Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, ikinci turu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın galibiyeti ile sonuçlanan cumhurbaşkanlığı ve 14 Mayıs’ta yapılan milletvekili seçimleri sonrasında yazılı açıklama yaptı.
Gültekin Uysal, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin, “Bilinmesi gerekir ki Erdoğan kirli ve eşit rekabet imkanı olmayan bir seçimi sayısal olarak kazanmış, siyasal olarak kaybetmiştir. Bizim için ise kazancın başlangıcı burasıdır. Bu, ‘seçim kazandık’ diyenlerin kaybettiği, kaybettiği zannedilen Millet İttifakı ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazandığı bir seçimdir. Elbet bir gün tarih hükmünü icra edecektir” dedi.
Uysal, açıklamasında şunları ifade etti:
“SİYASETTE HAKSIZ REKABETİN EN KESİF ÖRNEĞİ İLE KARŞILAŞTIK”
“28 Mayıs'ta ikinci turu yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunun, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz günden bugüne kadar hiç görülmemiş şekilde kamunun imkan ve araçlarının ‘bir siyasi parti lehine’ hareket ettiği ve bir ‘tek parti iktidarı’nın varlığını kanıtlayan seçim dönemini geride bıraktık. Bir tarafta iktidar ve iktidarın tüm imkanları, dahası iktidarın yedeğine aldığı birçok kirli güç unsuru, diğer tarafta ise yıllardır süren hukuksuzluk, haksızlık ve yolsuzluklara karşı kısıtlı imkanlar ve seçmenin samimi desteğinin rekabetine tanık olduk. Aslında iktidarın sahip olduğu imkanları düşündüğümüzde siyasette 'haksız rekabetin' en kesif örneği ile karşılaştık.
“ADİL OLMAYAN BİR KAMPANYA DÖNEMİNDE MÜCADELE ETTİK”
Kamu kaynakları ile yani oyunu almadıkları, bunun için de ‘terörist’, ‘hain’, ‘dinsiz’ ve ‘bayraksız’ ilan ettikleri insanların da vergileri ile satın aldırılan medya gruplarının, devletin medya organı olması gereken TRT ve Anadolu Ajansı'nın iktidar lehine propaganda yapması, yargı ve kolluk güçlerinin iktidar aleyhine oluşabilecek her eyleme 'taraflı’ müdahalesi ile adil olmayan bir kampanya döneminde mücadele ettik. Üstüne üstlük 'operasyonel kiralama' mantığı ile makamların ve birtakım imtiyazların ‘siyasi bir teşvik primi' olarak sunulduğu, buna mukabil birtakım siyasi kişiliklerin iddia ve amaçlarını ‘bu teşvike prim vererek saf değiştirdiği’ bir süreçten geçtik.
“MEMLEKETİN NEREDEYSE YARISININ TÜRLÜ HAKARETLERE MARUZ KALDIĞINI İZLEDİK”
Memleketin neredeyse yarısının türlü hakaretlere maruz kaldığını, çeşitli suçlarla isnat edildiğini, kazanmak uğruna aile içine, mahalle içine, hanelerin içine nifak ve niza sokmaktan geri durmayan bir anlayışın kampanyasını izledik. Geldiği gelenek ve durduğu siyasi zemini 'İslami' olarak niteleyen bir iktidarın, tek gayreti ve amacı; tek bir kişinin ailesi ve çevresinin güvenliğini sağlamak olan bir örgütlü yapının İslam'ın emirlerini nasıl çiğnediğini, 'beyt-ül malı' kendi amaçları için nasıl yağmaladığını gördük. Geçmişte ihtiyaç olursa başvurulacak ihtiyat akçesini harcamaktan çekinmeyen bir iktidarın, Merkez Bankası'nda kalan son delikli kuruşa kadar dövizi baskılamak için nasıl fütursuzca sattığını izledik. Türkiye'de konut fiyatlarından vatandaşlarımızın güvenliğine, ülkemizin bekasına verdiği ve vereceği zarar aşikâr düzensiz göçmenlerin, geçici koruma statüsündeki yabancıların, onurlu 'vatandaşlığımızı parasıyla satın alanların' bu derece savunulmasının asıl sebebini, seçim sonucu yapılan kutlamalar ve oy verme işlemindeki vaziyetten tahlil ettik.
“TÜRK SİYASİ TARİHİNİN EN ADALETSİZ SEÇİMİNİ GERİDE BIRAKTIK”
Dış güçlerin Suriyeliler özelinde dahi vaziyete nasıl müteşekkir olduğuna, potansiyel seviyesi göz önüne alındığında dolar lobisinin ne kadar mutlu olduğuna, faiz lobilerinin bu sonuca nasıl el ovuşturduğuna, 'Erdoğan karşıtı' gösterimlik açıklama yapan Avrupa başkentlerinin Erdoğan'ı tampon bilerek nasıl minnettar kaldığına şahitlik ettik. Özetle; Türk siyasi tarihinin en adaletsiz seçimini geride bıraktık. Buna karşın Türkiye'de değişime ihtiyaç duyan, refah, adalet ve demokrasi arayan, bu değerlerin bilincinde olan ve artı değer yaratan milyonlarca insanın desteği ile umutvar olduk. Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız merhum Süleyman Demirel'in izah ettiği gibi; ‘siyaset ancak dava bittiğinde biter.’ Bizim dava bildiğimiz, milletimizin sofrasındaki bir lokma ekmeği iki yapmaktan öte bir şeydir. Bizim davamız, demokrat gelenek özelinde kurumsal olarak 77 yıldır süren ancak insanlık tarihi kadar eski hak ve hürriyet davasıdır. Bizim kavgamız baskı ile korku ile kavga iledir. Eminim ki milletimizin demokrasi, adalet ve hürriyet davası asla bitmeyecek ve şüphesiz milletimiz topyekûn galip gelecektir.
“BU, ‘SEÇİM KAZANDIK’ DİYENLERİN KAYBETTİĞİ, KAYBETTİĞİ ZANNEDİLEN MİLLET İTTİFAKI VE SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN KAZANDIĞI BİR SEÇİMDİR”
Millet İttifakı’nın Ortak Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde verdiğimiz mücadele, inandığımız değerlere ve hayalini kurduğumuz Türkiye'ye ulaşmak için verilmiş mücadeledir. Şüphesiz; verdiğimiz ve kıymetli seçmenlerimizin ve teşkilatlarımızın verdiği mücadele takdire şayandır. Bu vesileyle ‘tek bir şüphe ya da soru işareti olmadan’ çıktığımız bu yolda, ellerinde bulunan imkan ve şartların ötesinde bir feraset ve dirayetle yaptığı çalışmalardan ötürü başta Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere Millet İttifakı’nın tüm siyasi partilerine ve tüm dava arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. İnandığımız değerlere karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş olmanın huzuru içindeyim. Bilmenizi isterim ki geride bıraktığımız 2 yılı aşkın zamanda bizler için asıl kazanç; zerrece menfaat, şahsi ikbal kaygısı olmaksızın verilmiş mücadele, dökülmüş terdir. Asıl kazanç, tüm farklılıklara rağmen ortak irade koyduğumuz diğer partilerle, Millet İttifakı ile omuz omuza Türkiye için çalışabilme, eskisi gibi bir lokma ekmeği bölüşebilme iradesidir. Bilinmesi gerekir ki Erdoğan kirli ve eşit rekabet imkanı olmayan bir seçimi sayısal olarak kazanmış, siyasal olarak kaybetmiştir. Bizim için ise kazancın başlangıcı burasıdır. Bu, ‘seçim kazandık’ diyenlerin kaybettiği, kaybettiği zannedilen Millet İttifakı ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazandığı bir seçimdir. Elbet bir gün tarih hükmünü icra edecektir.”