Hakkını helâl et, Başbuğum bize...

Başbuğum;
Yokluğunu kabullenebilmek için; “İnna lillâhi ve inna ileyhi raciûn./ Biz Allah’ın kullarıyız. Nihâyetinde O’na döneceğiz.” Emr-i İlâhi’ye sığınmamıza rağmen ya aczimizden, ya da söz dinletemediğimiz nefsimizle yarışa giren duygusallığımız yüzünden, sensizliğe alışamıyoruz, alışamayacağız!
Başbuğum;
Bir kara 4 Nisan’da sensizliği hiç düşünmemiş Ülkücüleri, Başbuğsuz-başşız bırakıp Hak dünyaya terfî ettiğinde; “Alparslan Türkeş öldü!” haberini bütün haber kanalları inanmayarak, hayretler içinde verdiğinde, gök kubbe başımıza çöktüğünde, acımızla düz orantılı olarak feryâdü figân ettik!
Milyonlarca Ülkücü, seninle helalleşebilmek için karla abdest aldıktan sonra
Cenâze namazınızı kıldıran İmam Efendinin; “Hakkınızı helâl ediyor musunuz?” sorusuna milyonların haykırdığı, “Helâl olsun!” sözüyle de soğumadı yangın yüreklerimiz! Kim, kime hakkını helâl ediyordu? Anlayamamıştık! Anlayamıyoruz! Anlayamayacağız!
Seksen yıllık ömrünü hîbe ettiğin milletinle asla bir mes’elen olmamıştı, olamazdı ama bizlere hakkını helâl etmiş miydin Başbuğum?
Sensiz loşlaşmış, boşlaşmış, bir başkalaşmış, yabancılaşmış Ankara’yı, tavsiyelerine uyarak güzelleştirebilmek için neler yapılabilirdi arayışlarındaydık. Ülkücü hareketin mütevâzı devlerinden Emin Alper Hoca’yı ziyâret etmiştik. İslâmın edebini, Türklüğün vakarını şahsında toplamayı başarmış ender devlerden Emin Alper’in; “Alparslan Türkeş’in yaptığı en önemli iş nedir?” sorusuna verdiği; “Başıboşluğa, sergerdeliğe terk edilmiş gençliği sokaklardan topladı ve kimse farkında olamadan herkesi ülkücüleştirdi!” demişti.
Yola çıktığın ilk yılların gençten de genci, çocuk irisi bizleri, sokaklara terk etmeyip ülkücüleştirerek içimizden bürokratlar, sanatkârlar, teknokratlar, millet vekilleri, bakanlar çıkarmayı başaran size, kimin helâl edecek hakkı olabilirdi? Başbuğum!
Hâlâ sensizliğin oluşturduğu dağılmışlığımıza son vermedik! Hâlâ sensizlikte, senin yerine birini seçebilmek için yapılan canhıraş ikbâl yarışları yüzünden toparlanamadık! Oysa sen, kimleri ülkücüleştirmiştin!
Başbuğum;
Sizinle de, sizden sonra da MHP’ye her katılımda iktidara biraz daha yaklaşmak düşüncesiyle keyiflendik. Asla, kat’a MHP’ye katılımlardan rahatsız olmak gibi bir gafletimiz olmadı! Hatta, yönetime defalarca; “Ülkücüler zâten elde bir. Ülkücü olmayanları ikna ederek saflara katmak gerek.” dedik.Teşkilat sorumlularından; “Herkesi hatta diğer parti genel başkanlarını bile MHP’li edelim ama Allah rızası için transferleri, ülkücülerin başına geçirmeyin! Türk Milletinin refleksi olmuş ülkücüleri, ülkücülerden başkasının emrine girmeğe zorlamayın, girmezler!” diye yalvardık! Ya ifâde edemedik merâmımızı, ya da bizi duymadılar! Birbirimize incindik, birbirimizi incittik Başbuğum!
Kime söylesek, kimle dertleşsek öküz altında buzağı arıyorlar! Kimseden özür falan da beklemiyoruz ama bize “hain” diyorlar! İsyânlardayız!
Senden sonra; muhalifiz diye, oy verdik inanmadılar! “Biz de sizdeniz! Biz de sizdeniz!” diye yırtındık, duymadılar!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, seksen yıllık intikama soyunmuşlarca zor günler yaşıyor Başbuğum!
Sorumlular seyrediyorlar! Seyrediyoruz Başbuğum, biz de seyrediyoruz!
Artık her senenin 4 Nisan’ında klasik-mu’tâd kabîr ziyâretleriyle, gönlümüzün Türkeşçi tarafını avutuyorlar! Avunamıyoruz, inciniyoruz!
Bütün şer güçlerin inadına, bizi dışladıklarını zannedenlerin inadına, mânevî huzûrunda bir daha haykırıyoruz: “Türk’üz! Türk milliyetçisiyiz! Biz de sizdeniz! İnâdına MHP’yiz, MHP’liyiz! Çünkü biz, Başbuğ’un ülkücüleştirdiği Türkeşçileriz. Bize küsenlere küsmeğe tenezzül etmeyecek kadar Türk gönüllüyüz. Duyun bizi!”
Hakkını helâl et Başbuğum bize!

Yazarın Diğer Yazıları