Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Hâlâ anlamadınız mı?

Nereye kadar gitmek istediklerini hâlâ anlamadınız mı? O zaman şu sözleri dikkatle okuyun:
“Yine başlangıçta kurulurken ortaya atılan cumhuriyet ilkesinin zayıfladığını ve işlevini kaybettiğini görüyoruz. Halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür. Türkiye’de cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslam ile bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin, laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerine, daha çok katılımcı, daha ademimerkezî, daha müslüman bir yapıya devretmesi sorumluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.”
Bu sözleri, Milli Eğitim Bakanlığına getirilen Ömer Dinçer söylemiştir. Bu sözler, 19-21 Mayıs 1995’te Sivas’ta yapılan “21. Yüzyıla Girerken Türkiye ve Dünya Gündeminde İslam” konulu sempozyumda Ömer Dinçer tarafından söylenmiştir. Bu sözler, Bilgi ve Hikmet Dergisi’nin 132. sayısında, 1995 yılında yayımlanmıştır. Bu sözleri söyleyen Ömer Dinçer Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilmiştir. Ve siz hâlâ nereye kadar gitmek istediklerini anlamadınız mı? Ve siz hâlâ Türkiye’de her şeyin normal olduğunu mu düşünüyorsunuz?

***

Ve siz hâlâ birtakım insanların normal özgürlük talebinde mi bulunduğunu sanıyorsunuz? Öyleyse 09.08.2010’da Ahmet Türk tarafından açıklanan ve “Demokratik Türkiye - Özerk Kürdistan” modelini teklif eden Demokratik Toplum Kongresi kararlarındaki şu cümleyi dikkatle okuyun:
“Demokratik Toplum Kongresi tüm katılımcılarıyla bu amaçlara ulaşmak için Kürt halkının ulusal birliği, Kürdistanî halklarla dayanışması, Türkiye halkıyla iradî, eşit birlikteliğinin önemini ifade eder.”
Demek ki neymiş? “Türkiye halkıyla iradî, eşit birliktelik” istiyorlarmış. Yani Türkiye’de birden fazla eşit halk olacak. Eşit halklardan biri de “ulusal birliği” ile “Kürt halkı” olacak.
Peki Demokratik Toplum Kongresi neymiş? Bunu da Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşmesi üzerine 22 Haziran 2011’de açıklanan yedi maddelik kararın 3. maddesinden öğrenelim: “Kürdistan’ın en büyük sivil ve siyasi çatısı olarak kongremiz...” Demek ki Türkiye’de bir Kürdistan varmış ve burada partiler üstünde ayrı bir “siyasi çatı” varmış. Yani Kürdistan Millet Meclisi. Ya 4. maddede ne diyor bu kongre:
“Aynı şekilde, (DTK’nin tüm bileşenlerini, kurum ve kuruluşlarını...) seçim
sonuçlarıyla onaylanan halkımızın
çözüm projesi olan demokratik
özerkliği tüm kurumlarıyla sahiplenmeye ve inşa sürecini ilan da dahil
olmak üzere tüm boyutlarıyla tamamlamaya çağırır.”
12 Haziran seçimlerinde siz Türkiye’nin milletvekillerini seçtiğinizi sanıyordunuz değil mi? Bu seçimde “demokratik özerklik”in de onaylandığından haberiniz var mıydı?
İş bitmedi. Şimdi ne diyorlar? Kongre dönem sözcüsü Cemal Coşkun, kongrelerini 30-31 Temmuz’da toplayacaklarını ve 850 delegenin “hazırız” demesi hâlinde “Demokratik Kürt Özerkliği”nin inşa sürecine başlanacağını ve kısa sürede ilan edileceğini bildiriyor ve “bölge kendi kendini yönetebilecek düzeydedir” diyor.
Ve siz hâlâ, PKK, KCK, DTK ve BDP’nin  ana dillerini özgürce kullanma talebinden başka istekleri bulunmadığını düşünüyorsunuz. Ve siz
hâlâ “Kürdistanî halklarla dayanışma”nın nerelere kadar gidebileceğini
anlamıyorsunuz.
Yukarıdaki harf kalabalığının taleplerini anlayarak ve bilerek destekleyenlerin aklına bir şey dediğim yok. Onların sıfatı bellidir. Hâlâ anlamayanlara ne diyeceğimi
bilemiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları