Hakan Fidan, MİT ve siyaset
Erdoğan’ın talimatıyla başlatılan ve Cizre ile bazı kentlerin denetiminin PKK eline geçmesiyle sonuçlanan “Çözüm Süreci” nin baş aktörü Hakan Fidan, milletvekilliği adaylığı için görevinden istifa etti. Hizmet ettiği davayı savunan HDP’den değil AKP’den aday olacağı da kesinleşmiş gibidir.
Bürokrat olarak Türkiye’nin idari yapısını, milli devletini ve sınırlarını PKK’yla tartışmaya açan Fidan, milli devlette açtığı bu deliği siyasetle genişletmeye çalışacaktır.
Hakan Fidan, MİT Müsteşarlığı’na gelen ikinci “sivil” di. Hakan Fidan milletvekili olursa ilk kez bir MİT Müsteşarı milletvekili olarak parlamentoya girmiş olacak.
MİT’ten gelen bir kişinin milletvekili yapılması, istihbarat ve güvenlik odaklı politikaya gidişi hızlandıracaktır.
Eylül 2011’de sızdırılan ses kayıtları, başta Hakan Fidan olmak üzere MİT yöneticilerinin PKK’yla Oslo’da masaya oturduklarını kanıtlamıştı.
Hakan Fidan, MİT Müsteşarı olarak 30 Haziran 2013’te verdiği bir demeçte şunları söylemişti: Dünyada ilk defa bir devlet (İsrail), başka bir devletin istihbarat yönetimine tepki gösterdi ve açıkça kendi çıkarları için Hakan Fidan’ın MİT’in başına gelmesini istemedi ve resmi açıklamayla bunu beyan etti..
İsrail’in yaptığı gerçekte tam anlamıyla bir psikolojik operasyondu. Zira İsrail’in alenen yücelttiği ve desteklediği bir bürokrata Türkiye’de güven duyulmaz ve sevilmez. İsrail’in beğenmediği, tepki gösterdiği ve istemediği bir bürokratı da Türk halkı bağrına basar. Bunu İsrail gibi bir devletin bilmemesi düşünülemez!
Eğer yabancı bir devlet özellikle de İsrail, Türkiye’deki bir bürokratla ilgili aleyhte yayın ya da açıklama yapıyorsa bilinmelidir ki o bürokratı destekliyor ve ömrünü uzatmak istiyor. Sadece yabancı medya ya da İsrail gibi devletler değil bu yayını bugün, Türkiye’deki muhalif medya da yapsa durum aynıdır.
Bu bakımdan İsrail’in Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarlığına atanması sırasında yaptığı açıklama köstek değil, destek açıklamasıdır. Hakan Fidan’ın görünürde aleyhinde gerçekte ise lehinde olan bir açıklamadır.
Hakan Fidan’ın en büyük marifeti PKK liderleriyle Oslo’da yaptığı görüşmelerdir. Bu konuda, sızan tutanaklar ve 7 Şubat’ta başlatılan soruşturmada ilginç detaylar var.
Bölücü terör örgütü mensuplarıyla yapılan görüşmeleri ve üzerinde varıldığı iddia edilen mutabakata göre, Hakan Fidan’ın, PKK’yla görüşmesi sırasında “Bu protokollerin sonucunda nasıl olsa orası özerk bölge olacak. Eğitim hizmetleri de dahil olmak üzere, merkezi yönetimin yetkileri yerel yönetimlere ve valilere devredilecek” dediğini iddia etmiş.
Bu özerkliğin ne anlama geldiği açıktır: Her şey özerk bölgelere devredilecek. Vilayet de, belediyeler de bu bölgelerde okullar açabilecek... Milli Eğitim Bakanlığı, Talim Terbiye Dairesi, Tevhid-i Tedrisat diye bir şey kalmayacak.
Sızan tutanaklarda Hakan Fidan, bölücü örgüt temsilcilerine karşı şöyle diyor: Geliştirilen bir özgürlük alanı açıldı... Bir noktaya kadar hani tolere edebiliyorsunuz... İsim vererek şikâyet edebileceğiniz şu adam düşmandır diyebileceğiniz vali ve emniyet müdürü var mı? Bu sözlerin ne anlama geldiği açıktır.
2011’de, Öcalan’ın Kandil’e yazdığı mektubun, MİT görevlileriyle Hakan Fidan tarafından Mustafa Karasu’ya teslim edildiği iddiaları var. Bu mektupta Öcalan, askeri hazırlıklara devam edilmesini, pratiğin geliştirilmesini, demokratik özerkliğin ilan edilmesini istiyor. MİT’çiler, mektubun içeriğini bilmelerine rağmen o yazıyı Mustafa Karasu’ya veriyorlar.
Fidan’ın teröristbaşlarıyla imzaladığı protokolde, “Kürt milletini temsilen PKK ve Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri” diye ibarelerin olduğu öne sürülüyor. Hakan Fidan’ın şahsı hakkındaki iddiaların hesabı henüz kendisinden sorulmadı.
Hakan Fidan, kendisine MİT’te verilen misyonun tamamlandığını düşünüyor olmalıdır. Bütün ihtimallere karşı kendisini siyaset yoluyla milletvekilliği dokunulmazlığı güvencesine almak istiyor. Diğer söylentiler ayrıntıdır.