Gül Amerikan topraklarında
Bugün (24 Eylül Salı) geç saatlerde, Tayyip Erdoğan tarafından, devletin başına atanan, Abdullah Gül, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, geleneksel ve ilgi çekmeyen bir konuşma yapacak. Ve hâlâ yerini anlamak istemeyen Türk basını, bu konuşmadan çok sayıda anlamsız anlam çıkaracak. Dünya ne kadar ders aldı falan diye yazacaklar.
Aslında Erdoğan ile Gül, uzun süredir, iyi polis, kötü polis rolünü oynuyor. Polis senaryoları, Gül’ün gidişi sırasında başladı. Gazetelerde, “Zirvede görüş ayrılıkları. Ters düştüler. Vah vah anlaşamadılar” lafları. Gerçekte, Cumhuriyetin temeline dinamit koyan her yasa tasarısı, Çankaya’da onaylanıp, icraata kondu. Özetle oyun bu.
Ama oyunda ters giden şeyler var. Mesela Gül, uçakta gezi programını anlatırken, ABD Başkanları, BM Genel Kurul toplantılarına gelen devlet başkanları ile ikili görüşme yapmaz demiş. Yanlış demiş. İnanmıyorsanız, Genel Kurul başlarken, girin Beyaz Saray internet sitesine, Başkanın günlük programını, görün.
ABD Başkanları, geleneksel olarak, New York’ta kaldıkları Waldorf Astoria otelinde, ülke siyaseti için önemli, başka ülkelerin devlet başkanları ile görüşür. Geri kalan çerez takımıyla da, Genel Kurul öncesi verilen, liderler yemeğinde, kapı ağzında, bir hoş beş, o kadar. Erdoğan, bu selamlaşmayı bile geçtiğimiz yıllarda, samimi görüşme olarak satmıştı. Geçmişte, zamanın ABD Başkanları, aynı otelde Türk liderlerle görüştü. Bu kez, anlaşılan Tayyip Bey’le birlikte, Abdullah Bey de, inişte. Hoş, Amerikalılar, Irak savaşı öncesi, Gül’ün başbakanlığı döneminde, Beyaz Saray’da yürüttüğü at pazarlığından bu yana, pek sempati duyulmuyor.
Anladığımız, Tayyip Erdoğan’a Rusya’da yapılan muamele, Abdullah Bey’e de reva görülmüş ve randevu verilmemiş. Kötü ve nankör kader, Suriye’de onlarca vatandaşını harca, her türlü ihaneti yap, adam yerine konma. Dünya siyasi tarihinde, kuklaların kaderi bu. Sonra da süresi geçmiş ilaç veya yiyecek gibi buruşturulup bir kenara atıl. İçeride sizlere gösterilmiyor ama buruşturulma aşaması başladı.
Gelelim, New York’ta yapılacak toplantılara. Genel Kurul’dan, Suriye’nin verdiği sözlerden dönmesine yönelik, tehdit dışında bir şey çıkmasını beklemiyorum. Hatta Genel Kurul’da, bu kez Erdoğan tarafından beslenen, cihatçı katliam timlerine yönelik uyarı da çıkabilir. Zira uygar toplum, kendi siyasetleri pahasına bu cinayetleri görmezden gelemez.
İktidarı paylaşan tarikatlardan ötekine ait olduğu söylenen Abdullah Bey, tarikat tarafından düzenlenecek bir iki toplantı, panel ve röportajla durumu kurtarmaya çalışacak. Abdullah Bey’in eşi ise, New York’ta en pahalı mağazalardan alış verişle zaman öldürecek. Bunları yazarken, Dışişleri Bakanı Gül ile siyahî ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel arasındaki eski bir görüşme ve bakanlık önündeki bir basın toplantılarını gelecek yazılarımda anlatacağım. Bizdeki muhalefet partileri de, sanki Çankaya başka, iktidar başkaymış gibi yukarıdan medet umuyor.
Bu arada belki duydunuz, Almanya ve Avrupa’daki yüksek tirajlı gazetelerde, bebek katili Öcalan’ın serbest bırakılması için kampanya başlatan ilanlar yayınlanıyor. Daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi teröristbaşı yeni yıla özgür girsin, amaç bu.
Şimdi arkadaş, bu ay sonunda, demokrasi ve özgürlük paketini açıklayacakmış. Ve siz pakete bakarak, ne kadar özgür olduğunuzu öğreneceksiniz. Elinizdeki özgürlüğe yönelik yasaları işletmeyen bir zihniyetin, uygulamayacağı başka bir paket sizleri ne kadar özgür olduğunuz konusunda mutlu edecek.
Son nokta. Washington’da AKP iktidarına yönelik muhalefet giderek güç kazanıyor. Şimdilerde, AKP’nin kurdurduğu düşünce üreten kurumlara karşılık, çapulcular da kendi think tanklerini kurmuş. Olayların bir de başka cephesini anlatmak için. Bu işlerin başında ise aynı Gezi ruhunda olduğu gibi, gençler var. Yani, yeni nesil ana ve babalarının bu cumhuriyet düşmanları ile mücadelesini yeterli görmeyip, yeni bir mücadele alanı açtı. Tümünü kutlarız.