Geçtiğimiz aylarda Gürcistan'la ilgili iki önemli haber uluslararası manşetlere taşındı: Kremlin tarzı Yabancı Ajanlar Yasası'na karşı protestolar ve Gürcistan milli futbol takımının UEFA Euro 2024'teki beklenmedik başarısı...
Protestolar ve futbol, Gürcistan'da meydana gelen derin zihinsel değişimi hem etkiledi hem de yansıttı ve bu nedenle ikisi derinden iç içe geçmiş durumda.
Gürcistan'ın 26 Mart'ta Yunanistan'a karşı penaltı atışlarıyla Euro 2024'e katılmaya hak kazanmasıyla spikerin "Rüya gerçekleşti, görev tamamlandı! Gürcistan Avrupa'da! Gürcistan milli takımı Avrupa Şampiyonası'nda!" naralarını semaya yükseldi.
30 Haziran'da Gürcistan-İspanya son 16 turu maçının spikeri ise "Bu Gürcistan tarihinin en önemli karşılaşması. Çünkü biz, biziz ve bir imparatorluğun parçası değiliz!" Burada sözü edilen imparatorluk elbette Rus İmparatorluğu'ndan başkası değildi.
Hükümetin ilk olarak 2023'te geçirmeye çalıştığı ancak kitlesel protestoların ardından geri çektiği yabancı ajanlar yasası, Gürcistanlı futbolcuların Euro 2024'e katılmaya hak kazanmasından sadece bir hafta sonra ve ülke hala bu başarıyı çılgınca kutlarken yeniden gündeme geldi.
Pek çok kişiye göre bu, 12 yıllık iktidarı boyunca Gürcüler arasında kurnazca ama bilinçli bir şekilde karamsarlık ve yenilgi tohumları eken bir hükümetin milli kutlamaları bile kendi lehine çevirme gayretinden başka bir şey değildi.
Gürcistan halkı uzun zamandır arzuladıkları ulusal birlik ve zafer duygusunun, hükümetin yabancı ajanlar yasasını cüretkar bir şekilde yeniden yürürlüğe koymasıyla yarıda kesilmesine öfkelendi. Gürcü futbolunun daha önce dünya futbolunda ciddiye alınmaması, Euro 2024 sonrasında ise çoğu insanın tüm oyuncuları isimleriyle tanıyor gibi görünmesine rağmen, Mart elemelerinden önce sadece gerçek ve istikrarlı taraftarların takıma aşina olması duygulara özel bir yoğunluk kattı.
Yabancı Ajanlar Yasası, Gürcü Rüyası hükümetinin 12 yıllık tarihi boyunca sivil direniş için en harekete geçirici faktör ve en etkili toplanma çağrısı olduğunu kanıtladı. Çünkü bu, hükümetin Avrupa Birliği'nden bilinçli olarak uzaklaştığının ve hem jeopolitik hem de iç politikada Rusya'ya yakınlaştığının en somut kanıtıydı.
'UNUTULAN' AVRUPALILAR
Demokrasi, sivil özgürlükler ve Avrupa fikri Gürcistan'da tıpkı 1989 Devrimlerinde olduğu gibi kolkola yürüyor. Gürcistan'da entegrasyona verilen destek sürekli olarak %85 civarında seyrediyor ve Avrupa fikrinin kendisi, Gürcistan'ın kolektif kimliğinin derinliklerine işlemiş durumda.
Yüzyıllar boyunca Gürcüler ya da en azından Gürcü siyasi, entelektüel ve dini elitleri kendilerini, coğrafya ve savaşların trajedisiyle medeniyet kardeşlerinden koparılmış, unutulmuş Avrupalılar olarak gördüler.
Eski Başbakan Zurab Zhvania'nın Gürcistan Avrupa Konseyi'ne kabul edilirken söylediği "Ben Gürcüyüm ve bu yüzden Avrupalıyım" sözleri, 1999'dan bu yana Gürcistan'ın kolektif özlemlerinin en çok alıntılanan formülasyonu olmaya devam ediyor.
Nisan ve Mayıs aylarında yabancı ajanlar yasasına karşı düzenlenen protestolar inkar edilemez bir şekilde tabandan gelen, kendi kendine örgütlenen, gençlik merkezli ancak tüm toplumsal katmanları kapsayan protestolardı. Protestolar bir buçuk ay boyunca ivmelerini kaybetmeden ve görünür liderleri olmadan karşı duruşlarına devam etti. Gösterdikleri bu sebat ve kolektif yardımlaşma ruhu Gürcüler için bile şaşırtıcı oldu.
Sokak protestoları, Gürcistan'ın Rusya'nın pençesinden kurtuluşunun, iktidar partisi üzerindeki iç ve dış baskıların bir karışımıyla kadife bir sonuca ulaşabileceği umuduyla 26 Ekim'deki parlamento seçimlerine odaklanıldığında sönümlendi.
Gürcü Rüyası çoktan Gürcistan halkının hayalini paylaşmadığını gösterdi. Gürcülerin artık hayalini kurdukları Avrupa'ya kendini kabul ettirmiş bir milli takımları ve bunun etrafında kenetlenmiş kolektif bir bilinçleri var. Gürcülerin Avrupalılık iddiası ise Gürcü Rüyası'nın Gürcistan halkı ile kurduğu ilişki kadar gerçek.