"Hafta Sonu Okulları"na itiraz niye? / Prof. Dr. Kutlay Yağmur

"Hafta Sonu Okulları"na itiraz niye? / Prof. Dr. Kutlay Yağmur

"Hafta Sonu Okulları"na itiraz niye? / Prof. Dr. Kutlay Yağmur

Prof. Dr. Kutlay Yağmur k.yagmur@uvt.nl

HOLLANDA medyasının önemli seslerinden NOS1 Televizyonu cuma ve cumartesi günleri "Hafta Sonu Okulları" başlığıyla bir haber geçti. Haberde, "Türkiye'nin Hollanda'da hafta sonu okulları açacağı ve bu okulların Erdoğan'ın Hollanda'daki uzun eli olacağı" şeklinde iddialar vardı. D66 partisinin bu okullara karşı çıktığı ve genç kuşakları kontrol etmek isteyen Erdoğan'ın bu okullara destek verdiği iddia edildi. Ayrıca Sosyalist Parti ve Hıristiyan Demokratların da hafta sonu okullarına entegrasyon gerekçesiyle karşı çıktıkları vurgulandı.

Hollanda'nın öncü medya kuruluşunun aynı zamanda devletin sesi olduğu gerçeğinden yola çıkarak kapsamlı bir analiz yapılması gerekmektedir. Konu sadece siyasi öncelikler ve tutumlarla tartışılırsa doğru ve yapıcı bir sonuç ortaya çıkmaz. Anadili eğitimi konusunu Türk hükümetleri yıllarca ihmal ettiler. Son üç-dört yıldır bu konuya ciddi şekilde emek verilmektedir. Maalesef donanımlı uzman sayısı çok az olduğu için yapılan işler eksik kalmaktadır. Ancak bu başka bir tartışmanın konusudur. Bu yazımda Hollanda devletinin konuya yaklaşımını derinlemesine irdelemek istiyorum.

Anadili eğitimi konusu Batı Avrupa'da çok siyasallaşmış bir konudur. İnsan hakları ve demokratik gelenekler konusunda öncü olan Avrupa Birliği ülkeleri, anadili eğitimi söz konusu olunca en ilkel milliyetçi söylemlere teslim olmaktadır. Özellikle göçmen toplulukların anadilleri söz konusu olunca Avrupa'nın demokratik gelenekleri bir anda yok olmakta ve insan hakları söylemleriyle taban tabana zıt bir yaklaşım ortaya çıkmaktadır. İsveç ve Almanya'nın bazı eyaletlerini bu işin dışında tutarsak birçok Batı Avrupa ülkesi en az kınadıkları ülkeler kadar ilkel ve insan hakları karşıtı söylemler kullanmaktadırlar. Bu tespiti yaptıktan sonra Hollanda devlet televizyonunun söylemini analiz edelim.

Birçok medya organın yaptığı ÇARPITMA eylemini Hollanda devlet televizyonu da çok etkili bir şekilde yapmaktadır. Anadili eğitimini AKP genel başkanı ve devlet başkanı Tayyip Erdoğan ile özdeşleştirerek Hollanda kamuoyunu yanlış yönlendirmektedirler. Batı Avrupa genelinde yaygın olan "Erdoğan karşıtlığı" unsurunu kullanarak Hollanda kamuoyunda anadili eğitimine karşı çok olumsuz bir tutum oluşmasını sağlamak istemektedirler. İşin özü halkın dikkatinden kaçırılmaktadır.

Anadili eğitimi, Batı Avrupalıların çok sevdiği insan hakları bağlamında ele alınması gereken bir konudur. Atalarının dilini öğrenmek isteyen çocukların en temel insan hakkıdır. Konuyu "çocukların anadillerini öğrenme hakkı" üzerinden tartışmak yerine siyasi düzleme çekerek, akademik olması gereken tartışma bulandırılmakta ve insanlar yanlış yönlendirilmektedir. Hollanda kamuoyu, daha bu okullar faaliyete geçmeden bu okullara karşı şartlandırılmaktadır. D66 partisinin konuya yaklaşımı ve diğer partilerin "uyum" argümanlarıyla konuyu çarpıtmaları tamamen politiktir. "Hafta sonu okulları çok sıkı denetlenmelidir" ifadesiyle de sanki anadili eğitiminin Hollanda devletine karşı olacakmış gibi bir duygu yaratılmak istenmektedir. Demokratik gelenekler ne kadar ileri düzeyde olursa olsun, demek ki söz konusu göçmen çocuklarının anadili eğitimi hakkı olunca her türlü çarpıtma ve karalama yapılabilmektedir.

Eğer konuyu bilimsel temellerde ve pedagojik önceliklerle tartışmak isteyen Hollanda Eğitim Bakanlığı yetkilileri varsa buyursunlar tartışalım. Konuyu siyasallaştırmak tam anlamıyla dışlama politikalarına hizmet etmektedir. Hollanda'da doğmuş üçüncü kuşak çocukları ötekileştirmek Hollanda'nın çıkarlarına hizmet etmez. Tam aksine, anadilleri ve kimlikleri reddedilen kuşaklar bu ayrımcı söylemlerden çok olumsuz etkilenirler. Hollanda siyasetçileri Erdoğan'la kavga edeceğiz diye masum Türk çocukları üzerinden kirli oyunlara girmesinler. Anadili eğitimi üzerinden bir oyun çevrileceğini düşünüyorlarsa bu işin çözümü çok basittir. Yapılması gereken Hollanda hükümetinin yine eskiden olduğu gibi bu işin sorumluluğunu üstlenmesi olmalıdır. Geçmişte Avrupa'da öncü gösterilen anadili eğitim modelini Hollanda kurmuştu. Uygulamadaki eksikliklere rağmen çocuklar kendi okullarında anadili dersi almaktaydı. Şimdi Hollanda aynı modeli daha sağlam temeller üzerinde kurabilir. Geçmişte Hollandaca bilmeyen ve mesleki donanımı eksik olan insanlar da Türkçe öğretmenliği yapıyordu. Turkenburg raporunu hatırlatmak yeterlidir! Şimdi Türkiye'den gelen ve İngilizce-Hollanda-Türkçe dilbilgisine sahip çok daha donanımlı öğretmenlerimiz var. Ayrıca Hollanda'da doğmuş büyümüş ve burada öğretmen okulu eğitimi almış veya almakta olan yüzlerce Türkçe konuşan genç var. Bu kitle çift-dilli eğitim konusunda kısa bir eğitimden geçirildikten sonra Hollanda okullarında Türkçe öğretimini hafta içinde çocukların kendi okullarında yapmalıdır.

Anadili eğitimine siyasal at gözlükleriyle yaklaşmak yerine bilimsel ilkeler ve ölçütler doğrultusunda yaklaşmak Hollanda Eğitim Bakanlığının tek önceliği olmalıdır. Gereksiz siyasal tartışmalarla suyu bulandırmayın! Üç kuşaktır bu ülkede yaşayan ve bu ülkenin vatandaşı olarak doğup büyüyen çocukları farklı siyasi merkezlerin Hollanda'daki uzun eli görme saplantısından vazgeçin. Geert Wilders ağzıyla yapılan siyasi tartışmalar Hollanda'ya hizmet etmez. Yaşadıkları ülkenin bir parçası olan ve bunu hissetmek isteyen gençleri sürekli ötekileştirerek aslında tam da iddia ettiğiniz kötülüğü yapıyorsunuz! Bu gençleri ve çocukları birilerinin uzun eli olmaya zorluyorsunuz! Bu açıdan bakılınca da hiç ama hiç iyi niyetli değilsiniz.

Eğitim-bilimsel çözüm isteniyorsa: Hafta sonu okulları yerine hafta içinde çocukların kendi okullarında alacakları anadili eğitimi olsun. Bu konuda Hollanda devleti kaynak harcamak zorundadır. Çocukların hakkı olan bu eğitimi vermek zorundadır. Hem sorumluluk almayıp hem de sorumluluk alan merkezleri art niyetle suçlamak mantıklı ve inandırıcı değildir. Eğitim-bilimsel bir konuyu siyasallaştırarak kimlik çatışmasına dönüştürmek Hollanda'ya ve Hollanda'yı vatan edinmiş insanlara hizmet etmez.

Hollanda gazeteleri maalesef bu tezleri işlediğimiz yazıları kabul etmiyorlar. Birçok kez denememize rağmen Hollanda'nın yüksek medya kontrol duvarlarını aşmamız mümkün olmuyor. Ancak birçok yazının ilgili mercilere eksik-gedik de olsa çevirilerinin ulaştığı düşünülünce ve google translate gibi bir araç olunca bu mesajlar yerini buluyor. Dolayısıyla önümüzdeki birkaç hafta bu konu üzerinde durmakta fayda var çünkü konunun bir de diğer boyutu var. Gerçekten, bu hafta sonu okulları nasıl ve nerede organize edilecek? Her zaman yapıldığı gibi "dostlar alışverişte görsün" hesabıyla sırf maddi kaynak aktarımı mı yapılacak, yoksa gerçek anlamda bilimsel temellerde anadili eğitimi mi yapılacak? Yapılacaksa hangi müfredat ve öğretmen donanımıyla yapılacak? Bu soruları da bizim burada yaşayan insanlar olarak çok ciddi tartışmamız gerekmektedir. Sonuçta bu işin yapılmasından veya yapılmamasından etkilenecek olan kitle bu ülkede doğup-büyüyen Hollandalı Türk göçmen çocuklarıdır.