Bilim insanları, Güneş Sistemi'nin oluşumunu milyarlarca yıl önce gerçekleşen bir süpernova patlamasıyla açıklayan teoriyi bugüne dek yaygın olarak kabul ediyordu. Fakat bu teori, Güneş Sistemi'nin erken devirlerinde iki tür izotopun neden orantısız miktarlarda bulunduğunu açıklayamıyordu.
Bu dönme ait meteor kalıntılarında yapılan incelemeler, alüminyum-26 izotopunun fazla, demir-60 izotopunun ise az bulunduğunu gösteriyordu.
Süpernova patlamalarında her iki izotopun da çok büyük miktarlarda çevreye yayıldığına dikkati çeken bilim adamları, demir-60 iztopunun nasıl yalıtılmış olabileceğini anlamaya çalıştı.
Yeni teoriye göre, Güneş Sistemi "Wolf-Rayet Yıldızı" adı verilen, Güneş'ten 40 ila 50 kat büyük bir yıldızdan yayılan parçacık akımlarının Güneş'i ve yörüngesindeki gezegenleri, uyduları ve diğer gök cisimlerini meydana getiren malzemeleri bir balon içinde yalıtmasıyla oluştu.
Nükleer füzyonu sona ermiş ve ömrünü tamamlamakta olan Wolf-Rayet Yıldızı'nın saniyede 2 bin kilometre hızla uzaya yaydığı parçacık akımları yıldızın çevresindeki gaz ve toz materyali dış kabuğu ağır metallerden oluşan bir balonun içinde hapsetti.
Wolf-Rayet Yıldızı ölürken etrafa yayılan alüminyum-26 parçacıkları, bu ağır kabuğun bir tarafını yarıp geçmeyi başardı fakat diğer tarafı aşamayınca içeride hapsoldu. Demir-60 izotopları ise balonun duvarlarına çarparak dışarıda kaldı veya alüminyum-26 parçacıklarının açtığı yarıktan kısmen içeri sızabildi.
Sert kabuk daha sonra kütle çekimiyle içe doğru çökerek yok oldu ve Güneş Sistemi oluştu.
Bilim insanları, Güneş'e benzer yıldızların etrafındaki sistemlerin büyük bölümünün bu şekilde oluştuğunu ileri sürüyor. Çünkü sistemin ancak bu yalıtım sayesinde kendi kütle çekim örüntüsünün çevreden bağımsız olarak kazanabileceğine dikkati çekiyor.
Güneş Sistemi, Güneş ve yörüngesindeki 8 gezegen ile onların bilinen 166 uydusu, 5 cüce gezegen ile onların bilinen 6 uydusu ve 2 asteroit kuşağında yoğunlaşan milyarlarca küçük gök cisminden oluşuyor.