Gülen'i Suudlar mı iade edecek?
Bugün, dışarıda, Türkiye ve bölgeye yönelik rüzgârlar yön değiştirirken ve fırdöndüye dönen Türk dış politikası, yön ve dikiş tutturamazken, yaşanan gelişmeleri anlatacağım. Ama önce, geçen yazımda da söz verdiğim, Fethullah Gülen'in, bugünlerde sık sık ortaya atılan, iadesi konusunu irdeleyelim. Ben, Amerika ile suçluların iadesi konusunu, Özal zamanının favori rüşvetçisi, Engin Civan olayında yaşamış ve incelemiştim. O zamandan bu yana, bildiğim kadarıyla yasalar değişmedi.
Adli sistem karar verir
Amerikan yasa ve adli kuralları gereği, önce iadesi istenen kişi hakkında, ülkesinde, kesinleşmiş bir mahkeme kararı olması gerekir. Bu mahkeme kararı, İngilizceye çevrilip, iade talebiyle birlikte, Ankara'daki ABD Elçiliği aracılığıyla, ABD Adalet Bakanlığı'na gönderilir. ABD Adalet Bakanlığı'nın ilgili şubesi, suçu inceler ve bu suçun, ABD için bir tehlike veya tehdit oluşturduğuna karar verirse, bir Federal mahkemede dava açar. Davayı gören mahkeme, istenen kişinin iade edilmesi veya edilmemesi yolunda karar verir. Yani, iadeye yönetim değil, adli sistem karar verir. Duyduğumuz kadarı ile henüz ABD Adalet Bakanlığı'na ulaşan, böyle bir dosya yok.
Şimdi palavrayı bir kenara bırakırsak, henüz, Gülen hakkında ortada bir mahkeme kararı olmadığını da biliyoruz. Ayrıca, daha önce, geçen yazımda anlattığım, Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından açılan davaları da şu andaki iktidar sonuçlandırıp, beraat ettirmişti. O zaman, paralel paralel, yüzüyorlardı. Bunlar, Gülen tarikatı elinde, ABD'de ileride açılacak bir iade davası için de koz. Ayrıca siyaseten, tarikatın, ABD siyaseti üzerinde, ne kadar acı ki Türkiye'den daha fazla itibarı var. Elçiliğin düzenlediği toplantılara katılmayan Kongre üyeleri ve senatörler, federal yöneticiler, tarikatın, Kongre ve başka kurumlarda düzenlediği toplantılara katıldı. Bu da Federal hükümet, bir şekilde iade işini kotarsa bile, siyasetin duruma müdahale edebileceğini gösteriyor. Sonuç; Fethullah Gülen'in iade söylemleri, şu anda içeride tribünlere oynanan bir oyundan başka bir şey değil, hem de dış sahalarda, galibiyet şansı olmayan bir oyun.
Stratejisi olmayan iki ülke
Şimdi gelelim ciddi işlere. Suudi Arabistan konusunda, son günlerde IMF (Uluslararası Para Fonu) açıklamaları dikkat çekici. Antalya'ya, kamyonlar ve uçaklarla gelen altın tuvaletli Suudluların, iflasın eşiğinde olduğu ve ülkede akaryakıt fiyatını, yüze 50'ye yakın artış yaptığı açıklandı. IMF, Suudi ekonomisinin, beş yıl içinde göçebileceği uyarısında bulundu. Halkının elini sıkmasında bile dublör kullanan bir krala da bizimkiler gibi dost gerekir.
Suudiler, zaten son olarak kurdukları, 34 ülkelik Sünni cephesi ile maskara olmuşlardı. Daha önce de, Yemen'de başarısızdılar. El Kaide konusunda da perde arkasında Suudi Arabistan'ın olduğu yazılıp çizildi. Son olarak da Suriye ve Irak'ta, Suudilerin bizimkilerle birlikte perde arkasından desteklediği IŞİD belası. Ruslardan sopa yiyip, Esad yönetiminin bu katil sürüsünü sürmeye başlaması ile IŞİD, kadük olmuştu. Irak'ta ilerliyor. Şimdilik, bizimkilerin para kaynağı, kala kala bir Katar kaldı. Onlar da Türk toprağı alarak para veriyor. Bir gün gelecek ki biz Türkiye'de değil, bizim topraklara taşınmış, Katar'da yaşamaya başlamış olacağız.
İran ile de ara bozulduktan sonra bizimkilerin Orta Doğu'da gidebileceği bir veya iki kapıdan biri, Suudi Arabistan. İşin acısı, bölgede kendisine ait bir stratejisi olmayan iki ülke stratejik iş birliği yapacakmış. Güler misin ağlar mısın? Yakın bir tarihte, Suudluların parası kalmadığını öğrenirlerse, tüm ilişkiler buzdolabına kaldırılabilir. Geçmişte kimi arkadaş veya dost tuttularsa, adamların başı beladan kurtulamadı. O yüzden, en sonunda Arap Birliği de sattı bizimkileri.
Zamanında pazarlık ettiler
Son konumuz, federal sistem veya özyönetim, ne haltsa. Şimdi karşı çıkan AKP iktidarı, PKK ile pazarlık ederken, bu talebe zemin oluşturacak, büyük şehir sistemini kurmamış mıydı? Kürt ayrımcı gruplar, adım adım, baştan planladıkları her şeyi alıştırarak millete kabul ettiriyor. Sabiha Gökçen saldırısı konusunda, yetkililerden hâlâ ayrıntılı bir açıklama yok. Her gün kaybettiğimiz yavrularımızın cenaze törenlerine katılmak vicdanlara su serpiyor mu? Benim hayır. Tersine içim yanıyor.
2016'nın tüm okuyucularıma mutluluk ve sağlık getirmesini diliyorum.