Hakim Bey, Erdoğan'a kulak ver

Hakim Bey, Erdoğan'a kulak ver

Hakim Bey, Erdoğan'a kulak ver

Hepimiz bilelim ki bu cümle hayırlara vesile olmuştur... Ne diyor Cumhurbaşkanı, o gemiyi zorla İsrail'e götürüp 9 kişinin hayatı ile oynayan İHH'ye...

"Giderken bana mı sordun..."

 * * *

 Şimdi herkes geçmişe dönmüş, Cumhurbaşkanı'na "Ama o gün biz izin verdik demiştin" diye saydırıyor.

(...)

 Ben bugüne de değil, yarına bakıyorum... Bu ülkenin polisine, hâkimine, savcısına, askerine, kayyumuna, iş insanına, güç sahibi herkese sesleniyorum.

 * * *

Bak kardeşim... Bu cümle siyasi tarihimizde bir milattır... Bu cümleyi hiç aklınızdan çıkarmayın derim... Adalet dağıtırken, vicdanınıza ve kanunlara değil, siyasetçiye bakarsanız... Elinizdeki yetkileri vicdansızca kullanırsanız...

* * *

Bir gün emrin geldiği yere bakarsınız ve işte o cümleyi işitirsiniz: "Bana mı sordunuz..."

 * * *

Bilin ki... Yapayalnız kalırsınız...

 

Ertuğrul Özkök/ Hürriyet

 

 

*

 

İktidar terör saldırılarının araştırılmasına karşı çıktığına göre,

gerçekten araştırmaya gerek yok! Suçlu belli!?

Akif Kökçe/ Milliyet (Açık Pencere)

 

 

*

 

MİT önceden uyarmıştı...

Türkiye'yi sarsan her kanlı olaydan sonra istihbarat birimlerinin uyuduğu konuşuluyor... Hemen ardından gazetelerde şu haber göze carpıyor:

- MİT önceden uyarmıştı...

MİT kimi uyarmış... Ne zaman ve nasıl uyarmış.. Uyarmış da ne demiş... Siz hiç MİT uyardığı halde önlem almadığı için bir yetkilinin soruşturulduğunu duydunuz mu?

Yeşilköy saldırısından sonra aynı haber yayıldı...

CNN Türk canlı yayınında konuşan Ankara Temsilcisi Hande Fırat, "İstanbul'la ilgili olarak da haziran ayının başında, yaklaşık 20 gün önce istihbarat birimleri devletin tepesine ve tüm kurumlarına uyarı yazısı gönderdi. Bu uyarı yazısında yer isimleriyle bu uyarı yer aldı" dedi. Atatürk Havalimanı da uyarılan yerler arasındaymış..

Nasıl bir uyarı olabilir bu... Herhalde şöyle bir şey:

- Dikkatli olun, IŞİD veya PKK orada terör saldırısı düzenleyebilir...

Peki böyle bir uyarının anlamı var mı? Atatürk Havalimanı zaten terörün ilk muhtemel hedefi değil midir? Zaten günü birlik yüksek derecede korunması gerekmez  mi?

Sözcü'de haber vardı... Atatürk Havalimanı'na saldıran üç canlı bomba üç ay boyunca Fatih Sofular Caddesi'nde bir evde kalıyor. Üst kattaki vatandaş fazla gürültü olduğundan şikâyette bulunuyor. Kimse oralı olmuyor. Bir konut kiralayan herkes eskiden muhtara bildirimde bulunurdu. Bu âdet kalktı mı?

Netice... Kendi kendimizi uyutmakla meşgulüz...

Melih Aşık/ Milliyet

 

 

*

 

Siz de şüphelenin

2015 yılı ekim ayında yine canlı bomba Ankara Garı'nda kendini patlattı, 103 masum insan hayatını yitirdi. Bir iyi savcı çıktı. 1 yıl çalıştı. Bu kanlı eylemin iddianamesini yazdı. İnternette var. Bulabilirsiniz. Ankara Garı İddianamesi'nde bir numaralı sanık, baş şüpheli, saldırı emri veren İlhami Balı adlı kişi şunları yaptı:

1800 militan adayı buldu.

Dörderli gruplar yaptı.

Suriye'ye taşıdı.

Konuşma tutanaklarında; "Ben bir adres söyleyeceğim. Sizi oradan araba alacak. Ben size otel söyleyeceğim orada kalın, sizi otelde bulacağız" diyor. Adres veriyor.

Otel adı söylüyor.

Araba gidiyor. IŞİD'liyi alıyor. Otele de biri geliyor, teröristleri topluyor. Bedenini canlı bomba yapıp masum insanları öldürecek terörist adayları, tur turisti güveniyle Suriye'ye geçiriliyor. İddianamede telefon kayıtları da var. Bu İlhami Balı, Gaziantep'te hücre evlerinde toplantılara katılıyor, görev veriyor; Diyarbakır'da, Suruç'ta, Ankara Gar'da, İstiklal Caddesi'nde yapılan bombalı eylemlerin hepsi  hücre evlerinden organize ediliyor. Bunlar bilindiği halde İlhami Balı hâlâ yakalanamadı.

Yakalanamadı mı?

Yakalanmak istenmedi mi?

Siz de şüphelenin!

Necati Doğru/ Sözcü

 

 

*

 

Millet olma vasfını bu kadar mı yitirdik

Önceki gün İzmit Körfezi'nde "Osman Gazi" köprüsünün açılışı vardı!..

Ama ne açılış! Gökyüzünden adeta konfeti yağdı... Havaya bırakılan binlerce balon, davul zurna eşliğinde göbek atan insanlar, neşe ve mutluluktan uçan devlet erkanı, çekilen "mutluluk selfie" leri... Kısacası tam bir bayram havası vardı...

(...)

Bu ülkenin milli bayramlarını "terörü" gerekçe göstererek yasaklayanlar, tarihinin en vahşi terör eylemlerinden birinde kaybettiğimiz yurttaşlarımızın ardından, davul zurnayla, göbek atarak "bayram gibi kutlama" yapıyorlarsa orada bir yanlışlık, bir ruh eksikliği, bir vurdumduymaz gözü karalık var demektir!.. Suudi Arabistan Kralı öldüğünde üç, insanlarımız vahşice katledildiğinde yarım gün yas ilan etmek de aynı ruh eksikliği ile tanımlanabilir...

-Bu durumda ise bir arada yaşayanlar "millet" olma vasfını kaybediyor demektir!.

-Millet olmaktan çıkanların son durağı güruh olmaktır!..

Ümit Zileli/ Korkusuz

 

*

 

Meclis ne işe yarar

Suriye'de IŞİD'e operasyon yapan koalisyon güçlerinin başında ve içinde birçok ülke var. Oysa bu ülkelerde Türkiye'ye kıyasla çok daha az IŞİD eylemi oldu. Peki neden Türkiye ilk hedef?

Havalimanı eylemini yapan teröristlerin Rakka bağlantılı olabileceği, Menbic'ten talimat almış olabileceği üzerinde duruluyormuş. Enteresan olan şu ki; Menbic ve Rakka son haftalarda ABD-Rusya-Esad'ın PYD'ye verdiği destekle alınmaya çalışılan iki stratejik kenttir... Rakka ayrıca petrol bölgesidir.

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Blinken kısa süre önce "Menbic'te Türkiye ile beraber çalışıyoruz. Bu çok önemli bir operasyon. DAEŞ'in elindeki Türkiye-Suriye sınırındaki bölgeyi almamız lazım" demişti.

(...)

Bu durumda, acaba Türkiye "sonunda PYD'ye bırakılacak bölgeler için" ABD'yle birlikte hareket ederek kendisini hedef haline mi getiriyor veya mesele "Suriye'de kurulmak istenen devletin Türkiye ile ilişkisi midir" sorusu akla geliyor.

Havalimanı saldırısından sonra muhalefet partileri Meclis'te olayla ilgili konuşmak ve sorular yöneltmek istediklerinde "konuşma hakkı verilmediği için" tartışma çıktı, Meclis Başkanvekili muhalefet milletvekillerini azarladı. Bu kadar önemli konularda siyasi partilere söz ve soru sorma hakkı verilmezse Meclis'in varlığı ne işe yarar?

Demokrasiden nasıl söz edilir?

Güngör Mengi/ Vatan

 

 

*

 

Şimdi Kalın Düşünsün!..

Putin resmen açıkladı:

"Türkiye bizden özür diledi"

Ülke her türlü istiskale maruz kalırken, bizimkiler özür dilemeyi bir türlü yediremiyorlar...

Her lafın altında kalırlar ama santim taviz vermezler!..

Valla helal olsun!..

Saray Sözcüsü İbrahim Kalın ne demişti?..

"Biz özür dilemedik... Sadece pilotun ailesine 'kusura bakmayın' dedik"

Şu "kusura bakmayın" şeklindeki yavan sokak ağzını bir kenara bıraksak bile, Putin'in son açıklaması karşısında acaba Kalın ne düşünüyor?..

Ve biz hangisine inanalım?..

Mehmet Türker/ Sözcü

 

*

 

Kanları meydanda kalacak!

Canlı bombaların kim olduğunu anladık. Hep aynı sonuç: Polisimiz birden hızlanıyor. Çalışıyor. Üstün beceri: 16 adrese anında baskın, 13 kişiye anında gözaltı. Kendini de patlatmış IŞİD'li katillerin kimliklerini hemen buluyor. Nasıl geldiklerini, nereden geldiklerini, MİT'in bu olayı 20 gün önceden haber verdiğini hemen buluyor.

Peki!

Canlı bombaları kim eğitti?

Bulamıyor.

Canlı bombaları kim yönetti?

Bilemiyor.

Canlı bombaları kim planladı?

Ulaşamıyor.

Eğiten içeride.

Planlayan içeride.

Yöneten de içeride.

Yine de bulamıyor, bilemiyor, ulaşamıyor.

*  *  *

Bakanımız, Başbakanımız, Valimiz, Emniyet Müdürümüz, MİT adlı istihbarat örgütümüz, MGK'mız  ve onların her zaman önünde Cumhurbaşkanımız; "canlı bombaları kimin eğittiğini, kimin planlayıp yönettiğini" biliyor da bize (yani halka) açıklamıyor diyelim. Biliyorlarsa "Türkiye'de son 1 yılda canlı bombaların düzenlediği 17 kanlı saldırının 9'u Emniyet Müdürlüğü binasının yanı başında, MİT binasının bir adım ötesinde, Genelkurmay binasının bitişiğinde yapıldığı halde" niçin önlemediler?

Korkunç!

Ölenler öldüğü ile kaldı.

Son havaalanı katliamını yapan 3 canlı bombanın İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne 600 metre uzaklıkta bir apartman dairesinde kaldıkları ortaya çıktı.

600 metre!

700 adım ötede!

3 katil, 3 ay yaşadı.

Yaşatıldı.

Eylem için hazırlandı.

Eğitenlerden, katliamı planlayanlardan destek aldı. Fatih'teki yıllık 24 bin TL kira bedeli peşin verilen dairenin üst katında oturan 75 yaşındaki apartman sakini hanım, ağır kimyasal kokulardan bunaldığı için, muhtara koştu; "Kim bu insanlar… bu evde neler oluyor…." diyerek feryat etti. 600 adım ötede polise bu feryat gitmedi, gidemedi.

Polisin de kulakları sağır.

Sağır mı?

Sağırlaştırıldı mı?

Apartman sakini vatandaşın "kim bu insanlar…" feryadını duyamadı. IŞİD'in canlı bombalarını bağlantılarıyla yani eğitenler, planlayanlar, yönetenler; Glock marka tabanca, Kalaşnikof marka uzun namlulu silah,  RDX, TNT, PTN karışımı fabrikasyon patlayıcı, bombalı intihar yeleği, para ve pasaport desteği sağlayanlar ile birlikte takibe almadı.

Yakalayamadı.

Yakalamak mı istemedi?

Yukarıdan bir emir var, "dokunmayın onlara" mı deniliyor?

Ben şüphelenirim.

Bilinen, göz yumulan, korunan birileri "Türkiye'yi IŞİD'e militan üretim ve eğitim merkezi" haline getiriyor.

Türkiye kaosa çekildi!

Türkiye'de kurulmasına izin verilen SADAT diye bir örgütleme var. Suriye'de vuruşacak savaşçı eğitiyor. Milletvekili Fikri Sağlar, soru önergesi verdi ve Başbakan'a "SADAT kimin örgütü?" diye sordu.

Necati Doğru /Sözcü