Gülümsemediğin bir gün… / Halim Bahadır

Gülümsemediğin bir gün… / Halim Bahadır

Yıllar öncesinden tanırım onu. Karakteri ne ise insanın kaderi de öyle olur derler. Muhtemelen doğrudur. Zira sırf karakteri yüzünden başına nice iş gelmiş insan tanırım. Sırf iyi biri olduğu için yemediği dayak kalmayan insan sayısı çok fazla. Kırklı yaşlarda bir kadın… Beklentilerini en aza indirmiş olsa da "kötü"lerden yakasını kurtaramadı. Belki de elli kez, "İyi insan olmak demek, acı çekmek demektir usta" demiştir, "ben de artık biraz kötü olsam. Belki de rahat ederim." Ve sonra küçük bir kahkaha atardı. İçten ve karşısındaki insanları saran bir kahkaha…

Ona hemen, "Bırak Allah aşkına bu işleri, büyümemiş kız seni. Kötü olamazsın sen. Taşıyamazsın kötülüğü" der ve o enfes kahkahalarından birini daha özgür bırakmasını isterdim.

Utangaç bir gülüş belirirdi yüzünde. Yanakları hemen kızarır, bakışlarını yere düşürürken, "Ama ısmarlama olmaz ki" derdi. Olmayacağını ben de biliyordum elbette. Ama nasıl olsa bu "küçük kız"dan o kahkahayı alırım diye düşünür ve hayatın olağan akışına bırakırdım kendimi. Ve en geç on dakika sonda kahkaha gelirdi.

Ardından da birlikte epey gülerdik. Samimi, içten, birbirini anlayarak…

Geçenlerde sosyal medyada rastladım ona. Temiz bir yüz, omuzlara dokunan saçlar, hafiften kalkık bir burun. Sanki gülmeye programlanmış dudaklar. Benden kendime bile zarar verecek göz yok diyen duru bakışlar. Ve muhteşem bir iç gülüş… Bir yığın derdi olduğunu biliyorum. Hayat boyu yakasını bırakmayacak cinsten bazıları. Ama o temiz iç dünyasının derinliklerinden gelen kahkaha ve gülücükleri eksik etmemeyi başarıyor yine de…

Beni bir kez daha güldürdün küçük kız…

Onun için de sana gülüşlerine asman için büyük usta Charlie Chaplin'in bir cümlesini gönderiyorum:

"Gülümsemediğin bir gün kaybolmuş bir gündür."

***

BEYEFENDİ

Derin psikoloji ve seçim

Tam da bu ne yaman çelişki anne diye küçük bir çığlık atmak üzereyken birden aklını başına topladı ve sustu. "Evet" diye fısıldadı sonra, "çelişki ortada. Ama söz konusu kadın dünyası olduğunda yalın bir çelişki evet cümlesiyle açıklanacak gibi değildir durum."

Vaziyete bu birkaç cümleyle giriş yaptıktan sonra ekranda dinlediği kadının dediklerini düşündü.

"Kadın yapısı gereği, maddi olarak güçlü erkeğe meyleder" diyordu ekrandaki ses ve devam ediyordu:

"Bu hayatın her alanında böyledir. Hemen hemen hiçbir kadın kendinden daha az maddi ve sosyal gücü olan erkeklere gönlünü açmaz. Adamın ekonomik gücü yoksa, en azından yazar, şair, üst düzey yönetici olması gerekir. Hatta çok zengin kadınlar bile evleneceği erkeğin kendisinden hiç değil bir kademe daha zengin olmasını diler. Ve bunun peşine düşer."

Garip bir durumda buldu kendini Beyefendi, kadını dinledikten sonra.

Yahu dedi kadın sayısı çok fazla, milyonlarca. Zengin erkek sayısı ise çok az. Bu durumda sür git bir sürek avı yaşanıyor demektir. Kadınların ezici çoğunluğunun evlilikleri berbat… Zira istemedikleri, katlanmaları gereken adamlarla evlenmek zorunda kalmışlar. Hedefleriyle bulundukları yer arasındaki uçurum bütün hayatlarını kaosa döndürmüş.

Araya giren reklamlar bitti. Salonda deli dana gibi dolanıp düşünen Beyefendi oturdu koltuğa ve kulak verdi bir kez daha kadına.

Şöyle diyordu:

"Ancak, mal mülk, sosyal statü gibi şeylerin yerine insani değerlerin öne çıktığı evlilikler çok daha sağlıklı. Ve kadınlar bu tür evlilik yaptıklarında kendilerini çok daha mutlu hissediyor."

"Çelişki sadece bir çelişki değildir" diye mırıldandı bu kez, "ortada derin psikolojinin alanına giren bir vaziyet var…"

***

İŞTE O KADAR

Bir köpek, zengin fakir demeden bizi sever. Ama biz ona köpek deriz…