmadılar. Devranın döndüğünü görünce "Bukalemun" gibi renk değiştirmekte de pek mahirler. Üstelik muhalefete akıl verip, ayar çekmeye kalkışanlar da var. Hiç utanmadan televizyon ekranlarında boy gösterip; "Muhalif" pozları vermekten geri durmuyorlar. Haram sofrasında oturanın fikri namusu olmaz! Haberin, yorumun kaynağını asa belirtmezler. Yıllar önce bizlerin yazıp, konuştuğu olayları kendilerine mal edip; bazı siyasilerle ne kadar yakın olduklarını pekiştirmek amacıyla "Dün cep telefonumdan aradı..." sözleri "Ne kadar önemli şahış" olduklarını kanıtlamaya kalkışırlar. Merhum Süleyman Demirel''in ünlü sözüdür. "Dün bize sövüyordu. Bugün bahçemize aldık karşı tarafa havkırıyor" kıssası tam da söz konusu zatlar içindir.
"Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme" geçiş için mutabakat sağlandı. Öncelikle "Siyasi ahlak yasası" çıkarılacak. Yanında bir de "Medya temizliği" için maddeler konulursa "Bizim mahallenin arınması" sağlanabilir. "Kullanıma hayır aparat"ı olarak nitelendirdiğimiz zevata dair merhum Ünal İnanç''ın "Zımpırtı" tasviri tam da "Cuk" oturuyor. Bakıyoruz da "Zımbır"tılar ekranları zapt etmiş. Sabah-akşam ahkam kesmekten geri durmuyor, haram sofrasında büyüttükleri göbeklerini kaşıyorlar...
Kim bilir günün birinde "Aparat"lar, "Zımbırtı"lar, haram sofrasına oturanlarda yargılanır. Ya da kokuyu alınca ustaları gibi kaçıp giderler...