Hac ibadeti üzerinde düşünmek
Kalemime öylesine geliverdi: Düşünmek. İbadet üzerinde düşünmek... Acaba günaha mı girerim? Hatta dinden çıkar mıyım? Öyle ya, ibadet üzerinde düşünmek de ne oluyor? İbadetini yaparsın, olur biter. Kendilerini "ihlaslı Müslüman" kabul edenler, din üzerinde düşünmekten korkarlar. Oysa Kur'an'da Müslümanlar sık sık "efelâ ta'kılûn (Hiç düşünmez misiniz?/Hiç akıl yürütmez misiniz?)" diye uyarılır.
Hac ibadeti İslam'ın 5 şartından biridir; Müslümanlar mali ve bedenî güçleri müsait olunca hacca gitmek isterler; bundan büyük bir zevk ve manevi haz duyarlar. Vaktiyle atlar ve develer üzerinde gidiş dönüş aylarca sürermiş. İnsanlar bu meşakkatli yolculuğa zevkle katlanırlarmış. Hele hele peygamberimizin yaşadığı kutsal topraklarda yürümenin, dünyanın her tarafından gelmiş yüz binlerce Müslüman ile kucaklaşmanın bambaşka bir hazzı, bambaşka bir heyecanı olurmuş.
Olurmuş ama...
Son yıllarda her hac mevsiminde kutsal topraklardan bazen yüzlerce, bazen binlerce kayıp haberi geliyor. Bu yıl da bir vinç altında kalan yüzden fazla Müslüman can verdi. 1990 yılında izdiham sebebiyle 1400'den fazla insan ölmüştü. Eski Türk Edebiyatı mütehassısı Prof. Dr. Amil Çelebioğlu hocamızı da o kazada kaybetmiştik.
Bence artık hac uygulamaları üzerinde düşünmenin zamanı gelmiştir.
Hac bütün Müslümanlara farz kılınmıştır. Bütün ülkelerin Müslümanlarına. Dünyada 60'tan fazla Müslüman ülke var. Türkiye, Mısır, Cezayir, Çad, Uganda, Somali, Suudi Arabistan, Irak, İran, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Pakistan, Endonezya... Bütün bu ülkeler her yıl hacı adaylarını Kâbe'ye gönderiyor. Suudi Arabistan milyarlarca dolar kazanıyor. Evet, bütün Müslümanların üzerine farz olan, yapmaya mecbur oldukları ibadetten Suudi Arabistan milyarlarca dolar kazanıyor.
Peki Suudi kral ve prensleri nasıl yaşıyor?
Sarayları, malikâneleri, uçak filoları, yatları, arabaları ile yaşıyorlar. Kral Fahd'ın Arabistan'da yedi, İspanya'da bir sarayı vardı. Fransa'da da bir şatosu. 1999 yılında İspanya'da yazlığına gittiği zaman yanında 1.000 memur, 350 akraba, 12 doktor, 25 bahçıvan vardı. Buradaki günlük harcaması 850 milyar lira idi. 2002 yılında Cenevre'ye gittiği zaman 300 Mercedes ile karşılanmıştı. Yanında o kadar adamı vardı ki Cenevre'nin beş yıldızlı otellerinin tamamını kapatmıştı.
Buna karşılık... Başta Somali olmak üzere Müslüman ülkelerde milyonlarca insan açlıkla pençeleşiyor. Afganistan'dan, Suriye'den milyonlarca insan ülkelerini terk edip oraya buraya sığınmaya çalışıyor; birçoğu dileniyor, birçoğu azgın sularda can veriyor.
Müslümanlar açısından durum içler acısıdır. Yıllardan beri böyle ve hiçbir Müslüman'ın aklından hac uygulamaları üzerinde durmak geçmiyor. Bence asıl vahim olan, konu üzerinde düşünmemektir. Kutsal kitabımızdaki "Efelâ ta'kılûn" uyarılarına rağmen.
Evet düşünmeliyiz. Öncelikle Müslüman ülkelerin yöneticileri ve dinî idareleri konuyu ele almalıdır. Bütün Müslümanlara farz kılınan bir ibadetin geliri niçin sadece bir ülkenin bütçesini şişirmeye yarıyor? Müslüman ülkeler Suudi Arabistan'ı hac uygulamaları ve gelirleri konusunda müzakereye çağırmalıdır. Bence hac gelirleri öncelikle, açlık ve yoksulluk çeken Müslümanlar için kullanılmalıdır. Müzakerelerde ısrarlı olunmalı, gerekirse Suudi Arabistan'a yaptırımlar uygulanmalıdır.
Haydi Müslümanlar, bir rönesansa var mısınız? 8.-11. yüzyılların aydınlığına dönmeye var mısınız? Zilletten kurtulmaya var mısınız? O hâlde işe düşünmekten ve sorgulamaktan başlayalım.