Mütareke sonucu Türkiye’de bulunan
Almanların ayrılmaları gerekiyordu
Bu sırada Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Mütarekesi’ni ordulara bildirmişti. Bu mütareke gereği Türkiye’de bulunan Almanlar’ın ayrılmaları lazım geldiğinden 31 Ekim 1918 günü Mustafa Kemal Paşa Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı’na atanmıştı. Bunun üzerine M. Kemal, ordusundaki subayları toplayarak yapmış olduğu durum değerlendirmesinden sonra, Alman subaylarının; "Artık harp bitmiştir" demelerine karşılık; "Onlar için harp bitmiş olabilir. Bizim için yeni başlıyor" cevabını verdikten sonra, "Harb-i Kebir bitmiştir, Harb-i Sagir başlayacaktır" dedi. İşte bu "Harb-i Sagir" bizzat M. Kemal tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açıklanmış ve bunun "başında zabit bulunan küçük müfrezelerin oluşturduğu gerilla teşkilatının" adı olduğunu vurgulamıştı. Bu sözlere dayanarak M. Kemal Paşa Millî Bağımsızlık Savaşımızın ilk düşüncesini burada açıklamıştır diyebiliriz.
Bu olaylardan sonra M. Kemal Paşa, 31 Ekim 1918 günü emri altındaki XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’ya; "Liman Paşa çağırdı. Adana’ya gidiyorum. Zannedersem Ordular Grubu’nun kumandasını bana devredecektir" dedi ve sonra ilave etti; "Tabii sizde 7. Ordu’nun emir ve kumandasını deruhte edersiniz" dedikten sonra M. Kemal Paşa Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’nı emri altında toplayabilmek için o gün öğleden sonra Grup Karargahı’nın bulunduğu Adana’ya hareket etmiş ve burada kendisini bekleyen Liman von Sanders’ten aynı gün komutayı teslim almıştır. Bilindiği gibi, Almanya ve müttefiklerinin yenilmesiyle, Birinci Dünya Savaşı sona ermişti. Osmanlı Devleti de, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarakesi’ni imzalayarak, imparatorluğun paylaşılmasını kabullenmişti. Bu noktadan itibaren olaylar şöyle gelişmiştir: Mustafa Kemal Paşa, daha önce İstanbul’da bulunduğu sırada, 18 Ağustos 1918’de, Harbiye Nazırı Enver Paşa ile bir görüşme yapar. Bu görüşmede Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın: "...Orduların Arap topraklarını bırakarak geri çekilmesi..." yolundaki teklifini reddeder, ama aksine olayların akışında görüldüğü gibi, Başkumandanlık Karargâhı, askerî gücün yok olması pahasına, hâlâ Arap topraklarının savunulmasında diretmektedir. Nihayet, düşman baskısı karşısında ordu Halep’e çekilir. Mustafa Kemal Paşa, Halep’i sokak muharebeleri yaparak terk eder. Orduyu Halep’in kuzeyindeki El Hüsniye-Helan hattına çeker. Birlikler son olarak, İskenderun-Belah-Dircemal-Tefrifat hattını korumuşlardır. 28 Ekim’de ise Antakya "Hatay", bu hattın içindedir. 30 Ekimde imzalanan Mondros Mütarekesi anlaşmasında bu husus, Hatay’ın geleceği bakımından son derece önemli bir tarihtir.
(Devam edecek)