İstanbul'un hafriyatını ormanlardaki eski maden ocaklarına doldurup devlete 10 bin hektar orman ve en az 5 milyar dolar gelir kazandıracaktık.
Söz konusu sahalara dikeceğimiz 5 milyon adet fıstık çamının çamfıstığından da her yıl ortalama 300 milyon dolar gelir elde edecektik.
Söz konusu projemiz 2003'de İstanbul'u 2010 Kültür Başkentine hazırlayan 3 vizyon projeden birisi seçilmişti.
"İstanbul'un 2010 Rüyası" başlığıyla gazetelerde de manşetten haber olmuştu.
İstanbul Valiliğinin takdir belgesiyle taltif edilmiş, Japonya'dan da büyük alkış almıştı.
Projemiz tüm engelleme gayretlerine rağmen 2003-2007 yılları arasında başarıyla uygulandı.
Birileri daha çok kazansın diye 2007'de durduruldu.
Maden ocakları yerine su havzalarına dökülen hafriyat yağmur sularıyla sel baskınlarına neden oldu.
Suları müsilaj ve çamura buladı.
Bu süreçte büyüyen inşaat sektöründen dolayı 'hafriyat döküm yeri' İstanbul'da olağanüstü cazibede büyük bir gelir kaynağına dönüştü.
Söz konusu kaynaktan yüksek pay almak amacıyla 'bürokrat-siyasetçi-işadamı' birlikteliğinde 'hafriyat rantı çeteleri' oluştu.
Çoğunluğu kamu kaynağı da olan hafriyat gelirlerinin rantiyeye akıtılması amacıyla hafriyat çeteleri tarafından 'yetki gaspı' yaratılarak sorumlu kamu kurumları devre dışına itildi. 'Mera Islahı Projesi', 'Yeni Yol Projesi', 'Park Projesi', 'Sahil Dolgu Projesi' gibi projelerle hafriyat döküm alanları yaratıldı.
Yaratılan hafriyat döküm alanlarıyla çift taraflı çok büyük soygunlar yaşandı.
Hafriyata dayalı rant projelerinde bir taraftan "hafriyat temini, nakil ve dolgu bedeli" adı altında kamudan, diğer taraftan da aynı hafriyat için döküm bedeli karşılığında da vatandaşlardan milyarlarca lira para tahsil edildi.
Ranta dayalı dökümlerle de İstanbul'un su havzalarında her aşırı yağmurlardan sonra büyük sel ve su baskınlarına neden olabilecek hafriyat tepeleri oluşturuldu? Hem milletin hem de devletin soyulmasına neden olan hafriyat rantı yüksek cazibesinden dolayı 'İstanbul'daki inşaat sektörü'nün eroini oldu.
Uyuşturduğu beyinler ahlakı ve hukuki tüm değerleri ayaklar altına alarak bir taraftan ranta dayalı hafriyat yığınlarıyla, diğer taraftan da hafriyata dayalı rant projeleriyle İstanbul'un ormanlarına, sularına ve doğasına telafisi mümkün olmayan çok büyük zararlar verdiler.
Engel olmak isteyen tüm görevlilere de kamu gücüyle savaş açtılar.
Bedelini İstanbul Çamur, Müsilaj, Sel ve Su baskınlarıyla ne yazık ki çok ağır ödüyor.
Rant yaratan hafriyat dökümleri, depremden sonra İstanbul'un en büyük sorunudur.
Kalıcı önlemlerin alınması İstanbul'un yaşamı adına kaçınılmaz olmuştur.