Hadi halledin şimdi!

Seçmene sorarlardı:

-Türkiye'nin en büyük sorunu ne?

-Terör.

Siyasilerin "buradan dönmesi", bu virajı alması nispeten kolaydı; iki sınır ziyareti, birkaç kamuflajlı poz, kürsüden bir iki "eyyyyyyyy", bir Fatiha musalla başında, birkaç damla gözyaşı...

Milletin duygusallığını ustalıkla kullanırlardı!

Bakmayın -"höt-zöt" duruşuna- yufka yürekli yurdum insanı da kanardı. Yüreği hemen yumuşardı, siyasileri acısına ortak sayardı, eli kanlı katillerin başının ezileceğine inanırdı; inanmak istediğindendi belki her defasında bu masala "aldanırdı".

Seçmene soruyorlar:

- Türkiye'nin en büyük sorunu ne?

- Ekonomik kriz.

- Sonra?

- İşsizlik.

- Sonra?

- Suriyeliler.

- Sonra?

- Yolsuzluk.

İşte buradan dönüş yok.

Bu ilk defa oluyor.

Onun için iktidar sahipleri var güçleriyle "terör"ün yeniden "ilk ve en temel sorunumuz" olarak algılanmasına çalışıyorlar.

Onun için, tıpkı Gaziantepli Necati'nin babasına dedikleri gibi, bu algı yaratma işini ihale ettikleri gazetelere, televizyonlara, radyolara, haber ajanslarına, internet sitelerine de "sus sus" diyorlar.

Onun için, -toplumun Suriyelileri "sorun" olarak görme ve iktidarı da bundan mesul tutma hissi pekişmesin diye- muhtemelen manşetlerde göremeyeceksiniz siz bu haberi:

Gaziantep'te, evinin önünde, bir grup Suriyelinin saldırısına uğrayan, boğazına "Rambo bıçağı" saplanan ve 1 aydır yoğun bakımda tutulan 23 yaşındaki Necati Bağcı öldü.

***

Necati'nin saldırıya uğramasının ardından, katillerinin cezalandırılması yönünde ikna edici bir gayret göremeyen babası, "yetkililer(!)"in kendisini arayıp "Sus, sus, seçim var sonra halledeceğiz" dediğini ifade etmişti.

Diyelim ki, sustu...

Diyelim ki, saldırganların Suriyeli olduğunu gizledi...

Diyelim ki, ülke de bugün seçime gitti, seçim oldu bitti...

Buyursunlar halletsinler;

Neyi, nasıl "halledecekler"?

Toplu oy kullandırmaya gelince "vatandaş", işledikleri suçlardan dolayı yaptırım uygulamaya gelince "yabancı" oluveren Suriyeli katilleri cezalandıracaklarına -ilk fırsatta kevgire dönen sınırı tekrar geçip, yeni Necatilerin canına katletsinler diye- "sınır dışı" ederek mi?

Üstelikler de "Suriyeliler Suriye'ye" diyenleri "ırkçılık"la itham ederken!..

Bu Necati'yi mezarından çıkaracak mı peki? Can verecek mi? Başka Necati'lerin de bu vahşiliğe kurban olmayacağını garanti edecek mi?

Susun.

Seçim var.

Halledeceğiz!

Ayşen Gruda'ya rahmetle...

Toplumun genel halini bundan daha iyi anlatan kaç replik vardır Türk sinemasında:

-Hayatta idealiniz var mı?

-İdealim yok. Televizyonun taksiti bitsin inşallah onu da alacağız.*

*Oh Olsun filmi, 1976

At izinin it iziyle mücadelesinde son "pardon"

Hukuk fakültesinin sadece önünden geçmiş biri bile böyle bir suçlamada bulunmanın, böyle bir suçlamaya dayanarak tutuklamaya başvurmanın, böyle bir suçlamadan yola çıkarak meslekten ihracın haksızlık, hukuksuzluk olduğunu söylerdi; işi hak ve hukuku tesis etmek olanların idrak etmesi için iki buçuk yıl geçmesi gerekti.

Erdal Öztürk, 15 Temmuz 2016'da 3. Kolordu Komutanı'ydı. Devletin hemen her hücresine sızmış hain yapılanmanın bir darbeye giriştiği anlaşıldıktan sonra televizyon kanallarına bağlanarak bu girişimin "TSK'nın emir-komuta ve hiyerarşisi dışında" geliştiğini duyuran, bütün askerî birliklere "derhal kışlalarınıza dönün" emri veren ve bu emre uymayanlar hakkında hukuki işlem başlatılacağını duyuran ilk komutanlardan biriydi; ki, o gece bunu yapan yüksek rütbeli komutan sayısı bir elin parmaklarını geçmemişti!

Buna rağmen, sırf darbeciler adını darbeden sonra orduyu/süreci yönetmesini planladıkları askerlerin arasına yazdı diye - bu yapıyla bağına işaret eden tek bir delil bulunmadığı halde- tutuklandı!

Sırf, birilerinin "Öztürk, 15 Temmuz gecesi İstanbul'daki emniyet müdürlerini aradı ve "İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ı görevden aldık. Siz de bizim emrimize gireceksiniz. Yoksa tutuklanırsınız" dedi" iftirası yüzünden, -o aramanın "2. Zırhlı Tugay Komutanlığındaki bir sabit telefondan" yapıldığı anlaşıldığı ve Öztürk'ün o gece Antalya'da olduğu bilindiği halde- 14 ay hapis yattı.

Dün nihayet duyduk malumun ilanını:

-Üzerine atılı suçları işlemediğinin anlaşıldığı...

Erdal Öztürk'ün hakkındaki bütün suçlamalardan beraat ettiği anlaşıldı.

Öztürk'ü şahsen tanımıyorum ama ailesinin, emsallerinin aksine, Balyoz kumpasına karşı nasıl dik durduğunu, ellerinde Türk bayraklarıyla nasıl Silivri'deki TSK mensuplarına desteğe koştuğunu iyi biliyorum.

Ve ne yalan söyleyeyim;

Öztürk'ün başına, "15 Temmuz kumpası olmasaydı terfi edecek tek korgeneral" konumundayken bu çorabın örülmesinin hiç de "tesadüf" olmadığına inanıyorum.

Göreceğiz bakalım, çalınan haklarının ne kadarının iadesini sağlayacak bu "pardon";

Göreceğiz bakalım "at izi" mi olacak "it izi" mi güya temizlenen, yeniden yapılandırılan kurumlara mührünü vuran bu işin sonunda...

Yazarın Diğer Yazıları