Parti kurma hazırlıklarını sürdüren eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kurucusu olduğu Bilim ve Sanat Vakfı’na ait İstanbul Şehir Üniversitesi’nin malvarlıklarına Halkbank tarafından tedbir konması tartışmalara sebep olmuştu.
Üniversiteye ilişkin tedbir kararı sonrasında çıkan tartışmalar üzerine Halk Bank, medyada “yanıltıcı” bilgiler yer aldığı açıklamasını yaptı.
Açıklamada, “Üniversite’ye ilk yasal ihtar 3 Nisan 2019 tarihinde çekilmiş ancak Bankamızca herhangi bir yasal takip ve tedbir işlemi başlatılmayarak Üniversite’nin kredi geri ödemeleri için gerekli kaynakları bulması beklenmiştir” denildi.
Halk Bank açıklamasında, “Üniversite yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, gerek vadesi geçmiş gerekse vadesi gelecek anapara ve faiz geri ödemelerinin hangi kaynaklarla ve ne şekilde yapılabileceği ile ilgili olarak gerçekçi bir projeksiyon alınamamış ve Üniversite yönetimi oluşan teminat açığını giderememiştir. Kredi anapara ve faiz geri ödemelerinde yasal süre olan 90 günün üzerinde gecikme olması, kredi alacağının önemli bir kısmının teminatsız kalması, Üniversite yönetiminin borçların geri ödenmesi ile ilgili gerçekçi projeksiyonunun bulunmaması ve Bankamız ile Üniversite arasındaki görüşmelerin neticesiz kalması nedeniyle 30 Eylül 2019 tarihinde (kredi teminatını oluşturan arazinin Üniversite’ye devrine ilişkin yürütmeyi durdurma kararından yaklaşık bir yıl sonra) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereği, alacağın hukuki yoldan tahsili süreci başlatılmıştır” ifadelerine yer verildi.
Halkbank’ın konuyla ilgili açıklaması şöyle:
“İstanbul Şehir Üniversitesi ile Bankamız arasındaki kredi geri ödeme sürecine ilişkin olarak, gerek Üniversite yetkilileri gerekse bazı basın-yayın kuruluşlarınca kamuoyunu ve yatırımcıları yanıltıcı, Bankamızın güven ve itibarını sarsıcı, gerçeği yansıtmaktan uzak iddialara yer verildiği görülmüştür. Bu iddialara karşı müşterilerimizin, yatırımcıların ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla konunun açıklanmasına gerek duyulmuştur.
İstanbul Şehir Üniversitesi, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca kendisine sadece eğitim ve öğretim hizmetlerinde kullanılması amacıyla devredilmiş olan ve Kartal-Dragos’ta toplam 8 parselden oluşan arazisi üzerine kampüs inşası için 2016 yılında Bankamızdan yatırım kredisi talebinde bulunmuştur.
Üniversite tarafından öngörülen öğrenci sayısı, ciro, bağış ve diğer gelirler ile özellikle Üniversitenin kurulacağı arazinin teminat olarak verilecek olması hususları birlikte değerlendirilmiş, yatırım kredisi kullandırılmıştır.
Üniversiteye kredi kullandırımından sonraki dönemde, Kartal-Dragos’ta Bankamızın teminatını teşkil eden ve bitişik halde bulunan parsellerden, toplam arazinin %73’üne tekabül eden merkezdeki en büyük ve en önemli parselin Üniversite’ye yapılmış olan tapu devrinin iptali için Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından dava açılmıştır. Danıştay 13. Dairesi tarafından görülen davada, 27 Eylül 2018 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.
Diğer yandan, Üniversite’nin 2016 yılında kredi başvurusundaki öngörüleri yıllar itibarıyla gerçekleşmemiş, Üniversite beklenen geliri üretememiştir. Bunun sonucunda, kredi anapara ve faiz geri ödemelerinde 2019 yılı Mart ayından sonra gecikmeler yaşanmaya başlamış, Banka teminatında bulunan ana parselin Üniversite’ye devrine ilişkin 27 Eylül 2018 tarihli yürütmeyi durdurma kararına rağmen, Üniversite’nin geciken tutarları geri ödeyebilmesi için vade ötelemesi de dâhil olmak üzere birçok kolaylık sağlanmıştır.
Üniversite’ye ilk yasal ihtar 3 Nisan 2019 tarihinde çekilmiş ancak Bankamızca herhangi bir yasal takip ve tedbir işlemi başlatılmayarak Üniversite’nin kredi geri ödemeleri için gerekli kaynakları bulması beklenmiştir.
Bu süreçte ayrıca, Danıştay 13. Dairesi tarafından 04 Temmuz 2019 tarihinde Üniversite’ye yapılan tapu devir işleminin iptaline de karar verilmiştir.
İptal kararı sonrasında Bankamızın kredi teminatını oluşturan Üniversite arazisi için yeniden ekspertiz raporu düzenletilmiştir. Ekspertiz raporunda, Üniversite kampüs arazisini oluşturan parsellerden en büyüğü için verilen iptal kararı nedeniyle, teminatın iktisadi bütünlüğünün bozulduğu ve diğer parsellerin ticari değerinin kalmadığı görülmüştür.
Bu dönemde Üniversite yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, gerek vadesi geçmiş gerekse vadesi gelecek anapara ve faiz geri ödemelerinin hangi kaynaklarla ve ne şekilde yapılabileceği ile ilgili olarak gerçekçi bir projeksiyon alınamamış ve Üniversite yönetimi oluşan teminat açığını giderememiştir.
Kredi anapara ve faiz geri ödemelerinde yasal süre olan 90 günün üzerinde gecikme olması, kredi alacağının önemli bir kısmının teminatsız kalması, Üniversite yönetiminin borçların geri ödenmesi ile ilgili gerçekçi projeksiyonunun bulunmaması ve Bankamız ile Üniversite arasındaki görüşmelerin neticesiz kalması nedeniyle 30 Eylül 2019 tarihinde (kredi teminatını oluşturan arazinin Üniversite’ye devrine ilişkin yürütmeyi durdurma kararından yaklaşık bir yıl sonra) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereği, alacağın hukuki yoldan tahsili süreci başlatılmıştır.
Gerçekleştirilen yasal takip işlemleri mevzuata, bankacılık teamüllerine ve taraflar arasında imzalanan sözleşmelere uygundur.
Diğer taraftan, Bankamızca yapılan ihtiyati haciz uygulamasına İstanbul Şehir Üniversitesi tarafından 16 Ekim 2019 tarihinde itiraz edilerek dava açılmış; dava sonucunda Mahkeme tarafından, Üniversite’nin itirazı kabul edilmeyerek ihtiyati haciz kararının devamına hükmedilmiştir.
Gerek Üniversite gerekse bazı basın-yayın kuruluşlarınca, söz konusu gayrimenkul devir işleminin iptali nedeniyle teminatımızın zafiyete uğraması, Bankamızın başlattığı alacağın tahsili sürecinin nedeni olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Son derece yanıltıcı bu tutum, sürecin kamuoyu tarafından yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır.
Bankamız tarafından yürütülen süreç sadece kredi alacağımızın tahsiline yönelik olup, haksız ve mesnetsiz olarak ifade edildiği şekilde Üniversite’nin faaliyetlerinin önlenmesine çalışılması gibi bir misyonun tarafımıza yüklenemeyeceği açıktır. Üniversite’ye tanınan bir yıldan fazla süreye rağmen,
Bankamızın alacağını ne şekilde tahsil edeceğine yönelik gerçekçi bir projeksiyon ve teminat açığını gidermeye yönelik bir çözüm ortaya koyulmamışken, bu konuyu farklı alanlara çekerek, bir grubun, bir kişinin yada bir zümrenin mağduriyetine yol açıldığı izlenimi oluşturma girişimleri boşunadır. Bankamız tarafından yürütülen süreç tamamen hukuki ve ticari temellere dayanmaktadır. Bankamızın müşterisi olarak çalıştığı diğer vakıf üniversitelerinin hiçbirinde nakit akışı sorunu ya da teminat eksikliği gibi bir durum söz konusu olmayıp, bu üniversitelerle kredi ilişkilerimiz sorunsuz olarak devam etmektedir. İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Bankamıza olan gecikmiş kredi borçlarının ödenmesi için gerekli kaynağın bulunması ve teminat açığının giderilmesi yükümlülüğü üniversite yönetimine ait olup, sorunun kaynağının Bankamız olarak gösterilmesi haksız ve kabul edilemez bir yaklaşımdır.
Ayrıca, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin değerli öğrencilerinin eğitim hakları devletimizin teminatı altında olup, Yüksek Öğretim Kurumu’nun 21 Kasım 2019 tarihli açıklamasında, öğrencilerimizin herhangi bir mağduriyet yaşamaması için hami Üniversite ve yasal haklarının korunacağı net olarak ifade edilmiştir.
Bankalar hakkında güven ve itibarı sarsacak nitelikte açıklama, yayın, haber ve yorumlar yapılması, Bankacılık Kanunu’nun “İtibarın Korunması” hakkındaki hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir. Bankamız, bu tür yanıltıcı açıklama, yayın, haber ve yorum yapanlar hakkında cezai ve hukuki her türlü yasal haklarını saklı tutmaktadır.
Bankamızın, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yasal mevzuata ve bankacılık uygulamalarına uygun şekilde, tüm müşterilerimize eşit mesafede faaliyet göstermeye devam edeceğini; gerçekle bağdaşmayan yanıltıcı açıklama, yayın, haber ve yorumlara itibar edilmemesini kamuoyunun bilgilerine saygıyla sunarız.”