"Güneş" karardı mı, karartıldı mı yoksa tutuldu mu?
Kuzey Irak’ta harekat, Ordumuzun yüksek eğitim ve komuta düzeyi ile ve 27 şehit pahasına sürdürdükten sonra, neden sona erdirildi ve askerimiz üslerine çekildiler?
Canım gibi sevdiğim Ordumun, sevgili Komutanlarıyla ters düşmek istemem... Ancak bu duygularım baki kalmak üzere doğrusu; bir çokları gibi benim de bu konuda aklımı zorlayan çok şey var.
“Harekât” adeta birdenbire ve Hükümetin haberi bile olmadan durduruldu? Gerçi Paşa “hükümetin haberi vardı, ama gün ve saat verilmedi” diyor. Bunda da haklı. Zorunlu “geri çekilme” , stratejik ve taktik bakımından çok güç bir şey ve düşmana sızdırılmamsı ve pusuya imkân verilmemesi gerek!
Dallar-budaklar
Genelkurmay Başkanımız; “Harekât, amaçlarına erişmiş ve önceden planlandığı gibi durdurulmuştur” diyor. Muhakkak öyledir de, ben hep “Sonuna kadar götürülmeli, sorunu kökünden bitirmeli” diye yazmışımdır. Naçizane kanaatim, eskiden bu gibi operasyonlarda yapıldığı gibi, sınır bölgesinde bir tampon bölge kurulmalıydı. Acaba “atılan taş, kurbağaları ürkütmekten öte” bunca fedakârlığa değdi mi? Bunu ve “çekilmenin” neticelerini çok geçmeden, hep birlikte göreceğiz! Benim gene naçizane kâinatım; PKK, çok geçmeden dönecek ve hem bölgede, hem de kentlerde şenaati devam edecektir; PKK yok olmamış ve çekilmeyi zaaf saymaktadır! Belki bazı dalları budanmıştır ama ağaç kökünden kesilmedikçe zehirli meyveler, çiçekler, üretmeye devam edecektir!
Büyükanıt Paşa, “Bu kararı, hiçbir dış ve iç baskı altında yapmadık” diyor. Ben önceki gün yazdım; Türk ordusunun böyle bir konuda, dış baskılara boyun eğeceğine, kesinlikle inanmam... Ama ya baskı, başta harekât yetkisini vermek durumunda olan, Hükümet yoluyla yapılmışsa? İşte orada, “mülahazat hanesini” açık bırakmak gerekiyor! Hükümetin bu konudaki sicili bozuk!
ABD gerçekten operasyonlara “mutabakat” vermiş ve güya yardımcı olmuştu; PKK terörünün azması üzerine, PKK’ya terörist demeye mecbur oldu ve ortak mücadeleyi daha fazla savsaklayamayacağını anlamıştı, ama bu yasaksavar gibi TSK harekatının, zamanının ve kapsamının sınırlı olmasını istiyordu! Devamlı olarak AB ve bizim teslimiyetçiler gibi, “nihai çözüm, silahla olmaz; barışla olmalı” nakaratıyla, Türkiye’nin bölücülülere ve Büyük Kürdistan’a teslim olmasını isterler!
Bir senaryo daha var: Çekilme kararından önce, Ankara’da ve Washington’da yaşanan trafikte ABD, şunu ileri sürmüş, AKP iktidarını tehdit etmiş olabilir; “TSK Kuzey Irak’ta kalırsa, Barzani daha da güçlenir, Irak bölünür ve ’Büyük Kürdistan’ kurulur, sizin için de bizim için de kötü olur!”
Ben TSK’nın bu tehdide pabuç bırakmayacağından eminim, ama İktidar hususunda, “mülahazat hanesini” açık bırakıyorum! Hükümetin, harekâtın yapılmasında hiç gönlü olmadı!
Asıl vahim yanlış, Genelkurmay açıklamasının zamanlaması oldu... Büyükanıt Paşa, “Bu konuda, yani çekilme için iç siyasilerden ve yabancılardan baskı gelmedi.” diyor. İnanırım, ki eğer gelseydi Paşa, bunu elinin tersiyle aynen sahiplerine iade ederdi...
Fakat daha iki gün önce, Robert Gates Hindistan’da “TSK arttık çekilmeli” diyor, sonra Ankara’da bunu tekrarlıyor, ama anlaşılan yetmiyor ki ABD Başkanı Bush devreye giriyor daha sert bir dille “emrini” veriyor! Gene daha önce “harekât sonuna kadar sürdürülecek” denmiş ve kamuoyuna da, bu intiba verilmişti... Büyükanıt Paşa “tesadüf ” diyor...
Ancak dışarıda ve içeride hemen herkesin aynı zamanda bu açıklamayı “Bush emretti, Türkiye itaat etti, çekildi” şeklinde algılaması “tesadüfse” , çok “aksi” bir tesadüf! Ve vahim bir iletişim, halkla ilişkiler hatası! Bu önlenebilirdi; “Çekilme” gene, birkaç gün sonra değil, ama mesela bir hafta sonra tamamlanır ve böylece pusu ihtimali de olmazdı!
Bu zamanlama hatasına karşı Türkiye’de, aynı anda duyulan infial ve ABD’ye yansıması Washington’u, öylesine rahatsız etti ki, herkesin gözleri önünde olanlara ve demeçlere, görüşlere rağmen Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tom Casey; “Bildiğim kadar Türkiye bu kararı, kendi askeri ve siyasi değerlendirmeleri sonucu aldı... Herhangi eylemimize yanıt olarak değil” demekle, gerçekleri sıvamak, AKP iktidarını korumak zorunda kaldı!... Bizi hakikaten budala mı sanıyorlar!
Bu hata öylesine bir “aksi tesadüf” ki, şimdi Barzani, Talabani, DTP, “Türkiye doğru yaptı” diye bayram ediyorlar... Güney Doğuda zafer işaretleriyle “Biji APO” avazeleri yükseliyor! Ve dünya medyasındaki başlıklara bakın; en kibarcası “Bush istedi Türkiye yaptı!”
Ve döndük dolaştırıldık, geldik getirildik AB kapısına ve barışçı çözüme. Silahlı operasyon tamam, barışçı operasyon ve AB’nin nurlu yollarında devam! Eski deyimiyle “Man-ı zail oldu, artık memnu dönebilir!”
Ben, gene Gemelkurmay Başkanını tenzih ediyorum ama netice itibariyle Türk Ordusunun saygınlığına gölge düşürüldü... Türk Ordusu ülkemiz, milletimiz için her zaman lazımdır ve bundan sonra da iç düşmalara, laik üniter devletin düşmanlarına, bölücülere karşı hep lazım olacak. Bu son sigortanın gevşetilmemesi lazım!
Askerlikte kaide; bir işe karar vermeden 27 saat beklemek gerekir... Hâlâ bu kararın, hatta hataların arkasında bizim anlayamadığımız gerekçeler vardır diye düşünüyorum... Ve bütün bu endişelerin Büyükanıt Paşa’nın bugün yapacağı açıklamalarıyla izale edileceğine inananıyorum...