Herhangi bir saldırıya karşı kendi
birliklerini hazır duruma getirmişti
Yıldırım Ordular Komutanı, Halep’te savunma düzeni kurma görevini Mustafa Kemal Paşa’ya bırakıp, Adana’ya gitti. Mustafa Kemal bir yandan İngilizlerle, diğer yandan Arap silahlı çeteleriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Halep’in kuzeyinde bir savunma hattı kurup İngilizler’i durdurmayı başardı. 31 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nden bir gün sonra Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’na atandı. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Suriye cephesinde Halep’teki günlerini Yrd. Doç. Dr. Süleyman Hatipoğlu’nun Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde yayımlanan yazısından aktaracağız:
Sanayi İnkılâbı’nın neticesi olarak başlayan kolonizasyon hareketleri, Avrupalı devletler arasında uçuruma varacak boyutta çıkar çatışmasına neden olmuştur. Bu çıkar çatışması büyük devletler arasında bloklaşmalara yol açmış ve bu bloklaşmalar sonucunda I. Dünya Savaşı patlak vermişti. Bu savaşta Osmanlı Devleti Almanya’nın liderliğini yaptığı İttifak Devletleri grubunda yer almıştı. Birçok cephede savaşa giren Osmanlı Devleti, Sina-Filistin Cephesi’nde de İngilizlerle çetin muharebelere girişmiş ve bu muharebelerde kademe kademe geri çekilerek, Suriye’de tutunmaya çalışmıştı.
Bilindiği gibi bütün cephelerde savaş şiddetli bir şekilde sürerken, Suriye Cephesi’nde Yıldırım Orduları’nın da akıbeti iyi görünmüyordu. Grup Komutanı General Falkenhayn, Suriye’deki bu başarısızlığı yüzünden geri çağrılmış ve Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’na da Mareşal Liman von Sanders getirilmişti. Bu arada Sultan V. Mehmet Reşat’ın ölümü üzerine, VI. Mehmet Vahideddin 4 Temmuz 1918’de padişah olduktan sonra M. Kemal Paşa 7 Ağustos 1918’de ikinci defa, Filistin’de bulunan 7. Ordu komutanlığına tayin edilmiş ve 1918 yılının Ağustos ayı ortalarında komutayı devralmıştı. M. Kemal komutayı devraldığında 7. Ordu Nablus’un güneyi ile, Şeria Nehri arasında konuşlanmıştı. Ayrıca 7. Ordu’nun sağında 8. Ordu, solunda Şeria, arkasında 4. Ordu bulunuyordu. M. Kemal’in bu sırada yaptırdığı keşifler ve almış olduğu istihbarat sonuçlarına göre, bir düşman taarruzunun başlamak üzere olduğu tespit edilmişti. Diğer yandan, 1918 yılının yaz aylarını bir taarruz hazırlığı ile geçiren İngiliz General Allenby, 30.000 kişi olarak düşündüğü Türk kuvvetlerini yenmek maksadıyla, bu defa 200.000 kişilik bir kuvvet hazırlayarak, Yafa’nın kuzeyinde ve kıyı bölgesinden saldırıya karar vermiş ve kuvvetlerinin dörtte üçünü burada toplamıştı. Bu hazırlıkları sezen ve İngilizler’in 19 Eylül sabahı saldırıya geçeceğini tahmin eden 7. Ordu Komutanı M. Kemal, durumdan Liman von Sanders’i haberdar ettiği halde; ciddiye alınmamıştı.
Bunun üzerine M. Kemal herhangi bir saldırıya karşı sadece kendi birliklerini hazır bir duruma getirmişti. 18 Eylül akşamı M. Kemal, gerekli önlemleri almış olduklarından emin olmak için, emrindeki iki kolorduya komuta eden arkadaşları İsmet ve A. Fuat’la telefonlaştı. Daha telefonu henüz kapatmıştı ki, İngiliz topçu bombardımanının ilk sesini duydu. Böylece Nablus Muharebesi başlamış ve İngilizler 19 Eylül günü de büyük bir taarruza geçmişlerdi.
Türk kuvvetleri bu saldırıya karşı zaman zaman çetin bir direnme göstermelerine rağmen, çekilmeye başlamışlardı. Bu saldırılara M. Kemal Paşa’nın 7. Ordusu dayanırken, 8. Ordu cephesi yarılmıştı.
Bunun üzerine 7. ve 4. Ordular çekilmeye başlamışlardı. Bu çekilme sırasında bile, M. Kemal at sırtında düşmanla teması kesmeyerek, en son eratının yanında ve içinde bulunarak, ordusunu güzel bir düzen içerisinde geri çekmişti.
(Devam edecek)