Güncel polemikler arasında "Unutulan Ada Kıbrıs"

Göreve geldiği ilk günden itibaren "teorisyen" yönünün altı çizilmişti; okumaya, bir kazanımı olarak da yazmaya meyli bilinen bir şeydi. Yine de, Silivri sürecini yaşamamış olsaydı, içinden adeta bir kütüphane çıkan o zulümhaneyi teneffüs etmeseydi -emekli bir orgeneral, eski bir Genelkurmay Başkanı olarak- bu kadar çok eser verir miydi bilmiyorum. "Unutulan Ada Kıbrıs"; "Terör Örgütlerinin Sonu", "20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal", "20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk", "Suçlamalara Karşı Gerçekler", "Nasıl Bir Türkiye", "Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler"den sonra 2011'den bu yana yayınlanan yedinci kitabı.

Kitabın sunuşunda belirttiğine göre, 1958'de, henüz Kuleli Askeri Lisesi'nde öğrenciyken, Lefkoşa'da, İngilizlerin ateşi sonucu yedi Türk'ün hayatını kaybetmesi üzerine İstanbul'da, Beyazıt Meydanı'nda yapılan mitingdeki "Ya Taksim, Ya Ölüm" sloganlarını hiç unutmamış Başbuğ. "Sonra birdenbire bu çığlıkların yerini sessizliğe bırakması"nı hiç kabullenememiş.

Yunanistan'ın 7 Şubat 1974'te verdiği notayla TPAO'nun Ege'de petrol araması yapacağı bölgeleri Yunan adalarının deniz yatağı içinde ilan ettiğinde bu krizin yürütülmesinden sorumlu Plan ve Harekat Dairesi'nde bulunmasından, "Kıbrıs çıkarmasını gerçekleştirecek amfibi konvoyun Kıbrıs'a hareket etmesini bildiren mesaj emrini, mesaj kontrol şubesine elleriyle ulaştırmış olmanın heyecanını yaşadığı" güne, Annan Planı'na itirazlarına kadar, Başbuğ'un yolu "Kıbrıs"la defalarca kesişmiş meslek hayatı boyunca.

***

Keza bu kitabı yazmasının iki temel nedeni olduğunu söylüyor;

Birincisi, "1974 Barış Harekatı'nın hem planlanmasını hem de icrasını Genelkurmay düzeyinde yaşayanlardan biri olması",

İkincisi de, "1950'lerin sonlarında 'Ya Taksim Ya Ölüm' diye bağıran bir topluluktan bugün neredeyse sessizliğe bürünmüş bir toplum haline dönüşmüş olmamız."

***

"Geçmişini hatırlayamayanlar onu tekrarlamaya mahkûmdurlar" diyerek takdim ediyor Başbuğ kitabını okuyucuya. "Annan Planı sürecini hatırlamazsanız, korkarım bugün onun bile gerisine düşebilirsiniz" uyarısında bulunuyor.

Ve "son sözü" şu:

"Kıbrıs, sadece Kıbrıslı soydaşlarımızın bir meselesi değildir. Türkiye'nin güvenliği bugün, düne nazaran daha çok söz konusudur. Kıbrıs'ın Türkiye'nin güvenliğiyle ilişkisi Türkiye'ye olan mesafesiyle açıklanacak kadar yüzeysel değil, daha çok Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerinin korunmasıyla ilişkilidir. Doğu Akdeniz'de bugün yaşananlar ise ortadadır."

***

Bugün hemen her alanda "kelin ilacı olsa başına sürer" konumuna saplandığımızdan, başta dış Türkler bir çok konuda yazdıklarımız ya çok gündem dışı ya da çok ütopik geliyor olabilir çoğunluğa.

Öyle de olsa... Bir gün bu hengame sona erdiğinde, millet meşgul edilmek durumunda bırakıldıklarının esaretinden kurtulup da meşgul olması gereken yöne çevirdiğinde rotasını faydası olacaktır bu kitabın da mutlaka.

***

Tavsiye işini, kitabın önsözünü yazan Yılmaz Özdil'e bırakmak en doğrusu olacak galiba... Diyor ki;

"Girit'i kaybetmiş, ocağına incir ağacı dikilmiş bir kadının torunu olarak... Vatan toprağı adeta bir kilim gibi ayağının altından çekilivermiş bir ailenin ferdi olarak, içim titreyerek okudum.

İsminde "unutulan" deniyor ama...

Henüz çok geç olmadan yazılmış bir kitaptır.

Kıbrıs'ı, millî davayı asla unutturmamak için...

Bu kitaba sahip çıkmak, yurttaşlık görevidir."

Yazarın Diğer Yazıları