İnsanüstü bir gayretle, tam bir
dağılışı önlemeye çalıştılar
Diğer taraftan isyancı Arapların, Türk ordusunu arkadan vurmaları buraların çok çabuk çökmesine sebep olmuştu. İşte bu asilerden Emir Faysal kuvvetleri de güneyden ilerlemekteydi. Bundan sonra 25 Eylül’de Amman düşmüş ve 30 Eylül’de de İngiliz kuvvetleri Şam yakınlarına kadar gelmişlerdi. Fakat aynı gün Şam’ı savunmakla görevlendirilen general şehirden ayrılmış; kolordu komutanlarından biri de askerlerini düşmana teslim ederek, Beyrut’a kaçmış ve bundan dolayı Şam elden çıkmıştı. Ayrıca Fransız ve İngiliz kuvvetleri denizden donanma yardımı alarak, 1 Ekim’de Beyrut’u da işgal etmişlerdi. Bu olaydan sonra da Yıldırım Orduları’nın Halep’te toplanmasına karar verilmişti.
Bu çekilme esnasında 7. Ordu, Komutanı’nın güçlü şahsiyetinin sevk ve idaresi altında düzenli bir şekilde ve düşmanı karşılayarak, şiddetli taarruzların önünde ezilmeden ve tertibatını bozmadan çekilmekteydi. M. Kemal, İngiliz baskınından dolayı değil, 7. Ordu’nun sağ kanadını koruyan 8. Ordu kalmadığı için ve ayrıca kuşatılmaktan kaçınmak amacıyla çekilmekteydi. Bu olaylar üzerine M. Kemal’in doğusundaki 4. Ordu da kuzeye doğru geri çekilmeye başlamıştı. Kuşatılma tehlikesi karşısında 7. Ordu; 22-23 Eylül 1918 günlerinde, Şeria Nehri’nin doğusuna geçerek, kendisini kuşatılmaktan kurtarmış ve Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı’ndan almış olduğu emirle de M. Kemal 7. Ordu’yu süratle geri çekerek, Halep’in Güneyi’nde toplamaya başlamıştı.
Meydana gelen bu çekilme sırasında M. Kemal, Ali Fuat ve Albay İsmet, insanüstü bir gayretle, tam bir dağılışı önlemeye çalışmışlardı. Fakat düşman kuzeye doğru gittikçe güçlenen kuvvetlerle ilerlemekteydi. Bu duruma paralel olarak, Yıldırım Ordular Grubu Komutanı Sanders 6 Ekim’de Halep’e gelmiş, burada aynı gün 2. Ordu Komutanı Nihat Paşa, 7. Ordu Komutanı M. Kemal Paşa ve yüksek rütbeli sivil memurlarla toplanarak görüşmüş ve şu sonuca varmışlardı: Şehirde güvenliğin ve Halep istasyonunda da düzenin sağlanması; ayrıca sahilde Arap hareketinin genişlemesinin önlenmesi, Ordular Grubunun geri ile bağlantısının kurulması ve Ordu Komutanı Nihat Paşa’nın, İskenderun veya Mersin’den düşmanın çıkarma yapma ihtimaline karşılık, Adana’ya gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Nihayet 4. Ordu’nun kaybının fazla olması nedeniyle 13 Ekim’de lağvedilmiş ve bundan sonrada 4. Ordu karargahıyla bütün kıtalar 7. Ordu emrine verilmişti. Bu suretle Suriye cephesine ait bütün işler ve vazifeler 7. Ordu’ya, yani M. Kemal’e devredilmiş oluyordu. Böylece, Yıldırım Orduları M. Kemal’in Halep’teki 7. Ordu’sundan ve bir de bu hareketlere katılmayan ve Adana’da bulunan 2. Ordu’dan ibaret kalmıştı. Bu sırada Yıldırım Ordular Grubu Kumandanı Liman von Sanders ve karargahı Adana’ya varmıştı. Suriye Cephesi artık 7. Ordu’nun elindeydi. Fakat şurası da bir gerçekti ki, Halep mıntıkasının; kuvvetli, bilhassa süvari ve zırhlı vasıtalarla takviyeli düşmana karşı savunulması mümkün görünmüyordu. Düşman ordusuna karşı düşünülen bu savunma ancak Halep’in kuzeyindeki dağlık bölgede mümkün olabilirdi. Bu durumu gözönünde bulunduran Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı 7. Ordu Komutanlığı’na, sebepsiz bir karış toprak terk edilmemesi esas olmakla beraber; düşmanın üstün kuvvetleri karşısında Halep civarının terk edilmesi ve mukavemetin dağlık kısımda yapılması için talimat vermişti.
(Devam edecek)