Gün bugün…

Kız çocuklarını "müebbet tecavüz"e mahkum etmenin önünü açan önergelerini -insafa, vicdana, akla, mantığa gelir de- geri çekerler ümidiyle AKP'li vekilleri muhatap alarak yazmıştım konuyla ilgili ilk yazımı;

Yazmadım sayın.

Bir dakika arayla, önce "Bizim de çocuklarımız var. Allah muhafaza!" sonra da "Önergeyi kesinlikle geri çekmeyeceğiz" demeyi elveren yürek iflah olmaz!

***

Şimdi sadece size sesleniyorum;

TBMM'deki CHP'li milletvekillerine,

TBMM'deki MHP'li milletvekillerine,

TBMM'deki AKP'li ve fakat insani hasletlerini kaybetmemeyi, siyasi menfaatlerini kaybetmekten daha fazla önemseyen, en azından Cumhurbaşkanı'nın kızı Sümeyye Erdoğan'ın dikkat çektiği "bıçak sırtı" hassasiyeti taşıyan "insanlara"

Doktor, öğretmen, mühendis, simitçi, asker, dilenci, esnaf, tüccar, imam hiç fark etmez kız babalarına,

Annelere, ağabeylere, ablalara, anneanne, babaanne, dedelere, dayılara, amcalara, teyzelere, halalara, yengelere sesleniyorum…

Aydınlara, eli kalem tutan, ağzı laf yapanlara…

TBMM çalışanlarına, şoförlere, sekreterlere, katiplere, danışmanlara, kavaslara, aşçılara, garsonlara, odacılara, bahçıvanlara…

Kaldı "1" günümüz…

Meydanları mı doldurursunuz…

Sokaklardan mı taşarsınız…

"Mahalle baskısı" mı uygularsınız…

Etten duvarlar mı örersiniz, girip de "evet" demesinler diye…

Orasını bilmem;

Mani olun!

"Elimizden geleni yaptık ama engelleyemedik"lik bir teklif değil bu; evlatlarınız, evlatlarımızın mevzu bahis.

Bir grup sapık, sapkın, azgının salyalı ağızları, kirli elleri, iğrenç emelleri evliliği bir evcilik oyunu sanan kız çocuklarının körpe bedenlerine el koysun mu, koymasın mı?

"Gelinlik" bir muradın elbisesi mi olsun kefen mi?

Karar biraz da sizin;

Siyaset üstü bir konuda siyasete karşı millet olabilecek misiniz, olamayacak mısınız; iradeniz belirleyecek yarın TBMM'den çıkacak neticeyi.

***

"Hak" mı!

Bu yıl "İnsan ve Felsefe" temasıyla yapılan TÜYAP Kitap Fuarı'nın onur yazarı, Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı Prof. Dr. İoanna Kuçuradi'nin yönettiği söyleşiden kulaklara küpe niyetine:

- Hiçbir "hak" bir başka "hak" ile çelişmez. Çelişiyorsa, biri "hak" değil "çıkar/menfaat"tir!

Her nevi haksızlığı "hak" diye dayatmaya çalışanlara karşı "bilimsel" bir delil olur belki elinizde, üzerinde biraz düşünün derim.

***

İsyan sırası Avşa'da

Bozcaada'nın -şimdilik de olsa- kurtulduğuna sevinemeden Avşa'dan yükseldi bu defa imdat çığlığı…

Yerleşik halkın yegane geçim kaynağı küçük-orta ölçekli turizm olan ama bu faaliyetin "rant"a paralel gelişmediği ada şimdi tam da bu tehditle karşı karşıya. Deniz ürünleri satan bazı firmaların gözü Avşa plajlarında.

Dolayısıyla da Yiğitler, Altınkum, Tavşanlı, Karadut, Çilek, Ayanya plajlarıyla, Çınar ve Manastır koylarında "Midye çiftliği" kurmak isteyen firmalarla ada halkı karşı karşıya…

Ada halkından, Avşa plajlarından, bakir kumsallardan yanaysanız o zaman buyurun "change.org"da başlatılan imza kampanyasına.

***

İnanması güç ama gerçek

İstanbullular için "sıradan" aslında bu görüntü;

Tabii eğer hafta içi ve mesai başlama-bitiş saatlerinde çekildiyse.

***

Ama "Hafta içi değil bir cumartesi sabahı, mesaiyle hiç ilgisi olmayan kuşluk vaktinde, Yenibosna, Zeytinburnu, Mecidiyeköy gibi "yoğun" duraklarda değil metrobüsün sair zamandaki en tenha noktasında, Büyükçekmece'ye uzanan "Beylikdüzü son durak"ta çekildi desem…

Üstelik tam da okuma oranının düşüklüğünden yakınırken "Kitap Fuarı" dolayısıyla oluşan izdihamın belgesi desem…

Bir de üzerine…

O fuarda, iktidarın üzerini çizdiği, tetikçilerin her gün hedef gösterdiği, ana akım medyadan sürgün ettiği ve görünmez, duyulmaz kıldığını sandığı sayısız yazarın önünde bitmeyen imza kuyrukları gördük desem…

Ne dersiniz;

Yine de ümitvar mı?

Enseyi karartmak için fazla mı acele ediyoruz, en nihayetinde "kurtuluş savaşı" vermiş, "devlet kurmuş" Türk Milleti'ne fazla mı haksızlık ediyoruz acaba?

Şuurun fendi; şuursuz kalabalıkları yenecek mi?

Not: Fotoğraf fuarda imza günü olan "Balyoz Şeref Madalyalı emekli Amiral" Semih Çetin'e ait.

Yazarın Diğer Yazıları