Hakkı Öznur açıklamasında, terör örgütü PKK Başbağlar’da katliam yaparken, PKK’ya destek veren Çekiç Güç helikopterlerinin, Başbağlar semalarında gezdiğini, katliamın arkasında kirli güç, karanlık güç , “Çekiç Güç”ün bulunduğunu ifade etti.
Öznur''un açıklaması şu şekilde;
"BAŞBAĞLAR KATLİAMI HALA DERİN BİR YARADIR"
Başbağlar katliamı hala derin bir yaradır. 28 yıldır yürekleri yakan acı: Başbağlar katliamı. Başbağlar’da yaşanan katliam, milletimizin ortak acısıdır. Ortak yasının adıdır. Başbağlar katliamı, açık bir vahşet örneği olmasına rağmen, birtakım çevrelerce görmezlikten gelindi.
28 yıl önce 5 Temmuz 1993 yılında, Erzincan''ın Başbağlar köyünde bir katliam yaşandı. Başbağlar katliamı, 1993 yılının Temmuz ayında, bir hafta içinde gerçekleşen ve Türkiye’yi derinden sarsan iki olaydan birisidir. Sivas olaylarından üç gün sonra, 5 Temmuz 1993 günü saat 20.00 sularında, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne saldıran PKK’lı militanlar, 1,5 saat örgüt propagandası yaptıktan sonra tüm erkekleri kurşuna dizdi. Burada 28 kişi öldü. Daha sonra köy ateşe verildi ve 214 ev, köy okulu, köy camii, halkevi yakıldı. Yakılan evlerde saklanan 1’i kadın 4 kişi de yanarak can verdi. Başbağlar köyünde toplam 33 sivil masum insan, PKK tarafından hunharca katledildi.
Başbağlar’ın terör örgütü tarafından seçilmesi bir tesadüf değildi. Bilerek seçilmişti. İç savaş tahrikçilerinin amacı, Alevi-Sünni çatışmasını körüklemekti. Başbağlar katliamı bilinçli bir şekilde gerçekleştirildi. Başbağlar köyü, Sünni bir kimliğe sahipti. Çevrede yer alan Alevi köyleriyle de düşmanlık sebebi sayılan herhangi bir ilişkileri söz konusu olmamıştı.
Sivas olayları (Madımak) ve Başbağlar katliamı, ile laik-antilaik, Alevi-Sünni çatışması çıkarıp, toplumu cepheleştirmek ve kamplaştırmak istemişlerdir.
"ÇEKİÇ GÜÇ HELİKOPTERLERİ BAŞBAĞLAR ÜZERİNDE GEZİYORDU"
Başbağlar katliamını PKK’nın yaptığı, ancak bu kanlı eylemin, kendilerine yabancı bir devlet veya devletler tarafından sipariş verildiği, PKK’nın bir “stratejik bir maşa” olarak kullanıldığı bir gerçektir.
5 Temmuz 1993 günü, OHAL kapsamında olmadığı halde Başbağlar semalarında ABD helikopterleri uçuyordu. ABD''nin oluşturduğu Çekiç Güç''ün Başbağlar semalarında ne işi vardı? Başbağlar, OHAL dışında bir köy olmasına rağmen Çekiç Güç helikopterleri olay günü Başbağlar semalarında ne geziyor?
PKK, Başbağlar’da katliam yaparken Başbağlar semalarında karanlık güç, Çekiç Güç helikopterleri uçuyordu. Çekiç Güç’ün PKK’ya lojistik destek sağladığı açık ve nettir. PKK tarafından gerçekleştirilen başta Başbağlar olmak üzere birçok katliamda, PKK içindeki kripto Ermeni militanlar, eylemlerde yer almıştır.
Mehmetçiklerimizi, polislerimizi, sivil ve masum insanlarımızı şehit eden PKK’lı hainler arasında kripto Ermeniler de vardır. PKK ve benzeri Türk ve Kürt soluna mensup bazı örgütlerin, Gladyo tarafından taşeron olarak kullanıldığı bugün açık bir gerçektir.
Türkiye’nin yakın tarihine kara bir leke olarak geçen Başbağlar katliamının üzerindeki sis perdesinin bir türlü aralanmaması anlamlıdır. Başbağlar’ın gerçek failleri, onlara katliam emrini veren gladyonun merkezidir., Başbağlar katliamında, stratejik maşa PKK taşeron olarak kullanılmıştır.
''Kirli Güç'' olan Çekiç Güç destekli PKK eylemleri ile birlikte suikastlar da devam ediyordu. 1991-1994 yılları arasında Çekiç Güç''e karşı çıkanlar, peş peşe suikast ve şüpheli ölümlerle hayatlarını kaybedecekti.
Başbağlar katliamı, açık bir vahşet örneği olmasına rağmen, birtakım çevrelerce görmezlikten gelindi. Başbağlar katliamın üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen, olayın aydınlatılmasına dair hala herhangi bir adım atılmamış, esaslı bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır.
1998 yılında dava takipsizlikle kapanırken, 2013 yılında zaman aşımına uğramıştır. 2013 yılında Meclis araştırma komisyonu kurulması talebi reddedilmiş, olay adeta üstü kapatılmak istenmiştir.
MUHSİN YAZICIOĞLU: “PKK STRATEJİK BİR MAŞADIR”
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas olayları gibi Erzincan Başbağlar katliamının arkasında da “Gladyo türü karanlık odaklar, yapılar var” diyordu. Yazıcıoğlu’na göre, Başbağlar katliamını yapan terör örgütü PKK, küresel güçlerin stratejik bir maşasıydı. PKK, bu hain ve alçakça yapılan katliamda sadece taşeronluk yapmıştır.
Yazıcıoğlu, şehadetinden 16 yıl önce BBP İkinci Genişletilmiş İstişare Toplantısı’nda Sivas olaylarını ve Başbağlar katliamını da geniş bir şekilde ele almış, bu konularla ilgili partililere şu önemli sözleri söylemişti:
“Dün, insanlarımızı Sağcı-Solcu diye kamplara bölerek karşı karşıya getiren zihniyet, bugün yeni fesatlar içindedir. Halkımızı bu defa Türk-Kürt, Alevi-Sünni ve Laik-Antilaik şeklinde kamplara ayırmaya çalışmaktadırlar. Nitekim Sivas olayları, bu fesat planın bir denemesidir. Hemen ardından ise Erzincan’da Başbağlar köyünde yapılan katliamla, bu planın başka bir safhası yürürlüğe konulmuştur. Biz, kaynağı ne olursa olsun şiddet ve terörün her türlüsüne karşıyız. Nitekim Sivas olaylarında kibriti yakarak Madımak Oteli’ni ateşe veren zihniyete ne kadar karşıysak, Madımak Oteli’ni yakan insanlık dışı canilere de o denli karşıyız. Fakat Türkiye’de bazı çevreler, Sivas olaylarını, Müslümanlığı karalama kampanyasına dönüştürerek, gündemden hiç indirmezlerken, Erzincan’ın Başbağlar köyünde yapılan katliamı görmezlikten gelmektedirler. Bu, açık bir çifte standarttır. Biz, güneydoğuda sınır karakollarımızı basarak, gencecik askerlerimizi şehit eden eşkıya ile Sivas’ta oteli ateşe veren zihniyet arasında hiçbir fark görmüyoruz. Ama ülkede kamuoyu oluşturma aygıtlarını tekellerinde bulunduran egemen çevreler her nedense bu tür olayları değerlendirirken sürekli çifte standart kullanmaktan öte gitmiyorlar. Bu zihniyetleri de en az terör eylemleri kadar şiddetle kınıyoruz.”
"TERÖRİST BAŞI ÖCALAN BAŞBAĞLAR KATLİAMINI PKK’NIN YAPTIĞINI İTİRAF ETMİŞTİR"
Katliamın ardından olay yerinde ele geçen, “Kamuoyuna duyurulur” başlıklı, 5 Temmuz 1993 tarihli ve “PKK Dersim Eyaleti ARGK Komutanlığı” imzalı bildiride ise kanlı eylem üstleniliyordu. Başbağlar katliamı ile ilgili bir başka bildiride de “38’in, Dersim’in intikamını alıyoruz. Bu Sivas’ın karşılığıdır” yazıyordu.
PKK''nın merkezi yayın organı Serxwebun''da da eylemi örgütün gerçekleştirdiği kabul edilmişti. Madımak''tan 3 gün sonra Erzincan''daki Başbağlar köyünde gerçekleşen katliamı, PKK''nın yaptığı ortaya çıkmıştı. PKK''nın merkezi yayın organı Serxwebun''da da eylemi örgütün gerçekleştirdiği kabul edilmişti.
Abdullah Öcalan, Başbağlar katliamını örgütün gerçekleştirdiğini savunmalarında kabul etmiştir. Öcalan, olaydan habersiz olduğunu ve olayın sorumlusunun Dr. Baran kod adlı bir PKK sorumlusu olduğunu ifade ederek, katliamı PKK’nın düzenlediğini kabul etmişti. Olayın PKK''nın yayını Serxwebun''da da PKK''nın yaptığı şekliyle yazılmıştı. Abdullah Öcalan da savunmasında, eylemi PKK''nın yaptığını söylemiş, kendi inisiyatifi dışında eylemi gerçekleştiren Dr. Baran isimli PKK yöneticisini suçlamıştı.
Dr. Baran, Başbağlar katliamından uzun süre sonra başka konularda Öcalan ile ters düşerek öldürülmüştü. Murat Karayılan da örgütün tarihini anlattığı kitapta, Başbağlar katliamını yaptıklarını söylüyor.
BİR KRİPTO: YÜCEL HALİS
Türkiye’yi iç savaşa sürüklemek, Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması yaratmak için hazırlanan bu kaos planı doğrultusunda, 2 Temmuz 1993 Sivas (Madımak) olaylarından 3 gün önce, Erzincan-Sivas karayolunu kesen PKK’lı grubun içinde Yücel Halis de vardır.
Yücel Halis ile ilgili bir tanık, şunları söylemektedir: “Yücel Halis, Alevi kökenlidir. Örgüt içindeki Alevileri ajite ederdi. Sünni köylere yönelik eylemler gerçekleştirdi.”
Türkiye, terör örgütü yöneticilerinden Yücel Halis’i, 12 Mehmetçiğin şehit düştüğü, Dağlıca saldırısında ve kaçırılan 8 Mehmetçiği Kuzey Irak’a giden DTP milletvekillerine tutanakla teslim eden kişi olarak tanıdı. Kod adı Alişer Koçgiri olan PKK militanı Yücel Halis’in oldukça ilginç, karanlık ve kirli bir geçmişi var. Yücel Halis, PKK içinde “Koçgiri cellâdı” olarak biliniyor.
PKK’lı Yücel Halis, terör örgütüne 1988 yılında katılmıştı. 1991-1993 yılları arasında, 2 yıl cezaevinde yattı. Cezaevinden çıktıktan sonra, PKK’nın sesi olan, İstanbul’da çıkan “Özgür Gündem” gazetesinde müessese müdürlüğü yaptı. 17 Nisan 1994’e kadar bu görevini sürdürdü.
Görünürde legal bir gazetede çalışmış olsa da illegal olarak örgütsel çalışmalarını devam ettirdi. Özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da PKK’nın örgütsel çalışmalarında yer aldı. 1994’ten sonra, teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın talimatıyla, örgütün Lübnan topraklarında bulunan kampı Bekaa’ya gitti.
Teröristbaşı Öcalan, 1994-1996 sürecinde örgüt içinde yeni bir yapılanmaya gider. Öcalan, “Koçgiri eyaleti” olarak adlandırdığı Sivas-Zara-Divriği-Kangal ve Hafi bölgelerini kapsayan bu alanın sorumlusu olarak da 1995 yılında Yücel Halis’i görevlendirdi.
Bu durum, terör örgütü PKK açısından şudur: Sivas, Erzincan ve Tunceli hattında Alevi-Sünni çatışması çıkartmak, kaosu derinleştirmekti. Öcalan, özellikle Yücel Halis’i ve kendilerini Kürt Alevi’si olarak tanımlayan PKK militanlarını, kitlesel çatışmaların çıkması ve eylemlerin artması için görevlendirmişti.
1994-1997 yılları arasında, güvenlik güçlerimize yönelik birçok kanlı eylemin içinde yer alan Yücel Halis, 1997 yılında terör örgütü lideri Öcalan’ın çağrısıyla Şam’a gitti. Daha sonra bir süre Ermenistan’da kaldı. Örgütün, Lübnan’daki Mahsum Korkmaz Akademisi adı verilen kampında bir süre yeni gelen PKK militanlarını eğitti. 2005 yılında PKK’nın Hakkâri bölge sorumlusu oldu.
Yücel Halis, Kandil’den aldığı emir ve talimatla, 21 Ekim 2007’de Dağlıca’da 12 askerimizin şehit edildiği, kanlı baskını planladı. Irak’ın kuzeyinden topraklarımıza giren 250 kişilik terör örgütü militanlarının, Hakkâri’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca beldesinde, askeri konvoyumuza kurduğu pusu ve saldırısı sonucu 12 vatan evladımız şehit düşmüş, 8 askerimiz kaçırılarak Zap Vadisi’ndeki örgüt kampına götürülmüştü.
Yücel Halis, öldürüldüğü 10 Ekim 2011 tarihine kadar birçok kanlı eylemi planladı ve eylemlerde yer aldı. Katıldığı eylemlerden biri, güvenlik güçlerine göre, 4 Ekim 2008 günü Hakkâri Şemdinli’deki Aktütün Karakolu’na yapılan saldırıydı. PKK’nın bu kanlı eyleminde, 17 Mehmetçiğimiz şehit düşmüştü.
"KRİPTO ERMENİLER, BDP’LİLER, KATİL YÜCEL HALİS’İN EVİNİ ZİYARET ETTİLER"
Güvenlik güçlerimizce öldürülen PKK’lı militan Yücel Halis’in ailesinin Ankara Dikmen’deki evi de, dönemin BDP yöneticileri tarafından art arda ziyaret ediliyordu.
BDP Ankara İl Başkanı Ahmet Aday, Mehmetçiklerimizin katillerinden biri olan, PKK militanı (HPG askeri konsey üyesi) Yücel Halis için, “Yücel Halis, tüm Kürtlerin şehididir” diyordu.
Kapatılan DTP’nin devamı olan BDP’nin milletvekilleri de Ankara’da PKK’lı militan Yücel Halis’in ailesinin evine sözde taziye ziyaretine gidiyordu. BDP’liler, 19 Ekim’de 24 şehit verdiğimiz Hakkâri Çukurca’daki kanlı katliamdan dört gün sonra, Van’da meydana gelen, Türkiye’yi yasa boğan, depremin ikinci gününde, Yücel Halis denen teröristin taziyesine katılıyorlardı.
PKK’nın sesi olan ROJ TV’de 24 Ekim 2011’de yayınladığı haberde, Yücel Halis’in evine gidenler arasında BDP’li vekiller, Sırrı Süreyya Önder, Nursel Aydoğan, Akın Birdal, katıldığını ana haber olarak duyuruyordu. Hatta terör örgütü mensubunun evindeki görüntüleri bile yayınlıyordu.
PKK’nın azılı liderlerinden biri olan, HPG yöneticisi Yücel Halis için öldürülmesinden 20 gün sonra, Ankara Dikmen’deki Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Merkezi’nde, sözde bir hayır yemeği veriliyordu. Yemeğe amcası Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski bakanı ve yine aynı zamanda Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin kurucu ve ilk genel başkanı olan Ziya Halis, KESK Genel Başkanı, İHD Genel Başkanı ve BDP PM üyeleri ve çeşitli Sol örgütlerin temsilcileri de katılmıştı.
"ESKİ BAKAN ZİYA HALİS CANİ , KATİL, VATAN HAİNİ, YEĞENİNE ÖVGÜLER DİZİYOR"
Ziya Halis, 20 Ekim 1991 yılında yapılan genel seçimlerde SHP’den Sivas milletvekili seçilmişti. SHP-CHP birleşmesi sonucu DYP-CHP hükümetinde önce Şehircilikten Sorumlu Devlet Bakanlığı daha sonra da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevlerinde bulunmuştu.
Teröristin ailesi adına bir konuşma yapan amca Ziya Halis de terör örgütü olan PKK’ya (KCK) adeta selam gönderircesine, ziyaretten memnuniyet duyduğunu ifade ediyordu. Bir nevi terör örgütünün propagandasını yapıyordu.
Amca Ziya Halis, güvenlik güçlerimize yönelik birçok kanlı eylemleri planlayan, vatan evlatlarının hain pusularda şehit olmasına yol açan, kanlı eylemleri bizzat yöneten ve yer alan, bir katil olan yeğeninden dava adamı olarak bahsediyordu.
PKK propagandasına dönüşen, sözde taziye yemeğinde, Madımak olaylarını çarpıtan, bölücü ve ayrımcı bir dil kullanan amca Halis, Başbağlar ve diğer kanlı eylemlerde şehit düşen askerlerimizden ve sivillerden tek bir söz bile etmiyor, ayrımcılık yapmaya, Alevi vatandaşlarımızı istismar etmeye, gerçekleri tahrip etmeye devam ediyordu.
Ziya Halis, azılı bir katil olan yeğenine övgüler dizerken, 11 gün önce Hakkâri Çukurca’da (Kekliktepe) PKK tarafından şehit edilen Mehmetçiklerden ve 9 gün önce Van depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımızdan hiç bahsetmiyordu.
"PKK VE DERİN SOL ÖRGÜTLER İÇİNDE ÇOK SAYIDA “KRİPTO ERMENİ” VARDIR"
Başta PKK olmak üzere derin Sol örgütlerin kurucuları, liderleri, militanları, ideologları arasında Kürt görünen, Alevî görünen, ismi Müslüman, kartta dini İslam yazan ama asıl kimliği Ermeni olan kriptolar vardır.
Erzincan, Tunceli vb. yerlerden gelen kripto Ermeniler de PKK’lı terörist Yücel Halis’in ailesine sözde taziye ziyareti altında açıkça desteklerini gösteriyordu. Ülkemizin en büyük problemlerinden biri kripto Ermeniler ve kripto Yahudilerdir. Türkiye’de, medya ve siyasette kendi kimliklerini gizleyerek Türk’e düşmanlık eden kriptolar güçlü ve etkili bir kesimdir.
Ülkemizde aslen Ermeni olmalarına rağmen kendilerini Kürt-Alevi diye tanımlayarak gizlenen, on binlerce kripto Ermeni vardır. Kimliklerini gizleyerek, sözde Müslüman gözüken kriptolar, bugün hayatın her alanında varlar. PKK içerisinde, Ermeni kökenli elemanların varlığı, dikkat çekici kadar çoktur.
1993 yılında meydana gelen Sivas ve Başbağlar olayları, birlikte planlandı. Alevi ve Sünni çatışması çıkartılmak istendi. Başbağlar katliamı sonrası üç bildiri bırakıldı. Bildirilerde; “Sivas ve Dersim''in intikamı alındı” ifadeleri yer aldı.
Bu katliamın, üç gün önce Sivas’ta Madımak Oteli ve çevresinde yaşanan olaylarda 37 kişinin ölmesinin intikamı gibi gösterilmeye çalışılması, milletimizi karşı karşıya getirme kurgusudur.
Madımak ve Başbağlar olayı birlikte ele alınmalı ve ikisi birlikte muhakeme edilmelidir. Madımak ve Başbağlar olayları birbirinden bağımsız değildir.
Türkiye’nin son 43 yılında milletimizi acılara boğan, etnik ve mezhep çatışmalarının arkasında kim, kimler olduğunu öğrenmek istiyorsak Türkiye düşmanı, İslam düşmanı, kripto Yahudileri, Pakraduniliği, Pakradunileri, kripto Ermenileri çok iyi bilmek zorundayız. Türk düşmanı, Ermeni-Yahudi karışımı Pakraduniler, kripto Ermeniler her yere sızmıştır.
Bu konuda devletimiz ve istihbarat kurumları, çok hassas olmalı, bu hainleri, bu kriptoları çok ciddi takip etmeli, deşifre etmeli ve gizlendikleri yerleri bulup devlet ve millet aleyhine olan kirli ve karanlık çalışmalarına dur demelidir. Bu kriptoların ve beşinci kol grupların devletimiz ve milletimiz aleyhine olan kirli faaliyetlerini engellemelidir.