Güneydoğu’da neler oluyor?
Güneydoğu’da işler giderek çığırından çıkıyor. Cizre’de kentin merkezinde karayolunu ulaşıma kapatan teröristler, durdurdukları araçtakilere kimlik kontrolü yapıyor. Olaylar sırasında göstericilerin attığı molotoftan kaçan zırhlı araç takla atıyor, araçta bulunan 3 polis yaralanıyor.
Dahası YDG-H isimli PKK’nın güvenlik örgütü Cumartesi gününden bu yana Diyarbakır-Bingöl karayolunda bulunan Fisovası bölgesinde yolu kapatıyor. Üç gündür kapalı olan yolun açılması için sonunda güvenlik güçleri müdahalede bulunuyor. Yedi asker yaralanıyor.
YDG-H üyeleri, bu sırada olaya müdahale eden askere el yapımı bomba, molotof, havai fişek ve taşlı saldıra bulunuyor.
Bu sırada Diyarbakır’da da Valilik tarafından alınan kararla Diyarbakır - Bingöl karayolu güvenlik açısından kapatılıyor. Bunun üzerine Lice ve Kulp ilçelerine gidişler için kullanılan Hani - Lice yolu silahlı teröristler tarafından kesiliyor. Araçlar yakılıyor, insanlar mahsur kalıyor. Bu yazıyı yazdığımız sıralarda da yol kapalıydı, terörist eylemler de devam ediyordu.
İş, yol kesme, yakma, yıkma ile de bitmiyor. İzmir ve Diyarbakır havalisinden dağa da çocuklar kaçırılıyor. Medyaya göre dağa kaçırılan çocuk sayısı 351’dir. Analar/babalar ‘çocuklarımızı isteriz!’ diye feryat figan ediyorlar.
Önüne gelen herkese kükreyen Başbakan dahil olmak üzere hiçbir devlet yetkilisi konuya ilişkin sorulan sorulara cevap vermiyor. İçişleri Bakanlığı dahil olmak üzere bu konuda emniyet yetkililerinin ne yaptığını ise kimse bilmiyor.
Güneydoğu’da yalnız çocuklar dağa çıkarılmıyor. Yollar kesiliyor, kimlik kontrolü yapılıyor, asker/sivil kaçırılıyor. AKP’nin yaptığı ise HDP’yi araya koymak, söz ve taviz vererek kaçırılan bazı askerlerin serbest bırakılmasını sağlamaktır.
HDP zaten PKK ve KCK’dır. Yani gerçekte yolu HDP kestiriyor, dağa insanları HDP kaçırtıyor, sonra da AKP ile pazarlık yaparak taviz kopararak kaçırttıkları insanları serbest bıraktırıyorlar.
“Çözüm Süreci” bağlamında üç hükümet üyesi bakan ile PKK adına üç HDP’li kapalı kapılar arasında rutin görüşmeler yapıyorlar. Türkiye’de fiilen iki güç odağı oluşmuş durumdadır. Bir yanda terör örgütü ve lideri diğer yanda ise AKP görevlileri olan iki odak vardır. Bu durum iktidarın milletten aldığı egemenlik hakkını fiilen terör örgütü mensuplarıyla paylaştığı anlamına gelmektedir. Bu gerçek AKP iktidarının meşruiyetini tartışılır hale getirmiştir.
Şu sözler Tayyip Erdoğan’a aittir: “Çıkıyor, ‘yol yapma, baraj yapma, geçiş yollarına kontrol noktaları kurma’ diyorlar. Asker operasyon düzenlemek için valiliğe başvuruyor. Valilik izin vermiyor. İzin verilmediğine dair belgeler askerin arşivinde. Asker, ’20 yıl sonra bana niye gereğini yapmadın diye sorulduğunda ben bu belgeleri göstereceğim’diyor. Haklı olarak kendini güvenceye alıyor.”
Bu sözleriyle Tayyip Erdoğan, güvenlik güçlerinin elini kolunu bağladığını itiraf etmiş oluyor... Başbakan, asker, operasyon yapmak için valiliğe başvurduğunda ’bizim talimatlar doğrultusunda valilik izin vermiyor’demiş oluyor.
‘Asker yirmi yıl sonra bana niye gereğini yapmadın diye sorulduğunda ben bu belgeleri göstereceğim’diyor. Aynı soru zamanın Başbakanı olan Erdoğan’a sorulduğunda ne cevap vereceğini de millet merak ediyor.
Bu nedenle Erdoğan, yasa tasarısı hazırlıklarının yapıldığını bu tasarının “terörle mücadele sürecinde -terörle mücadele edilmemesine- karar veren siyasi ve askerlerin’ durumlarının yasal hale getirileceğini söylüyor.
Tayyip Erdoğan, gerçekte “çözüm süreci” adı altında ülkenin topraklarını ve halkını korumadığını, terör örgütünün yol kesme, baraj yapma, araç yakma eylemlerine sessiz kalarak suç işlediğini bu yüzden kendi durumunu yasal güvenceye almaya çalıştığını itiraf etmiş oluyor.
Güneydoğu’da resmen vatana kast ediliyor. Hatırlatalım; vatana kast yasayla telafi edilemez. Yasaları değiştirerek ihaneti güvenceye alacağını zannedenler yanılıyor!