Güler misin, ağlar mısın...
Hürriyet gazetesinden İsmail Saymaz'ın haberine göre, 16 Nisan 2017'de yapılan -ve esasen "rejim"in oylandığına artık sanıyorum kimsenin şüphe duymadığı- referandumun sonuçları açıklanınca, sosyal medyadan "Resmi olmayan verilere göre referandumun en net sonucu: Ülkenin yarısı vatan haini/terörist" yazan avukat Ünal Önder Kırılmış hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçundan soruşturma açılmış.
***
Mesleki uzmanlığım olmadığı için bana düşmez ama -yeridir-, ülkenin -hâlâ kaldıysa- hukuk otoriteleri, bu soruşturmayı başlatanları karşılarına oturtup, Anayasa'nın eşitlik ilkesi üzerine uzunca bir diskur çekmelidir!
Hatta bir tür yeterlilik sınavından geçirmek bile gerekebilir!
Hiç değilse şu sorunun cevaplanması gerekir:
'Madem Anayasa'nın kanun önünde eşitlik ilkesine göre, "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar";
O avukattan çok önce, referandum kampanyasının yürütüldüğü aylar boyunca;
- Mesela, "15 Temmuz gecesi ölenler evetçiydi, evetçi! F-16'larla bomba yağdıranlar bugünün hayırcıları" diyenler hakkında da,
- Mesela, "16 Nisan aynı zamanda 15 Temmuz'un bir cevabı olacaktır. Hayır diyenlerin konumu, 15 Temmuz'un yanında yer almaktadır. Bunu kimse sağa sola çekmesin" diyenler hakkında da,
- Mesela, "Kandil'den haber var, 'Oyumuz hayır' diyor. 16 Nisan'da hayır oyu vermek suretiyle Kandil'le o değirmene su taşıyacaksak ülkemizin halini düşünün" diyenler hakkında da,
- Mesela, "PKK 'Hayır' diyor, FETÖ 'Hayır' diyor, DEAŞ 'Hayır' diyor. Terör örgütleri hep beraber koro halinde 'Hayır' propagandası yapıyor, millet 'Evet' diyor bundan hiç şüphemiz yok" diyenler hakkında da açılmış mıdır aynı soruşturma?
Onların hakkında açılmadıysa, onların bu ayrıştırmasına, kutuplaştırmasına, kin-nefret tohumlamasına atıf içeren bir ironiden ötesi olmayan sözler hakkında soruşturma başlatmak, alenen, Anayasa'nın eşitlik ilkesinin çiğnenmesi değil midir?
Kadıyı kime şikayet edelim biz şimdi!
***
Haşimi'ye kim sahip çıkmıştı?
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Türkiye'nin Almanya'dan talebinin, Adil Öksüz'ün iadesiyle ilgili işlemleri başlatması olduğunu söylediği dünkü açıklamasında "Aynı şeyi Türkiye yapsaydı, Almanya veya başka bir ülkenin tepkisi ne olurdu" deyince aklıma geldi:
Tıpkı şimdi "FETÖ" üyesi olmakla suçlanan Öksüz ve diğer "darbe sanıkları" gibi, kendi ülkesinde "meclisi bombalatmakla" suçlanan, "terörist gruplarla ilişkisi olduğu" ve "hükümet yetkililerinin öldürülmesine karıştığı" gerekçesiyle idama mahkûm edilen, hatta kırmızı bültenle aranan Irak eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi hangi ülkeye sığınmıştı?
Hangi ülkenin Başbakanı -öyle Almanya gibi 'ülkemizde olup olmadığını bilmiyoruz' filan da demeden- kameraların karşısına geçip Haşimi'nin hakkındaki hukuki sürece itiraz ettiğini ve arkasında olduklarını söylemişti?
Hangi ülke, ülkesinde terör suçlusu olduğuna hükmedilen Haşimi'ye 2 ayrı ev, 17 koruma polisi ve 1'i zırhlı olmak üzere 5 araç tahsis etmişti?
***
Türkiye, 15 Temmuz alçaklığına ortak olmuş kim varsa elbette izini sürmeli, kaçtıkları ülkelerden iadelerini istemeli, bu yönde her türlü diplomatik, siyasi, hukuki, yapabiliyorsa ekonomik baskıyı yapmalı ama kendi defolarını da unutmamalı! Sonradan altında kalacağı laflardan kaçınmalı!!
***
GÜNÜN SORUSU
"Darbeciler, Balyozcular, Ergenekoncular sırasını savdı, bu sefer FETÖ'cülere görevi devretti" diyerek FETÖ kumpası mağduru oldukları ortaya çıkmış ve Türk yargısınca masumiyetleri onanmış kimseleri bu hain çeteyle bir tutan Başbakan, Murat Özenalp'in, Ali Tatar'ın, Cem Aziz Çakmak'ın ailelerinin, babasız kalan Duru'nun Batu'nun, Gökçen'in, Satı Ana'nın, Samiye Anne'nin yüzüne nasıl bakacak bundan sonra? Bakabilecek mi?
Dahası...
Bu sözler, FETÖ'nün "Balyoz" ve "Ergenekon" kumpaslarını sahiplenmek değil mi?