Gündemi skandalla açmak şoklarla kapamak
Türkiye normali olmayan bir ülke haline geldi. Güneşin doğmasıyla başlayan “şok” ve “skandal” gelişmeler güneşin batmasıyla bir başka şok ve skandala yerini terk ediyor. Türkiye anormalliğin normal gelmeye başladığı bir süreci yaşıyor. Anormal, şok ve skandal gelişmeler giderek artıyor.
Bunlar tesadüfen de olmuyor. İktidar; Türkiye’nin gündemini yönlendiriyor, değiştiriyor ve dönüştürüyor. Kamuoyunun neden, ne kadar haberi olması gerekiyorsa o kadar haber veriyor. İktidar neyin konuşulmasını istiyorsa da onu konuşturuyor. Birkaç gün içinde gündem olan olaylar izlenirse, yapılmak istenen anlaşılacaktır.
Yalçın Akdoğan, “milli orduya kumpas kuruldu!” dedi. Birkaç gün sonra ‘bunu herhangi spesifik bir davayla ilgili olarak söylemedim’ dedi. Bunun üzerine AKP’li yetkililerden kimisi malum davalara yönelik olarak “hukuki düzenleme yapılabilir” kimisi de “hata yapmış olabiliriz. Hatadan dönmek erdemdir” dedi.
MGK’da Genelkurmay Başkanı’nın, “Askerlerin evlerine belgeler bırakıldı. Komutanlara da aynı kumpas kuruldu” sözleri medyaya düştü. Devamında Genelkurmay Başkanlığı, TSK mensuplarının yargılandığı davalar hakkında “TSK’yı hedef alacak şekilde suç delilleri üretildi, davalarda görev yapan adli kolluk, savcı ve hakimler savunmanın görüşlerini dikkate almadı, suç delilleri maniple edildi” diyerek Başsavcılığa suç duyurusunda bulundu.
Eski Adalet Bakanlarından Mehmet Ali Şahin, “Yargıtay’da ‘cemaatin imamı’ denilen kişi bir dava hakkında karar vermesi için dosyayı Pensilvanya’daki Hocaefendi’ye göndermişti” şeklinde açıklama yaptı. Bu konuyla ilgili olarak da YARSAV gerçeklerin ortaya çıkarılması için Başsavcılığa suç duyurusunda bulundu.
Başsavcılık, “Yargıtay İmamı” ve “yargıdaki farklı oluşumlar ve kumpas” konusunda “devlette yasa dışı örgütlenme” konusunda soruşturma başlattı.
Uzun tutukluluk süreleri ve yasama görevini yapmayı engellediği için Anayasa Mahkemesi yapılan başvuruları haklı bularak Balbay’ı ve ardından da BDP’li milletvekillerinin tutuksuz yargılanması için serbest bırakılmasına karar verdi.
MHP milletvekili Engin Alan’ın ise milletvekilliğinin düşürülmesi için Yargıtay alelacele TBMM Başkanlığı’na yazı yazdı. Bu olgu özü itibarıyla PKK dışarı, TSK içeri anlamını taşıyor.
Bu arada Başbakan Erdoğan, hemen her gün beş altı yerde gece/gündüz demeden konuşarak paralel devletten, Türkiye’nin önünü kesmeye çalışan dış mihraklardan, AKP’ye kurulan komplodan söz etti.
Mızrağın çuvala sığmayacak kadar büyük olması sonucu dört bakanın istifasına neden olan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları böylece gündemden düşürülmüş oldu. Dahası istifa eden Bakan Bayraktar’ın, onayladığı imar planlarında Başbakan’ın da imzası olduğunu söyleyerek “Her şey Başbakan’ın isteği ve ısrarı üzerine oldu, istifa gerekiyorsa Başbakan istifa etsin!” sözleri unutulmaya terk edildi. Ayakkabı kutularının içindeki dört buçuk milyon dolar, hediye edilen 750 bin liralık saat, içi dolarla dolu ve kravatıyla uyumlu takım elbiseleriyle ilgili iddialar, “Çantada rüşvet parası olduğunu nereden biliyorsunuz? Ya boşsa”, “Çantaya 500 bin dolar koy, kuryeyle yolla” söylemlerinden dikkatler başka alanlara kaydırılmış oldu.
Hükümet, Adli Kolluk Yönetmeliği’ni değiştirdi. HSYK karşı çıktı, Danıştay da yürütülmesini durdurdu. Savcının yolsuzlukla ilgili ikinci operasyon yapması engellendi. Savcı-Başsavcı karşı karşıya geldi. Yargıda, emniyette ve bürokraside görevden almalar had safhaya
ulaştı.
Bütün karartma, kapatma faaliyetlerine rağmen çürümüş ve yoz ilişkilerin ardı arkası gelmek bilmedi. AKP’nin eski bir bakanın aile efradıyla birlikte rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonucu tutuklanan şahsın uçağıyla İstanbul’dan Cidde’ye umre ziyareti için gittiği haberi medyaya düştü.
Tam da bu sırada MİT ve Emniyeti karşı karşıya getiren TIR konusu gündemi sarstı. Sizce de meydana gelen bu olaylar ve böyle bir gündem normal mi?