Hakkı Öznur'dan 15 Temmuz yazısı

Hakkı Öznur'dan 15 Temmuz yazısı

Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı, Ülkücü fikir ve siyaset adamı, araştırmacı-yazar Hakkı Öznur, 15 Temmuz kalkışmasının beşinci yıldönümü dolayısıyla, “15 Temmuz kalkışmasını” ele alan bir yazı kaleme aldı.

Hakkı Öznur’un 15 Temmuz kalkışmasını ele alan yazısının tam metni:

15 Temmuz 2016 ihanet kalkışmasının beşinci yıl dönümündeyiz. TSK içinde yuvalanan, ABD/NATO ile irtibatlı cuntalar, kriminal gruplar 15 Temmuz gecesi hain bir kalkışma ortaya koydular.  ABD''nin ‘Our boys – bizim çocuklar’ dediği, NATO’cu zihniyete sahip kalkışmacılar, milletin evlatlarına bomba ve kurşun yağdırmıştır. 

Ankara ve İstanbul’da, Cumhurbaşkanlığı, parlamento, emniyet ve kamu binaları savaş uçaklarıyla bombalandı. Akıncı Üssü’nden havalanan F-16’larla, Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı’na saldırdılar. Kahraman Özel Harekat polislerinin üzerine, hunharca bomba ve kurşun yağdırdılar. Açılan ateş ve atılan bombalar sonrası Gölbaşı Özel Harekat Merkezi''nde 51 canımız, vatan evladımız şehit oldu. O gece kahramanca şehadete yürüyen şehitlerimizin büyük çoğunluğu, hendek operasyonlarında gazi olmuştu.

15 Temmuz kalkışmasında Akıncı Üssü’nde görev alan F-16 pilotları ve diğer merkezlerdeki kurgulanmış alçaklar, birer robot gibi, verilen emirleri mekanik bir şekilde yerine getirmişlerdir.  Kendilerine ‘Yurtta Sulh Konseyi’ adını veren, küresel şer odaklarla ilişkisi ve irtibatı olan ihanet konseyinin komuta ettiği kalkışma sonucunda 251 vatan evladı şehit düştü. 2000’den fazla vatan evladı yaralandı. 

Türkiye 27 Mayıs''ta, 12 Mart''ta, 12 Eylül''de tank sesiyle uyanmıştı.  15 Temmuz 2016 gecesi ise sokağa çıkan, namlusunu millete çeviren tankların yolunu, milletin evlatları kesmiş, tankların üzerine çıkmış, yağan bombalara, kurşunlara rağmen kalkışmaya boyun eğmemiştir. Milletimiz; tarih yazmış, destan yazmış, hain kalkışmayı durdurmuştur.

Demokrasi ve  millet düşmanı kalkışmayı aziz milletimiz engellemiştir.  Devlet içine girmiş kriminal, kripto yapıların ve onlarla işbirliği yapan kliklerin kalkışma girişimini boşa çıkarmış, demokrasiye, cumhuriyete kanıyla, canıyla sahip çıkmıştır. Türk milleti, karşı karşıya kaldığı bu alçaklığı ve ihaneti, bertaraf etmeyi başarmıştır. 

RUHLARINI İBLİSE SATMIŞ HAİNLER, MİLLETİN EVLATLARINA BOMBALAR VE KURŞUNLAR YAĞDIRMIŞTIR

Ruhlarını iblise satmış hainlerin, milletin evlatlarının üzerine acımasızca hem de soğukkanlı bir şekilde tereddüt etmeden nasıl bombalar ve kurşunlar yağdırdıklarını, 15 Temmuz kalkışmasında   gördük.

15 Temmuz gecesinin en kıdemli ve etkili  kahramanlarından biri  66’ncı Zırhlı Mekanize Tugayı’nda şehit düşen Kurmay Albay Sait Ertürk... 15 Temmuz gecesi şehit düşen en rütbeli askerimiz oldu. Rütbesi Albay ama kendisi ‘Mehmetçik’ idi. Peygamber Ocağı’nın şerefli bir mensubuydu.

Şehit Ertürk,15 Temmuz gecesinde İstanbul’daki darbe girişimine mani olan gerçek kahramanlarından biri.  Kalkışmacı hainlerin İstanbul’daki girişimine, tankların ve zırhlı araçların, mühimmat yüklü helikopterlerin ve tugaya yuvalanmış hainlerin İstanbul sokaklarına dağılmasına mani oldu.  

15 Temmuz 2016 gecesi gerçekleştirilen hain  kalkışmada  kilit isimlerden biriydi Ömer Halisdemir... 15 Temmuz kalkışmasının  seyrini  değiştiren ve  kalkışmaya karşı direnişin temsili haline gelen Ömer Halisdemir Özel Kuvvetler komutanlığı karargahında şehit edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Savaşı''nda Arıburnu’ndaki 1915''deki Bombasırtı muharebelerini anlattığı şu satırlar tarihe bir not olarak düşülmüştü:

 "Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir bezginlik bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur''ân-ı Kerîm, cennete girmeğe hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar .Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir misâldir . Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur." 

Gazi Mustafa Kemal’in  bu cümlesi 15 Temmuz’da gerçek oldu:  hain kalkışmanın seyrini değiştiren adam Şehit Ömer Halisdemir. 15 Temmuz''un seyrini değiştiren, kendisi de şehit edilen Astsubay Ömer Halisdemir''i , Albay Sait Ertürk’ü ,   o gece  vatanı ve milleti için şehit düşen  aziz  şehitlerimizi büyük Türk milleti asla  unutmaz!

Genelkurmay’da, özel kuvvetlerde, jandarmada, emniyette, meydanlarda birçok vatan evladı, silahlı kalkışmada bulunan hainlere karşı hayatları pahasına direnmişler ve sivil kahramanlarımızla beraber destan yazmışlardır. Vatanın has evlatları, gözlerini kırpmadan, kendilerini feda ettiler. Vatan için, millet için şehit düşmüşlerdir.  

KALKIŞMA İHBARI GELMESİNE RAĞMEN  ÜST DÜZEY  KOMUTANLAR DÜĞÜNDE

TSK içinde yuvalanan cuntaları seyreden kalkışmaya kalkan hainleri engelleyemeyen, altını tutamayan, komuta kademesi kalkışmadan kendilerini sıyıramaz. Zaafiyetleri açıkça ortadadır.

15 Temmuz kalkışması ile ilgili saatler, olaylar, açıklamalar ve ifadelerdeki çelişkiler, ayan beyan ortadadır. Planlanan kalkışma, başlamasından   12 buçuk saat önce açık açık ihbar edilmiştir. Yapılan    kalkışma ihbarının, ciddiyetle değerlendirilmemesi ve önlenememesi, tam bir aymazlıktır.

MİT, saat 16.00’da bildiriyor. Kalkışmadan haberi olan Hulusi Akar, Hava ve Jandarma komutanlarını niye karargaha çağırmadı? Üst düzey komutanların düğünde dernekte olmasına niye müsaade etti? Böyle komutanlık olmaz! Komuta kademesinin yönetim zafiyeti ortadadır. “Sağa sola emirler gönderdik” diyerek kendilerini aklamaya çalışmasınlar.

TSK’da, darbe ve  kalkışma çalışmalarını. planlarını, göremeyen kliklerin ve kriptoların  ordunun kalbine kadar sızmalarını seyreden, seyirci kalan ve kalkışma sonrası  bir de,  kalkışmacılar  tarafından  makamlarından alınarak ters kelepçe takılarak götürülen generaller kahraman gibi gösterilemez. Kalkışmacılar  tarafından  rehin  alınan Genelkurmay Başkanı, Kara, Hava, Deniz, Jandarma, Donanma komutanları saatlerce kurtarılmayı beklediler. Deniz Kuvvetleri komutanı ise İstanbul sokaklarında sık sık yer değiştirerek  kaçmıştır.

Başta Genel Kurmay Başkanı Org. Hulusi Akar olmak üzere diğer kuvvet komutanları görevlerini kurtarıldıkları gün bırakmalıydılar. Derdest edilen, işgal ettikleri makamların altındaki subaylarının  kalkışma girişiminden, haberdar olamayan, gereken önlemleri almayan bu generallerin o makamlarda oturmamaları gerekiyordu. TSK’nın itibarına zarar veren bu komuta kadrosunun tekrar TSK’yı yönetmelerine izin vermek büyük bir yanlış olmuştur.

Cumhuriyet ve   Atatürk aleyhindeki söylemleriyle bilinen Nuri Pakdil''i 27 Ocak 2017  Cuma günü Ankara’daki Evinde ziyaret eden  Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar , AKP ye yaptığı derin hizmetin karşılığını, AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından  Milli Savunma  Bakanlığına getirilerek almıştır. 15  Temmuz kalkışması ile ilgili meclise ifade  vermeye gelmeyen .NATO’cu  Hulusi Akar,  Kalkışmayı önleyen komutanmış (!) gibi AKP  tarafından el üstünde  tutulmaya devam ediyor.

CEMAAT TSK’YA YERLEŞİRKEN, KİLİT MEVKİLERİ ELE GEÇİRİRKEN,  GENELKURMAY BAŞKANLARI, KOMUTA KADEMELERİ,  ALAYI  İZLEMİŞ VE SEYRETMİŞTİR

TSK içinde Gülenist klik, sistem içinde bir iktidar momenti yakalamış ve bu momenti AKP hükümetiyle koalisyon kurarak değerlendirmiştir. Gülenistler, TSK’da ordulaşırken, kilit noktaları ele geçirirken devlet, hükümetler, istihbarat kurumları seyretmiş, cemaat, cemaat olmaktan çıkmış, ordulaşmıştır. TSK içindeki kadrolarıyla kalkışmanın içinde yer almıştır. 

Yargı, Yargıtay ve HSYK,  cemaate teslim edilmeseydi,  kumpas davaları yaşanmazdı. kumpaslarla görevinden edilen askerlerin yerine Gülenist askerler  gelmese, 15 Temmuz   kalkışması yaşanamazdı. Türkiye’de devletin tüm stratejik kurumlarına sızan, devletin gizli bilgi ve belgelerine ulaşan, paralel  bir  yapılanmaya giden  Cemaat TSK içinde çok özel ve çok gizli bir örgütlenmeye gidip Cemaat cuntası  oluşturduğu yaşananlardan bellidir Gülen Cemaati adeta kendi kurmay kademesini  TSK’da  oluşturmayı başarmıştır. 

Cemaat,  TSK’da görevli örgüt üyelerinden  kadro oluşturarak  Ordu da, cemaat cuntası hazırlamıştır. TSK içerisinde yer alan  mensuplarıyla kalkışmada kilit bir rol oynamıştır. Cemaat mensupları TSK’da ordulaşırken, kilit noktaları ele geçirirken devlet, hükümetler, istihbarat kurumları seyretmiş, cemaat, cemaat olmaktan çıkmış, ordulaşmıştır. TSK içindeki kadrolarıyla kalkışmanın içinde yer almıştır. Cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları, en üstte kim varsa hepsinin yaverleri Gülenist çıktı. Genelkurmay karargâhının kalbine kadar girmişler, yaverleri, özel kalemleri, darbe kalkışmasının  içinde yer alıyor. 

Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki Gülenist yapılanma endişe verici boyutlara ulaşırken  görmelerine rağmen komuta kademesi seyretmiştir. Gülenist yapı kadrolarını general ve amiral yapmak, TSK’nin üst yönetimini ele geçirmek için soruşturma ve davalar açtırmıştır. Bu örgütten olmayan albay, amiral ve general kadrosunu tasfiye etmişti.  Gülenist yapı mensuplarını albay ve general kadrolarına terfi ettirilmiş ve bu yolla önleri açılmıştır.

Cemaatin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK)  kalkışma girişiminde bulanacak kadar yapılanmasının sorumlusu TSK komuta kademesidir. TSK’de sayısal varlığını her yıl artıran cemaat, gücünü artırmak amacıyla “kumpas”lar kurarken onlara dokunulmazlık zırhı giydirende onları himaye edende  19 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarıdır.

TSK’da Türk milliyetçisi subaylar küreselci, Amerikancı/ NATO’cu yapı tarafından tasfiye edilirken cemaat mensubu askerlerin önü açılırken, TSK içinde kilit noktalara yerleşen Gülenist cuntayı ve ortaklarını koruyan, kollayan AKP  iktidarıdır.

15 Temmuz kalkışmasında TSK’da cuntalar, kriptolar, klikler cirit atarken, ordunun kalbine girilmişken, Komuta kademesi çok önceden görülen ve herkesin gördüğü cuntaları,  hep seyretmiş, seyirci kalmış ve sonunda bu hain kalkışma yaşanmıştır. 

DEVLETİ GİZLİCE KUŞATMA VE  ELE GEÇİRME  ASLA KABUL EDİLEMEZ!

Gülenist yapı, 40 yıldır sürdürdüğü faaliyetleri ile devletin birçok kurumlarında (TSK, Emniyet, Yargı) çok ciddi bir konuma gelmiştir. 15 Temmuz kalkışması, bu yapının TSK içindeki unsurlarıyla kendini dışa vurduğu tarih oldu.  Kalkışmada ‘lokomotif’ rolü üstlenen, Gülenist yapıdır. Gülenistler her alanda olduğu gibi TSK içinde de kendilerini gizlemeyi çok iyi başarmışlar. Gülenist yapı, generalinden yaverine, emir subayından astsubayına, teknik elemanından uzman çavuşuna, TSK’nın her kademesine yerleşmiştir. 

15 Temmuz  kalkışmasında  Gülenist askerlerle beraber değişik klik ve gruplarında bir araya geldikleri açıkça görülmüştür. Demokrasi ve millet düşmanı kalkışmacıların, değişik kliklere mensubiyeti yadsınamaz bir gerçektir. 15 Temmuz kalkışması, TSK içinde önü açılmış, malum yapı ve onunla ittifak yapan bazı çeşitli grupların ortak kalkışmasıdır. Her biri ‘proje subay’ olan cemaat mensubu askerler de bu hain kalkışmanın içinde yer almıştır. Değişik zihniyetlere sahip ‘kriptolar’, Genelkurmay’ın ve devletin  kilit noktalarına kadar girmişler ve en stratejik yerleri ele geçirmişlerdir.

15 Temmuz kalkışması bir koalisyondur. Kalkışma girişiminden sonra ortaya dökülen bütün verilere bakıldığında, kalkışmada yer alan koalisyonun en büyük ve merkezi ortağının Gülen cemaati mensupları olduğu nettir. Gülenist hareket, izlemiş olduğu yol ve yöntemler ile kriminal yapıya dönüşmüştür.  

Gizli ajandası olan devleti çepeçevre saran  gizlice kuşatma ve ele geçirme çalışması yapan ve nihayetinde elde ettiği kazanımlarla ‘güç zehirlenmesi’ yaşayan Gülenist grup, 15 Temmuz 2016 hain kalkışmasının ana gövdesini oluşturmuştur.

15 TEMMUZ KALKIŞMASININ  “SIR  KUTUSU”   FİRARİ  ADİL ÖKSÜZ   YAKALANIRSA    15 TEMMUZUN  ÖNÜ  VE ARKASI ORTAYA ÇIKAR

15 Temmuz 2016 kalkışmasında halen açıkta kalan, cevabını bekleyen soru işaretleri vardır.  Bu hain kalkışma, diğer darbe ve kalkışmalardan bir yönüyle farklıdır. Bu ihanet kalkışmasının merkezinde sivil mankurtları da vardır. Kalkışmaya öncülük yapan bu cemaat mensupları, cemaatin asker mensuplarına emir veriyordu. Yani, kalkışmacı askerler sivil mankurtlardan emir alıyordu. Genelkurmay karargahında ve Akıncı Üssü’nde yaşananlar bunu göstermektedir. 

Kalkışmanın merkezinde yer alan Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Nurettin Oruç, Hakan Çiçek ve Harun Biniş, Akıncı Üssü''nde yakalandılar.  En büyük soru işareti Adil Öksüz’le ilgilidir.  Diğerleri tutuklanırken ve şimdi hapisteyken   Adil Öksüz sırra kadem basmıştır. 

Cemaat’in,  TSK yapılanmasından sorumlu imamları olan Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş  TSK içerisinde görev yapan cemaat mensubu  askerlerle   kalkışmada yer almışlardır.

TSK sorumluları Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş''in   diğer sivil Mahrem imamları ile   cemaat  cuntasının TSK''daki birim imamları ile Kalkışmanın yönetim merkezi Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında kalkışmayı planladıkları  ve Akıncı üssünde yakalanmalarıyla ortaya çıkmıştır.

İçinde bir çok karanlık yan barındıran kalkışmada Cemaat’in rolünü  kimse yadsıyamaz  Cemaatin önde gelen isimleri Adil Öksüz, Harun Biniş, Kemal Batmaz, Nurettin Oruç, Hakan Çiçek ve diğerleri   kalkışmanın merkezi olan Akıncı Üssü’nde  kalkışmacı askerlerle  birlikte ve beraberler.

KRİPTO  ADİL ÖKSÜZ  ÇOK YÖNLÜ  ÇALIŞAN BİR  ELEMAN

Akıncı üssünde  yakalanan dört  cemaat mensubu  yargılamalar da gerçekleri gizlemeye devam ediyor. Adil Öksüz ve diğer cemaat mensupları Akıncı Üssü’ne nasıl girdi? Ne yapıyorlardı? Diğerleri yakalanırken Adil Öksüz’ü kim bıraktı? Kim saldı? Kim çıkışına yol verdi?  16 Temmuz sabahı Akıncı üssü civarında yakalanan 18 temmuz günü delil yetersizliğinden salıverilen göz göre göre kaçmasına izin verilen, Adil Öksüz’ü kimler korudu?  kimler himaye etti? Ve şimdi bu hain nerede? Hangi ülkede? 

Kod adı  “Namık” olan Adil Öksüz’ün Türkiye’den nasıl çıktığı, kimlerin himayesinde çıkarıldığı hala muammadır. Gizemini korumaktadır. TSK ‘da ki  kriptolar,  gizli yapılanmalar   ve  15 Temmuz  kalkışmasının planları  Adil Öksüz denen  “kripto” vb.  ele geçirilirse  ortaya çıkar. 

Adil Öksüz kalkışma öncesi Gülenist yapının imamları generaller ve askeri hakim ve savcılarla toplantılar yapıp kalkışmanın merkezinde yer alan kilit bir isimdir. 

Adil Öksüz çok yönlü çalışan bir istihbarat elemanı mıdır?  Adil Öksüzün sadece cemaat ile değil, istihbarat servisleriyle de bağlantılı olan çok yönlü eleman olarak kullanıldığı da  yaygın bir kanaattir. Her yönüyle karanlık bir eleman olan firari Adil Öksüz bulunur, yakalanır, ortaya çıkarılırsa 15 Temmuz kalkışmasının bilinmeyen birçok yönü ortaya çıkar.  Kalkışmanın önü arkası  belli olur.   

Bu bir koalisyon olan  15  Temmuz “kokteyl”  kalkışmasının 1 numarası kim? Bu karanlık yapılanma kimlerden oluşuyor. Yurtta Sulh Konseyi adlı cuntacı yapı bu hain kalkışmayı nerede planlandı? Bu şifreli ismi kimler verdi? Cunta mensuplarının ifadelerinde hala birilerini korudukları tam olarak deşifre olmadıkları çelişkili ifadelerden bellidir. 

Kendilerine “Yurtta Sulh Konseyi” adını veren cunta’nın kesinlikle dış mihraklarla irtibatı vardır. Bunların kirli ve karanlık emellerinde en önemli hedef iç savaş çıkarmaktı. Türkiye’yi iç savaşa sürüklemek, kardeşi kardeşe düşürmekti. Kesinlikle bu karanlık ve hain cunta yapılanmasının küresel şer odaklarla ilişkisi ve irtibatı vardır. Bunlar zamanla soruşturmalar derinleştikçe ortaya çıkacaktır.

AKP’NİN  EN   BÜYÜK  MÜTTEFİKİ,   GAYRİ  RESMİ  ORTAĞI  CEMAAT’Tİ

AKP–  Cemaat ittifakı, AKP’nin kurulma sürecinden önce başlamış, 2013 yılına kadar devam etmiştir. AKP’nin en iyi arkadaşı, en iyi dostu ve en iyi müttefiki ‘cemaat’ olmuştur. AKP ile Gülenist yapılanma, her alanda iş birliği yapmışlar, Türkiye’nin kaderiyle oynamışlardır. AKP-Cemaat koalisyonu (AKP’nin dar oligarşik kadrosu ile Cemaatin kripto oligarşik kadrosu)  uzun bir dönem birlikte hareket ettiler.   

AKP-Cemaat ikilisi, ittifak ve iş birliği yapmışlardır. Devlet kurumlarını ele geçirme operasyonlarını birlikte yapmışlardı. İkisinin ittifakı iktidardaydı. AKP ve Cemaat  iktidara ortak oldukları gibi işlenen  suçlara da  ortaktır.

AKP, Gülenist hareketi o kadar şımartmıştı ki Gülenci olmadan sivil – asker bürokraside yükselmek, hatta olduğun yerde kalmak imkânsız hale gelmişti. AKP,  gülenist yapıyı  önce hükümetin, sonra devletin ayrıcalıklı ve gözde cemaati haline getirdi. Hedefin de, devlet olan cemaat kendisine açılan yolları rahatça, geçerek eline geçirdiği imkanlarla, devletin kılcal  damarlarına  girdi. 

Cemaat tüm devleti yönetmeyi düşündü. Kendisini artık cemaat değil, devlet  gören  güç zehirlenmesi yaşayan Gülenist hareket  nihayetinde  kriminal bir yapıya döndü.  Cemaat, AKP ye verdiği destek karşılığında devletin her kritik noktasını kontrol edebilir oldu.  Hem sivil toplumda örgütlendi hem de devlet bürokrasisinin çok önemli kademelerinde büyük güç kazandı. 

Ordu’da Adalet bakanlığında askeri yargı, adli ve idari yargı bu süreçte ağırlıklı olarak Gülenist hâkimlerden ve savcılardan oluşmuştur. “Ne istedilerse verdik” sözü gerçeği yansıtıyor, çünkü iktidar 2013 sonuna kadar Gülen cemaatini, desteklenmesi gereken bir hareket olarak gördü. Devlet kurumlarını cemaate/ cemaatlere  teslim eden, devletin sinir uçlarına girene kadar nüfuz etmelerini sağlayan AKP hükümetleridir.  Devri iktidarlarında, her kuruma sızan ‘malum yapıyı koruyan, kollayan AKP iktidarıdır. 

DEVLET KURUMLARINI CEMAATE TESLİM EDEN AKP  İLE,  GÜÇ ZEHİRLENMESİ YAŞAYAN CEMAAT ARASINDA GÜÇ VE  İKTİDAR ÇATIŞMASI  YAŞANDI 

Vatanına, milletine, devletine, demokrasiye bağlı, cemaat mensubu olmayan kişilerin, devlet kurumlarından tasfiyesinden sorumlu olan AKP iktidarıdır. Cemaat ne istediyse AKP onu yaptı. Tasfiye edilenlerin yerine cemaat mensubu isimler geldi.

Gün geldi, devran değişti. AKP’nin, özellikle de Erdoğan’ın mutlak iktidara giden yolda cemaatin desteğine ihtiyacı kalmadı. Erdoğan’a göre koalisyon ortağı fazla güçlenmiş, devlet içinde güçlü bir duruma gelmişti. AKP hükümetine göre cemaat, güç zehirlenmesi yaşıyordu.  Aynı şeyleri, cemaat de Erdoğan ve hükümet için söylüyordu.

Eylül 2011''de Oslo''da yapılan görüşmelerin sızdırılması, 26 Ocak 2012''de Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ''un gözaltına alınması, ardından 7 Şubat MİT krizi ve Başbakan Erdoğan''ın Mart 2012''de dershanelerin kapatılacağını açıklamasıyla AKP-Cemaat savaşı başlamıştır.

Güç zehirlenmesi yaşayan Cemaat AKP^ye  Şah çekti.  17 -25Aralık sonrası hükümeti sarsan, dört bakanın istifasına yol açan rüşvet ve yolsuzluk operasyonları, AKP ile Cemaatin arasını açmıştır. AKP ile Gülenist hareketin ortaklığının bitişi, AKP iktidarının yolsuzluklarının ortaya çıkmasıyla olmuştur.

AKP hükümeti tarafından küresel komplonun “iş birlikçisi” denilen, o savcılar, o polis şefleri, 17-25 Aralık gününe kadar AKP hükümetinin yere göğe sığdıramadığı kahramanlardı. Ve şimdi,  Gülenistlerin kötü siciline dikkat çekenlerin hepsi,  17 Aralık öncesi  cemaatin ve fethullah  gülen’in en büyük savunucularıydı. 

17-25 Aralık miladı, AKP’nin kirli çamaşırlarının ortağı tarafından ortaya dökülmesinin ve ortaklığın bozulmasının tarihidir. AKP ile cemaat, biri diğerini “kendine karşı komplo kurmakla, darbe yapmakla” diğeri ise “yolsuzluğa batmakla” suçluyordu. AKP ve cemaat arasındaki uyuşmazlık, TSK içindeki ‘cemaat’ mensuplarının da yer aldığı kanlı bir kalkışma girişimiyle sonuçlanmış oldu.

Erdoğan ve AKP’liler yıllarca hizmet hareketi dedikleri  ‘cemaat’ için,  “Paralel Devlet Yapılanması”  (PDY) dediler. Paralel yapı sıfatı, 17/25 Aralık 2013, FETÖ yakıştırması ise 15 Temmuz 2016 sonrasına aittir. 17-25 Aralık sonrası cemaat kadrolarının özellikle yargı ve polis kadrolarından ayıklanmaya başlamasıyla AKP- Cemaat  iktidar çatışması başladı. 

Cemaatin bu savaşı kazanması zaten mümkün değildi. Cemaat AKP ye değil,  Devlete yenildi.  Devlet  Paralel yapılanmalara asla izin vermez.  15 Temmuz kalkışması, devletin kayıtlarına artık “PDY” diye giren Gülenizmin, AKP’ye son bir ‘hizmet’i de denilebilir.

15 TEMMUZ KALKIŞMASININ SİYASİ AYAĞININ ORTAYA ÇIKMASINI AKP ENGELLİYOR

Açıklan(a)mayan Bir Olay; ‘Allah’ın lütfu  15 Temmuz’” 15 Temmuz kalkışmasının ardından bazı noktalar ise aydınlatılmadı. Kalkışmanın olacağının önceden haber alınmasına karşın bunun neden önlenemediği karanlıkta kaldı. 15 Temmuz 2016 kalkışmasında halen açıkta kalan, cevabını bekleyen soru işaretleri vardır. TSK ile ilgili, MİT ile ilgili siyaset ile ilgili, özellikle siyasi boyutu nasılsa bir türlü ortaya çıkarılamıyor. 

Tüm darbelerin, kalkışmaların mutlaka siyasi ayakları da vardır.  15 Temmuz kalkışma girişiminin siyasi ayağı daha ortaya çıkarılamamıştır. Kalkışmasının kimler tarafından organize edildiği hususunda birçok soru işareti hala şüphe sebebidir. 15 Temmuz kalkışmasının siyasi uzantısı, henüz açıklığa kavuşmuş bir mesele değildir.

Darbe girişimini araştırmakla ilgili  TBMM’ de  bir komisyon, 9 gün içerisinde Bakanlar Kurulu''nun emri ile kuruldu. Muhalefet partilerinin de üye verdiği 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu, 4 ay 15 gün süren bir çalışmanın ardından 637 sayfalık bir rapor kaleme aldı. Raporun hazırlanması için 141 tanığın ifadesi alındı. Ancak, ifadesi alınanlardan çok alınmayanlar konuşuldu. Gecenin kilit iki ismi Hakan Fidan ve Hulusi Akar da komisyon önünde sözlü ifade vermedi. Akar''a on soru yazılı olarak gönderildi. Fidan ise 38 sayfalık bir rapor ile komisyona bilgi aktardı.

15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin rapor yayınladı. AKP’nin hâkim olduğu TBMM 15 Temmuz Darbesini Araştırma Komisyonu, darbenin siyasi ayağının tespit edilmediğini açıklamıştır.

Cemaatin AKP ile iktidar ortaklığına değinilmemiş, bu anlamda kalkışmanın siyasal ayağına yönelik de bir karartma yapılmıştır. Bu soruşturma kapsamında kalkışma gecesinin karanlıkta kalan yönlerinin aydınlatılmasına yönelik muhataplarla görüşmeler yapılmamıştır. Bu anlamda Meclis Araştırma Komisyonu, darbe girişimi ve Gülen cemaatinin niteliği, ilişkileri ve eylemleri hakkında gerçek bir hesaplaşmanın önünü açacak bir soruşturma yerine, darbe girişimini iktidarın belirlediği sınırların içine hapsetmiştir.

15 Temmuz girişimine yönelik yürütülen soruşturmalar sonucunda, kalkışma girişiminin açığa çıkartılması bir yana pek çok yönüyle girişim karartılmaktadır. Meclis Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapor öncelikle girişiminin hem tarihi arka planını hem de güncel ilişkilerini ortaya koymak bir yana, onları çarpıtmaktadır. 

15 Temmuz darbe komisyonu raporu, tamamen taraflıdır. AKP, 15 Temmuz kalkışmasının ortaya çıkmasını ve hakikatin bilinmesini engellemiştir. Açığa kavuşturulmamış, üzerinde şüphe bulutları olan konular var.

Siyasal iktidarın başından beri kalkışmayı, bütün gerçekliğiyle ve çıplaklığıyla açığa çıkarma gibi bir niyetti yoktu. 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu değil, kapatma komisyonudur. AKP – Gülen işbirliğinin ortaya çıkmasından korktular.

AKP, kendisine dokunabilecek noktaları ise karartmakta ve saklamaktadır. AKP’nin  amacı gerçekleri ortaya çıkarmak değil. Fakat gerçekler uzun süre bastırılamaz, gizlenemezler. Hakikati öldürmek mümkün değildir. 

AKP iktidarının cemaatle ilişkileri ayrıca masaya yatırılıp, enine boyuna tahlil edilmelidir. 15 Temmuz’la gerçek anlamda hesaplaşmayan bir AKP var. AKP, devletin kılcal damarlarını ele geçiren Gülenizmin en büyük müttefiki olmaktan dolayı suçludur.  Kimse Gülenist yapının Türkiye’de kalkışma-darbe yapmaya soyunacak kadar güçlenmesinin sorumluluğunu, başkalarının üzerine yıkarak kurtulamaz. Kriminal bir yapıya dönüşen cemaatin/ gülenist hareketin kimler tarafından el bebek gül bebek semirtildiği açık ve nettir. 

HULUSİ AKAR VE HAKAN FİDAN MECLİSE  İFADE VERMEYE  BİLE GELMEDİLER

Araştırma komisyonuna 2 kişi gelmedi. Birisi, MİT Müsteşarı. diğeri  dönemin Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar.  Akar ve Fidan komisyona davet edilmelerine rağmen gitmediler.  Erdoğan bu iki kilit ismi TBMM’ye göndermediği gibi komisyonu fiilen kapattı. Hulusi Akar ve Hakan Fidan''ın TBMM''de kurulan 15 Temmuz''u Araştırma Komisyonu''nda dinlenmesine neden izin verilmedi?.. 

Tüm eksikliklerine rağmen Komisyonun raporu neden yayınlanmadı? Darbe komisyonun hazırladığı raporu yayınlatmadılar Hakan Fidan ve Hulusi Akar’ı komisyondan kaçırdılar.  Araştırma komisyonu istemeyenler, 15 Temmuz''un "filmini" çekmiş. 15 Temmuz''un sinema filmi var 15 Temmuz''un raporları yok 15 Temmuz''un siyasi ayağı yok 15 Temmuz''un balistik raporları yok.

15 Temmuz kalkışmasıyla  ilgili  karanlık noktalar hâlâ aydınlatılmayı bekliyor. 15 Temmuzla ilgili şüphe bulutları kaldırılmalı. 15 Temmuz sisi nasıl dağıtılır?,  O  karanlık  gecenin    HTS  kayıtları  açıklanarak..  Neden 15 Temmuz gecesinin HTS kayıtları açıklanmıyor? HTS kayıtları devletin elinde, Bu kayıtlar ortaya döküldüğünde o karanlık gece ile ilgili çok şey aydınlanır. 

Kim kalkışma teşebbüsünde bulunan hainlere destek verdi. Kim bunlarla irtibatlıydı?. Kim kahramandı?  Kim  haindi?  Siyasal iktidarın, siyasilerin, sivil ve askeri bürokrasinin  o  karanlık  gecede  neler yaptıkları, nasıl bir tavır aldıkları, kimlerle görüştükleri, nerelerde oldukları, nerelere saklandıkları, HTS kayıtları açıklanırsa ortaya çıkar.  15 Temmuz’a giden sürecin gün görmemiş bölümleri ilerde   mutlaka  aydınlanacak ve ortaya çıkacaktır.

CEMAATLER ASLA SİYASALLAŞMAMALI SİYASETİN ARKA BAHÇESİ OLMAMALI!

Cemaatler, toplumları yönetmekle değil, insanların inanç ve irfan dünyalarını zenginleştirmekle yükümlüdür.  Cemaatler asla siyasallaşmamalı. Cemaatler siyasetin arka bahçesi olmamalı, Devleti yönetmek cemaatlerin işi olamaz.  Cemaatlerin işi devleti,  devletin işi cemaatleri yönetmek değildir. Cemaatlerin devletleşmesi problemiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bugün karşı karşıya kaldığımız sorun budur. tarikat/cemaat özelliğini kaybetmiş birer çıkar şebekesine dönmüş bazı yapıların varlığı bir gerçektir. Devleti ele geçirmeyi planlayan yasa dışı , hukuk dışı,  kirli , karanlık  her türlü  alçak  girişimlere  devlet asla izin vermez. Devlet, devlet olmanın gereğini yapar. Yapmak zorundadır da  

Ne cemaat devleti ne parti devleti,   ne askeri vesayet ne parti  vesayeti. Doğru olan savunulması ve sahip çıkılması gereken ; demokratik hukuk devletidir.  

KALKIŞMAYI FIRSATA ÇEVİRDİLER.  OTORİTER REJİİM KURMAYA ÇALIŞIYORLAR

15 Temmuz 2016 hain kalkışma girişimini fırsata çeviren, kendi iktidarını güçlendirmek için kullanan bir AKP iktidarı var.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalkışmanın yaşandığı 15 Temmuz 2016 gecesi İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, “Şu anda bu çıkış, bu hareket Allah’ın büyük bir lütfu. Bu tertemiz olması gereken TSK’nın temizlenmesine vesile olacak bir harekettir” demişti.

Çok yönlü karanlık Binali Yıldırım ise katıldığı bir programda ''Bugüne kadar hoşunuza gitmeyen, sizi en çok zorlayan proje neydi?'' sorusuna gülerek “Yani hoşuma gitmeyen proje 15 Temmuz. Keşke olmasaydı” diyerek gülerek cevap vermişti. 

Kalkışmadan Erdoğan ve AKP iktidarının önceden bilgisi olduğu iddiaları da kamuoyunda dile getirilmektedir. Gerçi Erdoğan kalkışmayı, “sır küpüm” dediği Hakan Fidan’dan değil “eniştem Ziya’dan” öğrendim diyor.   

Bugün "15 Temmuz''dan kim faydalandı?" sorusuna verilecek cevap bellidir! 15 Temmuz kalkışması olmasaydı, Cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında saray rejimi inşa edilemezdi. Adına ‘Başkanlık Sistemi’ denilen antidemokratik bir sisteme geçilemezdi. Üç yıllık partili başkanlık sistemi her alanda iflasla sonuçlandı. Yargı bağımsızlığını kaybetti, devlet kurumlarının içi boşaltıldı, hak ve özgürlükler her alanda kısıtlandı.

15 Temmuz kalkışmasının karanlıkta bırakılmak istenen yanlarına dair sorular sormamız, boşa değil.  15 Temmuz, iktidarını kaybetmek üzere olan AKP''yi kurtarmış, bir de rejim değişikliği yapma fırsatı vermiştir. 15 Temmuz  kalkışması, Türkiye için bir ‘felaket’ oldu; ancak bu felaket, demokratik parlamenter sistemi ortadan kaldırmak için bir ‘fırsat’ olarak kullanıldı. 

15 Temmuz, Erdoğan''ın kendi deyişiyle, Allah''ın bir lütfu oldu. Çünkü eli güçlendi.  Türkiye''de otoriter rejim inşa etmeye çalışan iktidar partisi, 15 Temmuz kalkışmasını bunun için bir fırsata çevirdi. 

15 Temmuz şerrinden bir hâyır çıkarmak, mümkündü. Ancak AKP iktidarı kalkışmadan nemalanmaya kalkmış demokrasiyi güçlendireceğine  otoriterizmi dayatmış, ülkeyi  OHAL  rejimini devam ettiren kararnamelerle  yürütüyor. 15 Temmuz  demokratik bir hukuk devleti için gerçek bir fırsat olabilirdi. Ancak AKP  bunu tam ters bir yönde kullandı.

Ne askeri vesayet ne saray vesayeti. Ne parti devleti ne tek adam rejimi. Açık veya örtülü darbe ve muhtıra dönemleri, artık son bulmalıdır. Dün de, bugün de Çare daima demokratik hukuk devletinde ve özgürlükçü demokrasidedir. 

15 Temmuz''un kahraman şehitlerini rahmetle anıyoruz. Kabirleri nur, mekânları cennet, ruhları şad olsun!