Beslenme bozukluğuna sahip olan kadınların çocuklarının sağlık problemleri yaşadığını belirten Doç. Dr. Özlen Emekçi Özay, hamilelik sürecinde temel besin kaynakları olan karbonhidrat, protein, yağ ve vitamin gereksinimlerinin vücutta arttığını, buna bağlı olarak kalori miktarında da artış görüldüğünün altını çizerek şöyle konuştu:
“Gebe olan ile olmayan kadınlar arasındaki kalori gereksinim farkı sadece 300 kaloridir ve bu her öğünde 1-2 kaşık fazla yenilerek karşılanabilecek bir farktır. Önemli olan fazla miktarda yemek ve kilo almak değil, gerekli olan maddeleri dengeli ve yeterli miktarda almaktır. Anne adayı yeterli beslenerek ortalama 11-13 kilo almalıdır. Gebelikte kilo takibi yapılmalıdır. İlk üç ayda ortalama yarım kilo ile bir kilo, sonraki dönemlerde ise ayda ortalama 1,5 kilogram- 2 kilogram alınması normaldir.”
ÖĞÜN SAYISI ARTIRILMALIDIR
Gebelik döneminde beslenme düzeninde değişiklik yapılması gerektiğini söylenen Doç. Dr. Özay, normal zamanlarda uygulanan günde üç öğünün hamilelik döneminde artırılarak beşe çıkarılması gerektiğini söyledi ve sözlerine şunları ekledi:
“Bu dönemde anne adaylarının öğün sayısını artırarak erken dönemde yaşanabilecek bulantı ve kusmaların önüne geçebilmeleri gerekir. Fast food yemek besin değerinden yoksun ve yüksek kalorili bir yeme şekli. Hamilelikte kalori üç nedenden dolayı gerekir. Bunlar gebeliğe bağlı yeni dokuların yapımı, bu dokuların idame ettirilmesi ve vücudun hareketidir.
Gebe bir kadın gebe olmayana göre günde yaklaşık fazladan 300 kaloriye ihtiyaç duyar. Bu durum fazla beslenmenin değil dengeli beslenmenin önemini açıkça ortaya koymaktadır. Gebelikteki kalori tüketimi ilk 3 ayda en az düzeydeyken bu dönemden sonra hızlı bir artış gösterir. İkinci 3 ayda bu kaloriler başlıca plansenta ve embriyo gelişimini karşılarken, son 3 ayda ise temel olarak bebeğin büyümesine harcanır. Normal sağlıklı bir kadında tüm gebelik boyunca önerilen kalori artışı 11 - 13 kg''dir. Bu 11 kilonun 6 kilosu anneye, 5 kilosu ise bebeğe ve ona ait oluşumlara aittir.”
Özay sözlerine şunları ekledi:
“Eğer karbonhidratlar yetersiz alınırsa vücudunuz enerji sağlamak için proteinler ve yağları yakmaya başlar. Böyle bir durumda iki sonuç ortaya çıkabilir. Birincisi bebeğinizin beyin ve sinir sistemi gelişimini sağlayacak yeterli protein olmaz, ikincisi ise ketonlar ortaya çıkar. Ketonlar yağ metabolizmasının ürünü olan asitlerdir ve bebeğin asit baz dengesini bozarak beyin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle hamilelikte karbonhidrattan fakir diyet önerilmez. Pirinç, un, bulgur gibi kompleks karbonhidrat kaynakları anne için enerji kaynağı olmanın yanı sıra, B grup vitaminleri ve çinko, selenyum, krom, magnezyum gibi eser elementleri bol miktarda içerir. Karbonhidratlar fazla miktarda ise bebek açısından ekstra bir yarar sağlamadıkları gibi sadece anne adayının aşırı kilo almasına neden olurlar.”
EN ÖNEMLİ BESİN MADDESİ: SU
Suyun hamilelikte alınmasına özen gösterilmesi gereken en önemli besin maddesi olduğunu söyleyen Özay, geçmişte gebelik sırasında tuz tüketiminin kısıtlanmasının gerektiği savunulurken, günümüzde bunun gerekli olmadığı, normal miktarda gıdalar ile alınan tuzun yeterli olduğu ve kısıtlamaya gidilmemesi gerektiğini savunan düşünceler olduğunu belirtti. Hamile bir kadının günde 2 gram tuz alması gerektiğini söyleyen Özay, yetersiz ya da aşırı tuz alımının anne adayının sıvı elektrolit dengesini olumsuz şekilde etkilediğini ifade etti.