Hain kriteri
Nasıl bir ülke haline geldik anlamakta zorlanıyorum. Yaşadığımız garabet karşısında bazen kelimeler yetersiz kalıyor. "At izi, it izi" ile bile anlatılamayan olaylar karşısında "Edep ya hu!.." ya da "El insaf" da kifayet edemiyor.
Önce medyanın hallerine göz atalım. Ötekileştirmenin, toplumu germenin, tahrikin daniskası yaşanıyor. "Bitaraf olmayan, bertaraf olsun" anlayışı bilinçli terk ediliyor. Kırmızı Kedi Yayınevi failleri yakalandıktan bir saat sonra serbest. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ni kundaklayanın ifadesi iğrenç... Hükümetten bu konularda minicik bir kınama yok. Yandaş basında tek satır haber olmadığı gibi ağır tahrikler devam ediyor. Tam aynı anda tıpkı Dolmabahçe yalanı gibi Cem Küçük ve Nagehan Alçı tezgahı kuruluyor. Demokrasi havarileri üzerine çullanıyor... Varsa yoksa AKP'ye şirin görünme telaşı... Dedik ya "Bu ne yaman çelişki" bile yetmiyor...
***
Pensilvanya'daki meczup kardinalin adı bilinmezken 35 yıl önce mücadele başlatmış ve bu yüzden başına gelmeyen kalmamış biri olarak 15 Temmuz'dan bu yana bu sütundan defalarca uyarı yazıları kaleme aldım. Gerçek darbeciler ile emir-komuta içinde görev yapanların ayrılması gerektiğine dikkat çekmeye gayret ettim. Kimin umurunda!.. İddianameler sapır sapır dökülüyor... Hukuk resmen katlediliyor. Ne usul var ne de esas... Vicdan zaten yok. 12 Eylül mahkemelerini Silivri'de arar hale gelmiştik. Şimdi daha beteri yaşanıyor. Devam eden duruşmaların hepsini ayrı ayrı takip etme imkanımız yok. Sağolsun Müyesser Yıldız, atom karınca gibi çalışarak kamuoyunu bilgilendiren tek gazeteci durumunda. Diğerleri ajansların yanlı yayını.
Detaylara girmeden kafama takılan Özel Kuvvetler mensuplarının davasına mercek tutalım. Moda deyim ile "empati" yapalım. Her biri özel eğitimlerden geçirilmiş askerlerin bir kısmı El Bab'da mücadele verip şehit oluyorlar. 15 Temmuz gecesi hiç bir şeyden habersiz aldıkları emri yerine getirirken tezgaha düşen askerler ise tutuklu ve en ucuz yafta olan "hain" damgası yemiş vaziyette... 15 aylık vatani görevini yapan çocukların tek suçu 18 bin liralık bedel ödeyememesi. İşsizlik yüzünden devlet kapısına sığınmış, peygamber ocağına girip uzman çavuş olan garibanların suçu ne? Ordunun yükünü çeken astsubaylar verilen emri yerine getirmese "emre itaatsizlikten" yargılanırlardı. Adı üzerinde "emir-komuta zinciri"... Gencecik teğmen, üsteğmenler komutanlarına güvenmenin bedelini ödüyor. Meslek hayatlarının büyük bölümünü dağlarda terörle mücadele ile geçiren kahraman subaylar "salon generalleri"nin emri yüzünden tutuklu. Darbe gerçekleşse "kahraman" sayılacaklardı. İddianameyi hazırlayan savcılar askerliği bilmez. Başta Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı olmak üzere bugün görev yapan komuta kademesi mahkemelerde tanık olarak dinlenmekle kalmayıp, "bilirkişi" hüviyeti ile bilgi vermelidir.
Buradan Millî Savunma Bakanı Fikri Işık'a seslenmek istiyorum. Bir dönem sıkı sıkı sahiplendiğiniz eski Gebze Belediye Başkan Yardımcısı Orhan Sipahioğlu, Deniz Kuvvetleri imamı olarak tutuklu. Kocaeli nde Fikri Işık'ın "kripto FETÖ'cü" iddiaları gırla gidiyor. Dahası Sayın Işık, kızınızın telefonunda ByLock olduğu yönünde MİT raporundan bahsediliyor. Anladık hükümetiniz FETÖ'nün siyasal yapılanmasının açığa çıkmasını istemiyor. Ancak Kuvvet Komutanları size bağlı. Personelin sorumlusu siz olduğunuza göre "Önce vatani görevini yapan er ve erbaşlar serbest bırakılacak" sözünüzü hatırlatmak istiyorum. Daha sonra da şahsınıza ve ailenize dair iddialarla ilgili açıklama beklediğimi belirteyim.
Son olarak Başbakan Binali Yıldırım'a bir sorumuz olacak! Kamuda 100 binden fazla insan KHK ile işten atıldı. Açıklamanızda "MİT'in bildirdiği isimlere işlem yapılıyor. Tek tek inceleyemeyiz. Yanlış oluyor mu? Oluyor" demiştiniz. Madem yanlış oluyor sorumlusu kim? Bir de MİT'in bildirdiği isimlerin, siyasilerin temizlendiği iddiaları var ki çok ciddi. Bu temizliğin hangi kriterlere göre yapıldığını bilmek vatandaşın hakkı değil mi?
Cevap bekliyoruz. Açıklamalarınız aynen bu sütundan kamuoyu ile paylaşılacaktır.
-----------------------------------------------------------------
Millî Savunma Bakanlığı'ndan açıklama
***
Yeniçağ Gazetesi Yazıişleri Müdürlüğüne;
Gazeteniz yazarı Sn. Yavuz Selim Demirağ, bugünkü yazısında hayal mahsulü iddialarla Milli Savunma Bakanı Sn. Fikri Işık'ı hedef almıştır.
Yeniçağ gazetesi yazarının bahse konu iddiası, baştan sona gerçek dışıdır. Var olmayan bir rapora atıfta bulunarak Milli Savunma Bakanı Sn. Işık'a iftira atılmıştır. Bu konuda, ivedi olarak özür bekliyoruz. Aksi takdirde konuyla ilgili hukuki süreç başlatılacaktır.
Sn. Fikri Işık, FETÖ/PDY unsurlarına karşı dün olduğu gibi bugün de mücadele vermiş, Aziz Milletimize ve Devletimize kast eden hain Fethullahçı terör örgütü karşısında dimdik durmuştur.
Sn. Bakan Işık'ın dershane sürecinde, 17/25 Aralık yargı darbesi girişiminde ve Bakanlık vazifelerinde kendi görev alanına giren kurumlarda FETÖ'ye karşı kararlı mücadelesi, Milletimizce malumdur.
Milli Savunma Bakanlığı'nın 15 Temmuz hain darbe girişimi ve sonrasında da TSK içindeki FETÖ/PDY mensubu hainlerle amansız mücadelesi malum odakları rahatsız etmektedir. Milli Savunma Bakanlığı tarafından, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızın desteğiyle kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizi Milletle daha fazla kucaklaştıran düzenlemelerin hayata geçiriliyor olması yine FETÖ ve iş birlikçilerini rahatsız etmektedir.
Bugüne kadar FETÖ ve işbirlikçilerine ve tüm vesayet odaklarına karşı göz açtırmadan sürdürülen mücadele, yürütülen her türlü algı operasyonuna rağmen, yılmadan aynı azim ve kararlılıkla devam edecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
MSB Basın Müşavirliği