Hani iktidar sizin çizginize gelmişti?
Türkiye gibi "Türklere bırakılamayacağı" peşinen ilan edilmiş bir ülke için planlanan nihai hedef yolunda "kullanılıyor" olmayı, "önemsenme", "hak teslimi", "vazgeçilmez olma" filan gibi algılayıp da, siyaseten burnundan kıl aldırmama fazına geçen arkadaşlar vardı.
Hani iktidarı "kendi çizgilerine getirdiklerini" filan savunuyorlardı.
Hani, güya "fikirleri iktidar"dı;
Gerçek fikirdaşlarını, gönüldaşlarını darmadağın etmek pahasına afralara, tafralara başlamışlardı.
Sormak lazım şimdi onlara:
"Çizginiz" Barzani'yle "paralel" miydi ki; "çizginizde" olduğunu iddia ettiğiniz iktidar Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara ve "dünyanın gözbebeği" olan şehrimiz İstanbul'da göndere devletimizin resmen tanımadığı bir sözde devlet yapılanmasının paçavrasını çekebildi?
Türk bayrağını o paçavrayla aynı seviyeye/hizaya düşürme hakaretinde bulunabildi!..
Çizginiz, Musul'da Özel Harekât polislerimize kanlı pusular kuran, Kerkük'te Türkmen katliamı yapan, komşumuz Irak'ın işgal ve bölünme projesinde "baş işbirlikçi" rolünü oynayan, Kandil bekçisi Barzani'yle paralel miydi ki, iki gündür Ankara'da en çok "bölgede en güvenli/güçlü müttefikimiz" sıfatıyla anılabiliyor bu Amerikan tetikçisi?
***
Ben diyeyim;
Bunlar daha iyi günleriniz!
Bir veya birkaç kişiyle anlaşarak, duruşu şahsiyetçilikle yoğrulmuş Türk Milliyetçilerinden/ülkücülerden "toplu evet"i koparamayacağını gören iktidar, yıllardır "bireysel temel hak ve özgürlükleri" dahi ağaların, şeyhlerin, şıhların ipoteğindeki "bölge"ye yöneldi.
Hele bir Barzani'yle, "sen 'sözde Kürdistan'ı iflastan kurtar, biz de sana feodalitenin etinden, sütünden başkanlık çıkaralım" anlaşması yürürlüğe girsin...
Hele bir, üst üste birkaç anket bu anlaşmanın "kazandırdığını" bildirsin...
Asıl o gün döveceksiniz dizinizi...
Hazır, "dönecek bir milletiniz" varken hâlâ, zararın neresinden dönerseniz kârdır; milliyetçiliği ayaklar altına alanlarla saf tuttuktan sonra nefsinizi çiğnemek çok da zor olmasa gerek...
"Kandırıldık" deyin, "biz devletin bekası için sandık" deyin, "kırdık ama mevzu bahis vatansa gerisi teferruat değil mi; son bir defa helalleşelim" deyin;
Hiç değilse tarih sizi utanç sayfalarına kaydetmesin.
***
Öğrendiğimiz iyi oldu
--------
Ülkemizin millî güvenliği ve savunmasına dair karar merciinde bulunanlar için "Türkiye'nin öncelik sıralamasına göre Rakka operasyonu, PYD-YPG operasyonundan önce geliyor"muş! "Çünkü Türkiye'nin birinci önceliği ABD'nin bölge stratejisinde önemli bir yer tutmak"mış?
Bunu öğrendiğimiz iyi oldu...
Malum biz Suriye'de, "yeniden ABD'nin ileri karakolu" olabilmek için değil "ülkemizin bekası için" şehit verdiğimizi sanıyorduk!
++++++++++
Siyasiler referandum tercihlerini belirlerken bize sormuyorlar ama sandık günü geldiğinde biz onlara soracağız!
Emin olsunlar...
***
DEDİKODUCUK...
------
Her şeyin başkanı olmak isteyen biri, giderek küçülüyor olsa da hâlâ medya sektörünün en büyüğü olan birini çağırıp referandum ayarı vermiş, cevaben de "yayınlarımızda Evet'i hissedeceksiniz" garantisi almış diyorlar!
***
Kafamda kırk tilki
-----
Var olmayan, iddia olunan bir devletin, iddia olunan sembolünü "bayrak" diye göndere asmanın fiili/hukuki sonuçları nelerdir?
Bu da mı "fiili durumu meşrulaştırmak" için?
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Irak topraklarındaki bölücü yapılanmayı "tanır" ve paçavrasını da "bayrak" diye dalgalandırırsa, yarın Irak Cumhurbaşkanı/Başbakanı, yahut İran, yahut Suriye, veya bu coğrafyadaki örtülü komşumuz(!) ABD, Kandil'deki canilerden birini ağırlayıp, PKK paçavrasını "bayrak" diye dalgalandırdığında hangi "ilke"ye dayanarak tepki gösterecek buna Türkiye?
***
GÜNÜN SORUSU
----
Eyyy siyasal milliyetçiler;
"Ha Barzani, ha Öcalan" değil miydi?
Öyleyse neden -iki gün oldu- ses etmiyorsunuz bu rezalete?
Size de mi hazmettirdiler?