6 ciltlik ‘Ülkücü Hareket’ kitabının yazarı, Ülkücü hareketin tarihini yazan, Ülkücü fikir ve siyaset adamı, Ülkücü hareketin kanaat önderlerinden Hakkı Öznur, Gün Sazak’ın şehadetinin 40. yıl dönümü münasebetiyle yazılı bir mesaj yayınladı. Öznur mesajında “Cumhuriyet tarihinin en başarılı Gümrük ve Tekel Bakanı olarak tarihe geçen, görev süresi boyunca rüşvetle, yolsuzlukla, hırsızlıkla kaçakçılıkla, çetelerle, mafyayla verdiği destansı mücadele ile bilinen, büyük siyaset ve devlet adamı Gün Sazak, kapitalist, enternasyonale bağlı küresel mafyanın taşeronu olan Dev-Sol tarafından şehit edilmiştir” dedi. Gün Sazak suikastinin arkasında, Bilderberg Group/NATO merkezli Gladyo ve iş birlikçilerinin olduğunu mesajında ifade etti. Hakkı Öznur’un şehit GÜN SAZAK ile ilgili yayınladığı mesajın tam metni:
İKİ MENFUR SUİKAST, İKİSİ DE AYDINLATILMADI
Şehit Gün Sazak, imanın, karakterin, ahlakın timsaliydi. Davaya, millete, vatana sevdalı, Türk milliyetçiliği hareketinin önde gelen isimlerinden Gün Sazak, kapitalist Enternasyonal-Bilderberg Group tarafından taşeron olarak kullanılan, Gladyo ile de bağlantılı Dev-Sol adlı karanlık örgüt tarafından 27 Mayıs 1980 günü Ankara’da şehit edildi.
Yakın politik tarihimize bakıldığında birçok suikastleri, provokasyonları açık olarak görürüz. Tek amaçları Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak olan kapitalist, enternasyonal/Gladyo, 12 Eylül öncesi, ülkemizi iç savaşa sürüklemek istiyordu. Hedef kaotik bir ortam, çözümse Amerikancı/NATO’ya bağlı askeri bir darbeydi.
ABD/NATO ile ilişkili, Gladyo ile bağlantılı, devletin kılcal damalarına kadar girmiş ajanlar, kriptolar ve uzantıları ihtilal şartlarını olgunlaştırmak için sansasyonel cinayetler, bombalı katliamlar ve kitlesel provokasyonlar meydana getirmişlerdir. Abdi İpekçi suikasti, Gün Sazak’ın şehit edilmesi, MHP Genel Merkezi baskını ve daha yüzlerce vb. olayları sıralayabiliriz.
Gümrük ve Tekel Bakanlığı döneminde, gümrüklere disiplin getiren, iltimasa da karşı çıkan, sigara, uyuşturucu, silah kaçakçılarına göz açtırmayan, mafyanın belini kuran, iç ve dış mihrakların oyunlarını bozan Gün Sazak, küresel mafya tarafından hedef alınmıştı.
Sıkı denetimlerle, Türkiye üzerinde mafya tipi taşeron kaçakçı şebekelerinin hortumlarını kesti. İşte bu yüzden 27 Mayıs 1980'de küresel mafya, kaçakçı şebekeleri; Gladyo ile de ilişkisi olan taşeron örgüt Dev-Sol'u kullandı.
Gün Sazak’ın şehadetinin üzerinden 40 yıl iki gün geçmiştir. Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin üzerinden 11 yıl, 2 ay, 4 gün (toplam 4084 gün) geçmiştir. İki büyük Türk milliyetçisinin, Ülkücünün şehadetlerine yol açan ‘menfur suikastler’ hala aydınlanmadı, aydınlatılmadı, çözülmedi, çözmediler, çözülmesi de istenmedi. Devlet, iktidarlar, istihbarat seyrettiler ve seyirci kaldılar.
Yakın politik tarihimizde yer alan ‘iki suikast’ Türkiye ve Türk milleti açısından son derece önemlidir. Bütün Türklüğü yakından ilgilendirmektedir. Aziz Türk milletinin iki büyük evladı, Türkiye düşmanları, Türklük düşmanları tarafından şehit edilmiştir.
Milletin adamları olan Gün Sazak da Muhsin Yazıcıoğlu da duruşları, inançları, tavırları ülkücü kimlikleri ile kapitalist enternasyonalin- küresel emperyalizmin ve yerli iş birlikçilerinin hedefi olmuşlardı.
Her ikisi de siyasi yaşamları boyunca, Türkiye düşmanlarıyla, Türk- İslam düşmanlarıyla, iç ve dış mihraklarla mücadele etmişlerdir. Her ikisi de milli ve yerliydi, milletin adamlarıydı. Siyaset ve sıra dışı tarihsel kişiliklerdi.
Gün Sazak Bakanlığı döneminde, tarihi icraatlarıyla küresel mafyanın ve devlet içindeki iş birlikçilerinin belini kırmış, “Her şeyi göze aldım, mafyanın belini kıracağım, rüşvete yolsuzluğa son vereceğim, hırsızlık şebekelerini dağıtacağım.” sözüyle devletten ve milletten yana yiğit tavrıyla, kapitalist enternasyonale bağlı olan, küresel mafyanın ve uzantılarını hedefi olmuştu.
Muhsin Yazıcıoğlu ise ABD’nin YDD düzenine, Çekiç Güç’e, BOP, BİP vb. küresel emperyalist projelere karşı çıkmış, her türlü bölücülükle, vesayetçilikle, darbecilerle, cuntalarla, çetelerle, NATO merkezli Gladyo ile, devletin içine sızmış, kılcal damarlarına kadar girmiş, her türlü kriptolarla, beşinci kol çevrelerle, siyasi yaşamı boyunca mücadele etmişti.
“BİZİ VURABİLİRLER AMA DAVAMIZIN ZAFER YÜRÜYÜŞÜNÜ DURDURAMAZLAR”
27 Mayıs, Türk siyasi hayatına iki önemli hadiseyle geçti. Birincisi, DP iktidarı bir askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılmıştı. İkincisi ise 27 Mayıs 1980 günü Ankara’daki evinin kapısında, terör örgütü Dev-Sol’un militanları tarafından kurşunlanarak, toprağa düşen Gün Sazak’tı.
Şehadet mertebesine ulaşmadan evvel, Anadolu’nun dört bir yanında bir gül bahçesine girercesine toprağa düşen şehit ülkücülerin cenaze törenlerinde “herkesin acaba bir gün bize de sıra gelecek mi” diye birbirine baktığı bir dönemde; “Bizi vurabilirler, ama davamızı zafer yürüyüşünü durduramazlar.” diyordu ülküdaşlarına.
Anadolu insanının bütün hasletlerini üzerinde taşıyan bir karakter örneği olarak, tam bir milli sentezdi. Toprakla haşır neşir olmuş Anadolu insanının ağırlığını, seciyesini, ahlakını üzerinde taşıyan bir abide şahsiyetti.
1971 yılının şubat ayında Sazak resmen MHP’ye üye oldu. Sazak’ın partiye girişi başta MHP lideri Türkeş olmak üzere, milliyetçi, ülkücü camiada sevinçle karşılanmıştı. Partideki çalışmaları, teşkilatlarla olan diyalogları onu 1971 yılında yapılan 10. MHP Olağan Kurultayı’nda GİK üyeliğine seçtirecekti.
Daha sonra dostu, büyük insan, MHP’de siyaset yapmasında etkisi olan Dündar Taşer’in, 12 Haziran 1972 tarihinde elim bir olay sonucu vefat etmesiyle, Taşer’den boşalan MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirilecekti.
9 – 10 Haziran 1973 günü Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda büyük bir coşku içinde gerçekleştirilen MHP 11. Büyük Kurultayı’ndan sonra Gün Sazak bu defa Genel Başkan Yardımcılığı’na getirilir. 14 Ekim 1973 seçimlerinde Eskişehir’den milletvekili adayı olur ama o zamanın şartları içerisinde seçilemez.
Gün Sazak 5 Haziran 1977 genel seçimlerinde Eskişehir’den milletvekili adayı oldu. İstese rahat kazanabileceği bir yerden aday olabilirdi. Hatta Türkeş kendisine; “Hangi yerden istersen seni oradan aday göstereyim.” teklifinde bulunmuştu. Fakat o büyük bir tevazu, dava adamına yakışır bir hareketle kendisine yapılan bu teklifi nazikçe reddetmişti. “Eğer aday olacaksam ancak memleketim olan Eskişehir’de, o da teşkilatlar ve tabandaki gönüldaşlarım layık görürlerse olurum.” diyordu. Sazak makam, mevki, ikbal, koltuk peşinde koşan bir siyaset adamı değildi. Onun için en önemli ilke ve esas, ülkesinin mutluluğu, milletinin selameti için hiçbir menfaat ve beklentide bulunmaksızın hizmet etmekti. Bu seçimlerde MHP seçim beyannamesinin hazırlanmasında en büyük katkıyı sağlayanların başındaydı. Seçimlerde partiye otobüs alınmasında yine maddi yükü o çekmişti. MHP seçim otobüsü, onun sayesinde Anadolu yollarına çıkmıştı.
GÜN SAZAK BAKAN OLDU, MAFYA TEDİRGİN OLDU
Gün Sazak, 21 Temmuz 1977 tarihinde kurulan AP, MSP, MHP koalisyon hükümetinde parlamento dışından Gümrük ve Tekel Bakanı oldu. bakanlık dönemi Türk tarihinde kaçakçılığa karşı en şiddetli mücadelenin yürütüldüğü bir dönem olarak hatırlanır. Sazak, üstün çalışma şevki ve azmi ile başarılı bir bakanlık döneminde herkesin takdirini kazandı.
5 Haziran 1977 seçimlerini müteakiben kurulan 2. Milliyetçi Cephe olarak adlandırılan AP, MSP ve MHP Koalisyon Hükümeti’nde, MHP’ye 5 bakanlık ayrılır. Gün Sazak ile aynı dönemde MHP Genel Başkan Yardımcısı olan Sadi Somuncuoğlu, Siyasi Partiler Kanunu’nda siyasi parti genel başkanlarına bakanları belirleme yetkisi tanınmasına rağmen, bu bakanlıklar için MHP Genel İdare Kurulu’na seçim yapıldığını ve o günlerin en netameli bakanlığı olan Gümrük ve Tekel Bakanlığı’nda milletvekili olmadığı halde Gün Sazak’ın seçimle getirildiğini anlatıyor.
Sazak her MHP’li bakan gibi, çok ciddi bir görevle karşı karşıya olduğunun bilincindeydi. Bütün gözler onların üzerinde olacaktı. Bir tarafta ülkede devam eden terör, diğer yanda ülkenin içinde bulunduğu ekonomik bunalım, MHP’li bakanları büyük bir yükün altına sokmuş oluyordu. Sazak’ın da göreve geldiği Gümrük ve Tekel Bakanlığı çok önemli bir kurumdu. Denetimsizlik sorunu gümrüklerde her türlü kaçakçılık serbestçe yapılıyordu. Rüşvet ve suiistimal almış başını gidiyordu. Sigaranın karaborsa olduğu çay ve tuzun dahi bulunmadığı yıllardı. Devletin içerisinde çöreklenmiş menfaat grupları da mafyacılarla birlikte çıkar iş birliği yaparak, kurumu zaafa uğratmışlardır.
Gün Sazak eleman alırken aradığı ölçü şu olur; hırsız olmamak, liyakatli olmak ve parti teşkilatına değil bakanlık teşkilatına bağlı olmak. Gümrük kapılarında, dürüstlüğünden emin olduğu sembolik sayıda ülkücüyü, gümrük kontrolörü olarak göreve alır. Bunlar bir kapıda da kalmayıp bütün kapıları dolaşırlar.
Sazak, görevlendirdiği insanlara tam yetki vermiş, icraatlarına karışmamıştı. Bakanın dürüstlükteki direnci bütün kuruma yansımış ve çürük elmalar ihbar edilmeye başlanmıştı. Gümrüklerde tırların girişi zorlaşırken, hacıların gümrükte beyanlarının esas kabul edilip giriş-çıkışlarına kolaylık sağlanmış ve ilk defa ticari plakalı otomobil ve minibüslerin hacca gidişine izin verilmişti.
MAFYAYI ÇÖKERTTİ, KÜRESEL MAFYANIN HEDEFİ OLDU
Gün Sazak’ın bakanlık görevine gelmesiyle birlikte, mafyaya karşı ciddi bir mücadele başlatıldı. Yeraltı dünyasının uluslararası bağlantılarına, ülkemizdeki uzantılarına büyük darbe indirildi. Ülkeyi kan gölüne çeviren, gümrük kapılarından sınır boylarına kadar uzanan her türlü silahları tırlarla, kamyonlarla ülkeye sokan komünist, sol terör yuvalarının eline geçmesini sağlayan bütün kanunsuz hareketler, unsurlar bertaraf edildi.
Kısacası hem küresel mafyaya hem de kızıl terör örgütlerine darbe indirildi. Gerek yeraltı dünyası gerekse onların uluslararası bağlantıları, sermaye çevreleri artık istedikleri gibi serbestçe hareket edemeyeceklerdi. Beş aylık bir icraat döneminde mafyanın beli kırılmıştı.
Gün Sazak bakanlığa girmesiyle birlikte bütün sınır kapılarını tek tek gezerek incelemelerde bulunuyordu. Bir gün Başkanlık Divanı toplantısında yaptığı teftişlerle ilgili “ABD’nin gümrük kapıları bizim gibi olsa 3 ayda batar.” diyordu. Sazak şunları söylüyordu:
“Kaçakçılık sisteminin tamamen devlet memurlarının himayesi altında olduğu ortaya çıkmıştır. Bu memurların arkasında ummadığımız insanlar var. Uğraşmamız gereken adamlar çok güçlü. Benim icraatlarım karşısında pek çok insanı size göndererek şefaatçi olmanızı isteyebilirler. Eğer partiden teşkilatlardan yahut milletvekillerinden müdahale göreceksem ben bu işe girmem.”
Divan üyelerinden kendisi gibi bakan olan arkadaş Sadi Somuncuoğlu, bu konuşma üzerine MHP Başkanlık Divanı’nda Gün Sazak’ın icraatlarına hiçbir suretle karışılmayacağını bilakis sonuna kadar destekleneceği yönünde yazılı karar altına alındığını anlatıyor.
Gün Sazak hiçbir baskı, tehdit ve şantaja aldırmadan gerçek bir devlet adamı gibi çalışmalarını sürdürdü. Özellikle vermiş olduğu kararlı mücadeleyle, kaçakçı dükkanları kapanmaya, yabancı sigaraların piyasadan çekilmeye, yerli üretimde de müesseselerin daha kaliteli bir hale getirilmesi, göze çarpan çok önemli icraatlarından birkaçıydı.
Gün Sazak vermiş olduğu mücadele ile milletlerarası kaçakçılığın da oyununu bozmuştu. Uzakdoğu’dan, Ortadoğu’dan batıya giden ve gelen kaçakçılık yolunun kavşağındaki Türkiye’de gümrükleri tutarak kaçakçıların yolunu tıkadı. Böylece hem beynelmilel kaçakçılığın ve hem de komünizmin hedefi haline geldi.
SİGARA, SİLAH VE UYUŞTURUCU KAÇAKÇILARI RAHATSIZ OLDU
Gün Sazak, kimseye haber vermeden gümrük kapılarını teftişe çıkardı. Daha önce hiçbir bakanın yapmadığını yapan Gün Sazak’ın gümrük kapılarını ani baskınları, gümrük kapılarını her türlü gayri meşru işlerin döndüğü yer haline gelmesine sebep olan işgüzarların, müptezellerin, hırsızların rüyalarını kaçırmıştı. Rahatsız olmuşlardı.
Sazak, ani baskınlarla hırsızlara ve onların arkasındaki mafyaya gözdağı vermişti. Artık rahat hareket edemiyorlardı.
O dönem yılda ortalama 3,5 milyar dolarlık sigara kaçakçılığı yapıldığı tespit edilmişti. Amerikan sigaraları Türkiye’ye kaçak olarak giriyordu. Gün Sazak, sigara kaçakçılığına büyük darbe vurdu. Gümrüklerin yüzde 80’ini kontrol altına almıştı. Bakanlık görevi 3 ay daha devam etseydi tam kontrolü sağlardı.
MAFYAYLA, ÇETELERLE MÜCADELE EDEN ‘KONTROLÖRLER KURULU’ TARİHİ BİR HİZMET YAPMIŞTIR
Gün Sazak’ın bakan olması, Zeybek’in müsteşar olmasından sonra bütün eğitimcilerin kontrolör olması kararlaştırıldı. Gümrüklerdeki rüşvet ve kaçakçılık olaylarıyla ancak Ülkücü kadrolar mücadele edebilirdi. Rüşveti, yolsuzlukları ancak Ülkücü irade bitirebilirdi Mafyayla, çetelerle, hırsızlarla ancak Ülkücüler mücadele edebilirdi. Ve öyle de olmuştu.
Ülkücülerden kurulu olan ‘Kontrolörler Kurulu’ kısa zamanda çok büyük işler yaptılar. Bakanlığın kötü şöhreti olan rüşvet ve kaçakçılığın kökü kazıldı, mafyanın beli kırıldı.
Namuslu bir adamın güvendiği, inanmış kadro ‘Kontrolörler Kurulu’, MHP’de eğitimcilik yapan kadrolardan oluşturulmuştu. Bu kurulun üyeleri, bakanlıkta göreve başlarken ciddi bir eğitimden geçirildiler. Gün Sazak bakanlıktan ayrılınca bu kurul üyeleri de görevlerini bıraktılar. ‘Hergün Gazetesi muhabirleri’ adı altında asıl görevlerine, MHP Ülkücü Kuruluşlar eğitimciliği işlerine devam ettiler.
GÜN SAZAK’IN İCRAATLARINDAN RAHATSIZ OLAN EGEMEN GÜÇLER, 2. MC HÜKÜMETİNİ DÜŞÜRDÜLER
Gün Sazak’ın bakanlığıyla birlikte yapılan sıkı denetimlerle, gümrük kapılarında milletlerarası kaçakçılığa darbe vurulur. Bulgaristan’da kilometrelerce uzanan tır kuyrukları görülür. Bu durum silah, sigara, uyuşturucu, işçi kaçıran bütün şebekelerin Türkiye’deki ortaklarını harekete geçirir. Bu arada Tekel ve Çaykur’da üretim, ilk beş ayda %30 artar. Çay, sigara ve tuz karaborsası kırılır.
Sazak döneminde zor durumda kalan kaçakçılar, hükümetin düşürülmesi için bir fon oluşturarak AP’den CHP’ye 12 milletvekilinin transferini sağlarlar ve Demirel’in başbakan olduğu koalisyon hükümeti düşer.
Hükümetin düşmesi ve Sazak ekibinin görevden uzaklaştırılması ile beraber Bulgaristan’da beklemekte olan tırlar girişe başlar ve her bir tır için 600.000 TL rüşvet ödenir.
Gün Sazak’ın devlet adamı olarak gösterdiği büyük başarıyı, siyasi hasımları bile takdir etmişti. Onun Gümrük ve Tekel Bakanlığı dönemi sadece “mataracı tipleriyle değil”, bütün cumhuriyet tarihindeki yönetimle mukayese edilse bile, siyaset ve idare tarihimize altın harflerle geçecektir.
Gün Sazak, Türkiye’nin bunalımlarının çok ağırlaştığı günlerde vazifeler yüklenmişti. Milliyetçi Hareket’in hukuken ve kalben ikinci adamı olmuştu. Dürüstlüğü, cesareti, imanı, engin insan sevgisi, fikir haysiyetine bağlılığı, dirayeti ve herkese güven telkin eden karakteriyle Gün Sazak, “Ülkücü insan tipinin yaşayan bir numunesiydi.”
Sazak’ın icraatları kısa bir sürede hissedildi. Komünist grupların dışında sağdaki liberallerden, soldaki sosyal demokratlara kadar MHP’ye sıcak bakmayan birçok siyasi çevreler bile Gün Sazak’tan övgüyle bahsedeceklerdi.
Kaçakçılığın kökü kazındı. Kazındı, ama kaçakçılar pes etmedi; kurdukları "havuza" yüklü para koydular. Ardından, tarihe "Güneş Motel Vakası" adıyla geçen pazarlıklardan sonra, AP'den 12 milletvekili istifa edip CHP'ye geçti. Böylece 5,5 ay görevde kalan MC Hükümeti düştü.
TBMM’de 31 Aralık 1977 günü yapılan güven oylaması sonucu koalisyon hükümeti düştü ve meşhur “Güneş Motel Rezaleti” ile satın alınıp bakanlık verilen menfaat şebekesinin katılımı ile Bülent Ecevit Başkanlığında yeni bir hükümet kurulup 5 Ocak 1978’de görevi devraldı.
Ecevit Başbakan oldu, AP'den gelenlerin 11'ine bakanlık verdi. Tuncay Mataracı, Gümrük Tekel Bakanı oldu. Kaçakçılar, işe kaldıkları yerden yeniden başladılar.
GÜN SAZAK TÜRKİYE’NİN BİRLİĞİNİ, BERABERLİĞİNİ, KARDEŞLİĞİNİ SAVUNDU
Her MHP’li gibi Gün Sazak da Türkiye’nin iç savaşa sürüklendiğini görüyor ve buna çok üzülüyordu. Sazak, bu kötü gidişatın önüne ancak MHP-CHP koalisyonu ile geçilebileceği konusunda bir fikri vardı. CHP’li Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay da aynı şeyi düşünüyordu.
Elazığlı olan Vedat Dalokay, 1973 yerel seçimlerinde Ankaralı seçmenlerin %62'sinin oyunu alarak CHP'den Belediye Başkanı olmuştu. Bu görevini 11 Aralık 1977 yılına kadar sürdürmüştü. Dalokay, 11 Aralık 1977 yılında yapılan yerel seçimlerde Belediye Başkanlığını %52 oyla seçilen Ali Dinçer'e bırakmıştı.
21 Mart 1991'de Kırıkkale yakınlarında geçirdiği trafik kazasında eşi Ayça Dalokay ve oğlu Barış Dalokay ile birlikte hayatını kaybetmişti.
Mimar olan Vedat Dalokay’ın Gün Sazak ile şahsi bir dostluğu vardı. CHP – MHP koalisyon fikrini Gün Sazak’a açmış, o da MHP lideri Alparslan Türkeş’e iletmişti. Türkeş ciddiyetle ilgilenmiş ancak, CHP lideri Bülent Ecevit’in bunu kabul etmeyeceğini Sazak’a söylemişti. Türkeş’e göre, Ecevit’in arkasındaki güçler ve partide hakim olan aşırı sola yakın gruplar bunu istemezler ve sıcak bakmazlardı.
Büyük Ankara Oteli’nde zaman zaman Vedat Dalokay Gün Sazak ile bir araya geliyordu. Hatta bir seferinde Dalokay, Gün Sazak’a “Ecevit ile Türkeş’i bir bayram ziyaretinde bir araya getirsek toplumsal barışa ve kardeşliğe bir katkı olur, birçok oyunlar bozulur” diyordu.
Gün Sazak ise Dalokay’a “Ben Türkeş Bey ile görüşürüm” diyordu. Gün Sazak, lideri Türkeş ile görüşmüş, Türkeş, “ülkenin birliği beraberliği için faydası olacaksa elbette görüşürüm, çok iyi olur” demişti.
MHP lideri, bir devlet adamı gibi milletini düşünerek cevap verirken, Ecevit ise yine yapacağını yapmıştı. Vedat Dalokay’ın getirdiği görüşme teklifini “iyi olur ama ben bunu örgüte anlatamam Vedat” cevabını vermişti. Vedat Dalokay, Ecevit’e çok ısrar etmiş ancak başarılı olamamıştı. Ecevit “yok Vedat Bey, örgüt bunu anlamaz, siyaseten bana sıkıntı verir” demişti.
TÜSİAD VE AŞIRI SOLDAN ÇEKİNEN ECEVİT, MHP LİDERİ TÜRKEŞ İLE GÖRÜŞMEK İSTEMEDİ
Bülent Ecevit, MHP lideri Türkeş’e Meclis Başkanlığı seçimlerinde verdiği destekten dolayı teşekkür bile etmişti. Ancak Ecevit, koalisyon fikrine sıcak bakmadı. “CHP örgütünü karşıma alamam, parti buna hazır değil, zor durumda kalırım” diyerek diyalog kapısını kapatmıştı.
MHP lideri Türkeş yine haklı çıkmıştı. “Ecevit bunu göze alamaz. Yapamaz, yaptırmazlar” demişti. Dönemin bazı siyasilerine göre; “Milliyetçi Hareket düşmanları, Türkiye düşmanları MHP-CHP koalisyonunu, kendi çıkarları için tehlike olarak gördüler, oyunlarının bozulacağını bildikleri için bu koalisyona engel oldular.”
MHP, ‘TOPLUMSAL UZLAŞMA’ ADINA TARİHİ BİR ADIM ATMIŞ, TBMM SEÇİMLERİNDE CHP ADAYINA OY VERMİŞTİR
MHP bu konuda tarihi öneme sahip önemli bir adım da atmıştı. 1977 seçimlerinde birinci parti olan CHP'nin milletvekili sayısı Meclis Başkanı'nı seçmeye yetmiyordu. 17 milletvekili ile MHP kime oy verirse o seçilecekti: Ya CHP'nin ya sağ partilerin adayı.
MHP, "tabanlarda yumuşama sağlamak için tavanlarda yumuşamaya gidelim" diyen bir bildiri yayınladı, "ılımlı bir CHP'liye Meclis Başkanlığı için oy verebileceğini" açıkladı.
MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, bu gelişmeyle ilgili olarak daha önce bir açıklama yapmış ve şöyle demişti:
“Meclis’in başkansız kalması fevkalâde vahim bir durumdu. Meclis’in daha fazla başkansız kalmaması için, MHP olarak CHP adayını desteklemeyi kararlaştırdık. CHP’nin kendi içinden göstereceği ılımlı bir adaya oy vereceğiz. Zaten CHP, 15 isimli bir liste vermişti. Bu listeden oy vereceğimiz bir kişiyi tespit edeceğiz.”
17 Kasım 1977 tarihinde yapılan 38'inci tur oylamada AP'nin adayı Ömer Çakıroğlu 129 oy alırken CHP'nin adayı CHP ve MHP milletvekillerinin verdiği 227 oyla Meclis Başkanı seçilmiş, sonucun ilanı CHP ve MHP'li milletvekilleri tarafından alkışlarla karşılanmıştı.
Karakaş’ın Meclis Başkanı olmasında MHP ile CHP arasındaki görüşme trafiğinde Vedat Dalokay ve Gün Sazak’ın rolü de vardı.
ABDİ İPEKÇİ BİLE SAZAK’IN BAKANLIĞINI TAKDİR EDİYORDU
O'nun döneminde, gümrüklerde âdeta kangren hâline gelmiş bulunan yolsuzluk ve rüşvet önlenmiş, kaçakçılığın kökü kazınmıştır.
1 Şubat 1979 tarihinde öldürülen Milliyet Gazetesi başyazarı, CHP yanlısı, sosyal demokrat dünya görüşüne sahip olan deneyimli gazeteci Abdi İpekçi bile, ölümünden evvel Gün Sazak’la ilgili onun icraatlarını ve çalışmalarını takdir eden yazılar yazmıştı.
İpekçi, 2. MC Hükümeti’nin yıkılıp yerine CHP’nin hükümet olmasıyla gerçekleşen iktidar değişiminde, ‘Güneş Motel’ hadiseleriyle AP’den istifa edip CHP’ye geçen 11 milletvekilinden biri olan, Gün Sazak’tan boşalan Gümrük ve Tekel Bakanlığı’na getirilen Tuncay Mataracı ile ilgili hem CHP’yi hem de Mataracı’yı yerden yere vuran sert yazılar yazacaktı. İpekçi, Tuncay Mataracı ile ilgili olarak onun bakanlığa gelmesiyle birlikte kaçakçılığın tekrar hız kazandığını, rüşvetin, suiistimalin ve yolsuzlukların zirveye çıktığını belirterek, bu işe dur denilmesini ve çare bulunmasını istiyordu.
İpekçi, Tuncay Mataracı dönemiyle, Sazak dönemi arasında hem mafyaya karşı verilen mücadele hem de bakanlığın işlevi açısından büyük farklar olduğunu görüyordu. 12 Ekim 1978 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan ‘Kaçakçılık’ adlı makalesinde bu konuya değinerek, şunları söylüyordu: “Sazak’ın döneminde kaçakçılığın azaldığını, yeni hükümet döneminde ise her türlü kaçak malların yurda sokulduğunu görmekteyiz.”
İpekçi, gümrüklerdeki kaçakçılık olaylarıyla ilgili zaman zaman Sazak’la görüşüp bilgisine başvurarak, ondan aldığı doküman ve belgelerle hem Mataracı’yı hem de desteklediği CHP’yi köşeye sıkıştırıyordu.
1993 yılının 24 Ocak’ında faili meçhul bir bombalı saldırı sonucu öldürülen Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu; “İpekçi, kaçakçılık konusunda açıkça MHP’li Gün Sazak’ı desteklemektedir. Oysa siyasal görüşleri Gün Sazak’ınkiyle taban tabana zıttır. Fakat İpekçi, Mataracı’nın kaçakçılık konusundaki tutumunu saptamış ve bu yüzden siyasal görüşüne katılmadığı Sazak’ı desteklemeyi uygun görmüştür.” diyerek, İpekçi’nin Sazak’la ilgili düşüncelerini doğruluyordu.
5 Ocak 1978 bakanlığı sona eren Gün Sazak’ın icraatları herkesçe başarılı bulunur. 12 Ocak 1978 tarihli Milliyet “Başarılı olmuş bakan” ifadesini yazarken, 28 Mayıs 1980 tarihli Hürriyet “Sazak, başkent siyasal çevrelerine göre, bakanlık görevlerinde başarılı oldu.” diyordu. 1978 bütçe müzakerelerinde CHP’nin sol kanadından İzmir Milletvekili Süleyman Genç “Ben inceledim, cumhuriyet kurulduktan bu yana gümrüklerdeki soygunu fikri ve felsefesi benimle yüzde yüz ters olan Gün Sazak önlemiştir.” diye konuşur.
Hürriyet’in Ankara Temsilcisi gazeteci Ülkü Arman 1977 son aylarında Trakya gümrüklerinde cereyan eden kaçakçılık olaylarıyla ilgili araştırma yapıyordu. Gün Sazak ona rüşvetle, yolsuzluklarla, çetelerle yapmış olduğu mücadeleyi bir yolculuk sırasında anlatıyordu Arman Bakan Sazak ile ne konuştuklarını ve onun üstünde bıraktığı etkiyi daha sonra şöyle ifade edecekti:
"Yol boyunca gümrüklerden ve kaçakçılıktan söz etti. Kaçakçılığı önlemek için çok değişik tedbirler planlıyordu ve bunları ne pahasına olursa olsun uygulamakta kararlıydı. O gün, Gün Sazak’ın bilmediğim bir yanını keşfediyordum: Devlet adamlığı... Sonraki günlerde O’nun bu yanına dikkat ettim. Her konuşmamızda onu yeniden tanıyordum. ‘Ben beraber çalıştığım kişinin hangi partiyi tuttuğuna bakmam. Meselâ, filan bey için CHP’li diyorlar, doğrudur. Ama adam çok dürüst, üstelik işinde particilik yapmıyor. Bu adamın, başımın üstünde yeri var.’ Çok ender kişilerden duyabildiğimiz bu anlayış, olgun bir devlet adamının portresini kendiliğinden çiziyordu; hiçbir yoruma, hiçbir ilâveye lüzum bırakmıyordu..."
Gümrükler Başmüfettişi olarak görev yapmış isimlerden Necati Can, yaptığı bir açıklamada Avrupa ülkelerinden Diyarbakır’a uzanan silah kaçakçılığından bahseder. Bunun üzerinin örtülmeye çalışıldığını ve Gün Sazak'ın üstüne gittiğini anlatır. Can, silah kaçakçılığı trafiğine ilişkin olarak da şunları anlatır:
"Silahların gittiği örgütü tespit edemediğimiz için raporda "Türkiye'nin bölünmesine yönelik çalışmaların bir bölümü" diye belirttik. Bu raporu, Gün Bey'in talimatıyla hazırladık. 1982'den sonra PKK'nın eğitim tüfeklerinin tamamen bu mavzerlerden oluştuğu ortaya çıktı. Silahların PKK' ya gittiği yönünde hiçbir kuşku yok. PKK, özellikle Batılı gizli servislerin silah ve para yardımıyla bu hale getirildi." PKK kuruluşunu 1978'de ilân etti. Oysa silahlar 1977'de gönderildi. Mavzerlerin anlamı da burada.
Gün Sazak'ı öldürenler sonradan yakalandı. Fakat, ben şuna inanıyorum: Gün Bey ilerde Başbakan olabilirdi. Çünkü Gün Bey çok başarılıydı. Neden başarılıydı? Kesinlikle bürokratlar arasında ideolojik ayrım yapmıyordu. Türkiye'nin ihtiyacı olan bir politikayı savunuyordu. İdeolojik olarak çatışan insanlara "Siz ideolojilerinizi sürdürün. Ama önce Türkiye var. Yolsuzlukla mücadele edelim. Sonra eksikliklerimizi tartışalım" diyen bir insandı. Ben Gün Sazak'ı, Avrupa gizli servislerinin öldürttüğüne inanıyorum. Nitekim, Gün Bey'i öldürenler Avrupa'da yakalandı. Fakat iade edilmediler. Sazak'ın, Türkiye'nin geleceğini karartmak isteyen servislerin talimatıyla öldürüldüğünü düşünüyorum. Hatta biliyorum.”
KAÇAKÇILAR İTİRAF EDİYOR: GÜN SAZAK, MAFYAYI ETKİSİZ HALE GETİRDİ
Yine Gün Sazak’ın mafyaya karşı yürütmüş olduğu mücadelede en önemli belgelerden bir diğeri de Sazak’ın şehadetinden bir yıl sonra Yüce Divan’da yargılanan ve “yolsuzluk ve rüşvet” iddiasıyla mahkum edilen Mataracı’yla ilgili dosyada, Süleyman Necati Topuz adlı kaçakçının verdiği ifadelerdir.
Süleyman Necati Topuz adlı kaçakçı, 1981 yılında tutuklu bulunduğu Almanya’da ‘Mataracı dosyasıyla’ ilgili olarak, Nürnberg Başkonsolosluğu vasıtasıyla alınan ifadesinde:
“Türkiye’de çok güçlü bir ‘mafya’ teşkilatı vardır. Bu mafya teşkilatı Türk politik hayatında etkili bir rol oynamaktadır. Birçok politikacılar şahsi menfaat veya politik kariyer temin etmek için bu mafya teşkilatı ile iş birliği yapmaktadırlar. Ben ‘Uğurlu’ ailesi ile birlikte ve onların hesabına kaçakçılık işlerinde çalışmakta iken, 1978 Şubat ayı ortalarında İstanbul’a gitmiştim. Son altı ayda Gün Sazak’ın Gümrük ve Tekel Bakanı olması dolayısıyla Türk mafyası istediği görevlileri istediği mevkilere getirmekte güçlük çekmekte idi. Bu sebepten kaçakçılık işleri bir hayli bozuktu. Birkaç namuslu kişinin Gün Sazak tarafından göreve getirilmesi dolayısıyla mafya ile çalışan diğer Gümrük Bakanlığı mensupları etkisiz hale gelmiştir.” demiştir.
Gün Sazak’ın bakanlığının sona erdiği 5 Şubat 1978'den 24 Aralık 1979’a kadar Bülent Ecevit başbakanlığında Gümrük ve Tekel Bakanlığı yapan Tuncay Mataracı döneminde, gümrük kapıları Gün Sazak öncesi döneme çevrildi.
Abdi İpekçi de aynı mahiyette yazdı. 12 Eylül İhtilalinden sonra, yakalanan kaçakçılar, Askeri savcılıkta verdikleri ifadelerinde, yukarıda yazılanları, bütün ayrıntılarıyla itiraf ettiler.
SOL GAZETELER, GÜN SAZAK ALEYHİNE YAYINLAR YAPTILAR
MHP ve ülkücü kuruluşların lider kadrolarını, mensuplarını hedef gösteren Aydınlık ve Cumhuriyet gibi gazeteler, Gün Sazak’ı da kızıl teröre hedef göstermişti. Aydınlık, Cumhuriyet vb. gazetelerde Gün Sazak’la ilgili aleyhte yoğun kampanyalar yapıldı.
Aydınlık Gazetesi’nin 7 Nisan 1979 ve 9 Nisan 1979 tarihli yayınında baş sayfada, manşetten verilen haberde Sazak’la ilgili akıl ve izan dışı suçlamalar yapılıyordu. Cumhuriyet Gazetesi’nin 12 Nisan 1979 tarihli sayısında ise Uğur Mumcu; “Gün Sazak’ın yıkılması demek, liberal kapitalizmin yıkılması demektir.” şeklinde ifadeler kullanarak, birçok MHP’li ülkücü gibi, Gün Sazak’ı da hedef gösteriyordu.
KAPİTALİST ENTERNASYONALİN TAŞERONU DEV-SOL TARAFINDAN ANKARA’DA ŞEHİT EDİLDİ
Ülkücülere yönelik pek çok saldırının, il ve ilçe başkanlarının, ülkücü öğretmenlerle gençlerin şehit edilmelerinin yanında Gün Sazak bir taraftan solcu terör örgütlerinin, bir taraftan iş hayatını batırmak için ihalelerini iptal eden, dışlayan iktidarın, diğer taraftan da kanser illetinin tehdidi altındaydı.
Gün Sazak, 27 Mayıs 1980 Salı akşamı, evinin önünde, Dev-Sol lideri Dursun Karataş’ın emriyle, bu örgütün militanları tarafından düzenlenen haince saldırı sonucu şehit edildi. Sazak’ın şehadet haberi başta MHP olmak üzere bütün ülkede bomba etkisi yarattı. Her gün, yurdun dört bir yanında birçok mensuplarını al bayrağa sarılı tabutlarla, tekbir sesleriyle toprağa veren Milliyetçi Hareket camiası, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın şehadet haberiyle adeta yıkılmışlardı. Düşman MHP’yi tam on ikiden vurmuştu. Artık komünist terörün vurduğu; öğrenci-memur, işçi-köylü, esnaf, ocaklı, partili yöneticilerin yanına, şehitler kervanına bu sefer de en üst düzeyde partide görev yapan, bakanlık görevinde de bulunmuş, mümtaz bir şahsiyet olan Gün Sazak da katılacaktı.
Türk milleti Sazak’a ağlıyordu. Ülkenin her yanında, şehadet haberinin duyulmasıyla birlikte il, ilçe ve belde teşkilatlarında bayraklar yarıya indirilip, siyah bayrak çekiliyordu.
MHP Başkanlık Divanı da acele toplanarak “gerekirse sine-i millete döneriz” kararını kamuoyuna açıklayacaktı. Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Adana, Bursa, Antep, Trabzon, Konya, Kayseri, Maraş, Tokat, Çorum, Yozgat, Eskişehir, Elazığ, Erzurum, Sivas, Çankırı, Kütahya, Manisa, Amasya gibi illerde, Gün Sazak’ın toprağa verileceği güne kadar binlerce ülkücünün katıldığı kitlesel gösteriler yapıldı. Ülkenin çeşitli yerlerinde büyük camilerde ruhuna Kur’an-ı Kerim okundu. Okullarda boykotlar yapıldı, forumlar düzenlendi, kızıl terörü lanetleyen yüz binlerce bildiri dağıtıldı.
MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, 28 Mayıs 1980 Perşembe günü, MHP İstanbul İl Merkezi’nde Gün Sazak’ın şehit edilmesi ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, düzenlediği basın toplantısında özetle şunları söyledi:
“Gün Sazak, Türk milletinin düşmanları, komünist ve bölücü cinayet çeteleri tarafından şehit edilmiştir. Türkiye’de bir iç savaş başlatmak isteyenlerin oyununu sabırla ve itidalle bozmalıyız. MHP’lileri, Türk milliyetçilerini, ülkücüleri uyarıyorum: Komünist ve bölücülerin oyunlarını bozmalıyız.”
ŞEHİT SAZAK’IN CENAZE TÖRENİNE YÜZ BİNLER KATILDI
MHP Genel Merkezi önünde, Şehit Gün Sazak için bir tören düzenlendi. Türkiye’nin dört bir yanından gelen on binlerce ülkücü, Bahçelievler’deki MHP Genel Merkezi önünde toplanmıştı. Parti genel merkezine bina boyunda hazırlanmış ve alt ucundan “Şehitler Ölmez” yazısının yerleştirildiği Şehit Gün Sazak’ın bir portresi asılmıştı.
Kalabalığın sayısı yüz binlerle ifade ediliyordu. Bahçelievler 3. Cadde tamamen dolmuş, kalabalık Beşevler bölgesine taşmıştı. Ülkücüler genç yaşlı hep bir ağızdan tekbir getiriyorlar, “Allahu Ekber!” nidası bir gök gürültüsünü andırıyordu. Parti genel merkezi önünde Şehit Gün Sazak’ın tabutunun yerleştirileceği bir bölüm hazırlanmıştı. Saat 10.20’de Karşıyaka Mezarlığı morgunda bulunan Şehit Gün Sazak’ın cenazesi bir grup MHP Genel İdare Kurulu üyesi tarafından parti genel merkezine getirilmişti
Beşevler’de cenaze arabasından indirilerek, ülkücülerin omuzları üzerinde taşınmaya başlandı. Şehit Gün Sazak’ın tabutu, binlerce ülkücünün elleri üzerinden kayarak, gittikçe yükselen tekbir sesleri arasında parti genel merkezi önüne getirildi. Şehit Gün Sazak’ın bayrağa sarılı tabutunun önünde resmini taşıyan bir ülkücü genç ve genç kız yürüdü.
KANIMIZ AKSA DA ZAFER İSLAM’IN
Konuşmalardan sonra Bahçelievler’den Hacı Bayram’a, ülkücüye yakışır vakar ile yürüyüşe geçildi. Daha sonra Gün Sazak’ın tabutu eller üzerinde kaldırılarak Hacı Bayram Camii’ne doğru yürüyüşe geçildi. Yüz binler tekbirler getirerek, büyük bir düzen ve disiplin içinde, ülkücülüğün vakarı ile Beşevler, Tandoğan, Ulaştırma Bakanlığı önü, Ulus yoluyla Hacı Bayram Camii’ne geldiler. Cuma namazı kılınıp cenaze namazına başlandığında Hacı Bayram’a gelenler hala devam ediyordu.
Cenaze namazının kılınmasından sonra yüz binlerce Türk milliyetçisi, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Ülkücü hareketin önderlerinden Gün Sazak’ın tabutunu Eskişehir’e göndermek üzere arabaya kadar taşıdılar. Hacı Bayram’da sıkılan yumruklar göğe yükseliyor, yürekten tekbirler yeri sarsıyordu. Türk milliyetçiliği fikrinin lideri Türkeş’in sıkılı yumruğu bütün Türk-İslam ülkücülerine yeni ufukları gösteriyordu. Şehitler ölmezdi.
Şehitler ölmez!
ÜLKÜCÜ YOLUMUZ, ŞEHİTLERİN YOLUDUR
Tarih, Gün Sazak’tan muhakkak bahsedecektir. Gün Sazak, sadece kaçakçılığa, mafyaya, çetelere karşı verdiği mücadeleyle veya tekelde verimliliği en yüksek seviyeye çıkaran bakan olarak değil, siyasi hayatımızın ihanetler tarafından zehirlendiği, kan ve barutla boğulmak istendiği bir bunalım devresinde Türk milliyetçiliğinin aklı selime, itidale ve geniş görüşlülüğe sahip en değerli temsilcilerinden biri olarak anılacaktır. Ülkücüler, bir bunalım çağında, aklını kaybetmeyen tek kadronun önde gelen isimlerinden biri olarak onu rahmet ve şükranla yad edecektir.
Gün Sazak kanserle boğuşmuştu. Tevekkülü ve iradesiyle kanseri yenmiş ama kızıl kurşunlardan kurtulamamıştı. Onun kaderi, şehadetmiş demek ki.
Kâmil mânâsıyla bir ideal insanı olan bir ahlak, karakter, iman adamı Gün Sazak, büyük Türk milletine hizmet yolunda, şehitlik mertebesine ulaşarak, sonsuzluğun sahibine kavuşmuştur.
Ülkücüler olarak, Sazakların yolunda yürümeye, devam edeceğiz. Dost, güvenilir, inanan, müsamahalı ve kendisini şahsına değil, davasına adamış ve davasıyla bütünleştiği için de davası kadar şereflenmiş insan-ı kamil Gün Sazak; unutulmadı, unutulmayacaktır.
Ülkücü hareket olarak büyük dava adamı, bir iman, karakter, dürüstlük ve ahlak abidesi Türkmen beyi Gün Sazak’ı unutmayacağız. Gün Sazak’ı, Nizam-ı Alem mücadelemizde yaşatacağız.