Halk düşmanını nasıl tanırsınız?

“Bunlar emperyalistlerin ve darbecilerin işbirlikçileridir... Paramiliter ortaklardır... Halk düşmanları, katliam sanıkları, faşist katiller bu dâvâya müdahil olamazlar...”
Ankara’da başlayan 12 Eylül darbe dâvâsında müdahil olmak isteyen sol örgüt avukatlarının ağızlarından döküldü bu hezeyanlar... MHP, BBP, Ülkü Ocakları Genel Merkezi gibi kuruluşlarla, şahısları adına müdahil olmak isteyen ülkücülere tepki gösteren Marksist avukatlar işi o kadar ileri götürdüler ki, 68’liler Derneği avukatı, bu kuruluşların ancak ‘itiraflarda bulunması ve halklardan özür dilemesi’ halinde müdahil olabileceklerini buyurdu!..
Şaşırmamak elde değildi... Saat durmuştu bir kere... 30-35 yıl önce ne diyorlarsa, şimdi de aynısını tekrarlıyorlardı... Umulurdu ki aradan geçen yarım yüzyıla yakın zaman ve komünizmin evrensel çöküşü, bunlar da bir muhasebeye, muhakemeye ve olgunlaşmaya yol açsın... Ama öyle bir tavırda gördük ki kendilerini, değil yarım yüzyıl, birkaç çağ değişse bunlar da yaprak kıpırdamayacak!..
İletişime yönelik en küçük bir kanal yakalayıp, kendilerine “Berlin Duvarı’nın yıkıldığından haberiniz var mı?”, “Çavuşescu’nun, Jivkov’un, Brejnev’in, Honecker’in, Enver Hoca’nın, Jaruzelski’nin ve onların yönettiği diktatorya rejimlerinin çoktan yerle bir olduğunu duydunuz mu?” diye sorsaydık kesinlikle abartı olmazdı...
Kızıl Ordu’nun sözde ihtişamını propaganda etmek için kurulan o meşhur koroyu mahkeme salonuna getirseydik, komünizmin hazin hikâyesine paralel bir şekilde evrim geçirerek, artık turnelerde başkalarını eğlendirmeye yarayan müziklerini bunların kulağına kulağına dayatsaydık, yine de ayıkma ihtimalleri gözükmüyordu...
‘Paramiliterlik’ ve ‘işbirlikçilik’... Elbette ağır suçlamalar bunlar... Milliyetçi hareketi ve onun mensuplarını bu ağır töhmetin altına sokmak isteyen zavallılara iki örneği hatırlatmakta fayda var: Birinci örnek, Sarp Kuray’ın anlattıkları... Sarp Kuray, Dev-Genç kurucularındandır, Marksist solun önemli isimlerinden birisidir ve halen cezaevindedir... Cezaevine tekrar girmeden önce yazdığı kitapta ve televizyon röportajlarında, Türk solunun kendisiyle yüzleşmesi gereğini sık sık vurguladıktan sonra ‘kullanılmışlıklarını’ da itiraf etmiştir...
Özellikle 12 Mart öncesindeki ‘şartların olgunlaşması’na ışık tutan Sarp Kuray, Muhsin Batur’un talimatıyla Yükseliş Koleji’ne bomba attıklarını söylüyor... Bunun gerekçesi ise hayli tanıdık... Ertesi gün toplanacak MGK’da dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’i sıkıştırmak için bu eylem talimatını Muhsin Batur’un verdiğini aktarıyor yıllar sonra...
9 Martçılar olarak bilinen bu ekip tasfiye ediliyor ve 12 Mart’ta ‘karşı-devrim’ gerçekleşiyor... Sarp Kuray’ın sosyalist hareket olarak, devrim için cuntacılarla nasıl işbirliğine girdiklerini ve kullanıldıklarını itiraf ettiği ifadeler bugünkü tartışmalara ışık tutacak cinsten... Yine gazeteci Gürkan Hacır’ın belgelere dayanarak yaptığı “Deniz Gezmiş’in THKO’su ve Mahir Çayan’ın THKP-C’si 9 Martçılarla görüşüyordu” şeklindeki tespitini iyi not etmek gerekiyor...
“Paramiliterlik nasıl olurmuş”, “kimler işbirlikçiymiş” tartışmasına katkıda bulunabilecek ikinci örnek ise, gazeteci Hasan Cemal’in yazmış olduğu ‘Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım’ adlı kitaptır... Doğan Avcıoğlu kimdir? Yön hareketi nedir? Milli Demokratik Devrim adı altında ne nasıl yapılmak istenmiştir? Sol hareketler kimlerle hangi işbirliklerine girmiştir? Nasıl kullanılmıştır? Hangi yöntemlerle çalışmayı denemiştir?
Sadece bu örnekler bile Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda milliyetçi hareketi emperyalizm ve cuntacı faaliyetlerle işbirliği içinde olmakla suçlayan zihniyeti deşifre etmeye yeter... Marksist solun günahları itiraflarla sabitleşmişken, iftiralar dışında milliyetçi hareketin sicilinde buna benzer bir tek olay yoktur... Sosyalist hareket içinden gelmiş bulunan hem Sarp Kuray’ın, hem de Hasan Cemal’in yazdıkları kitaplar adeta ‘kullanılmışlığın kitapları’ olduklarını bas bas bağırırken, mahkeme salonuna taşınan suçlayıcı öfkeyi çözmek, herhalde siyaset biliminin değil, tıp biliminin ilgi sahasına girmektedir...
Burada bir hakkı da teslim etmek gerekiyor... 68’ler Derneği’nin müdahil avukatının, milliyetçileri işaret ederek, ‘emperyalistlerin işbirlikçileri, darbenin ortakları bu dâvâya müdahil olamaz’ şeklindeki hezeyanına, müdahil avukat İrfan Sönmez’in mahkeme salonunda verdiği cevap tarihî nitelikteydi... Kendisinin işkencelerden geçtiğini, idama mahkûm edildiğini, yıllar sonra tahliye olduğunu aktardıktan sonra, “Evet işbirliği yaptım, ama ben milletimle işbirliği yaptım. Yakama ay-yıldızdan başka bir sembol takmadım. Emperyalistlerle işbirliği yapsaydım, yakama ay-yıldız değil, orak-çekiç takardım. 30 sene önce duran saat gibi konuşanlar bilsin ki, sadece Dev-Sol davasında bin civarında cinayet var...” diye sürdürdüğü güçlü hitabıyla mahkemeye damgasını vurdu...

Yazarın Diğer Yazıları