Gri Kitap; yolculuk; yas ile keder arasında...
2016'nın son günü; 31 Aralık akşamına doğru elime aldım Gri Kitap'ı.
Hemen herkes "patlamadığımız, parçalanmadığımız, darmadağın olmadığımız, dizi dizi tabutlar omuzlamadığımız bir yeni yıl" diliyordu; 2016'yla birlikte bütün belalar defolacak ve 2017'yle birlikte bu kanlı, kirli tezgahlar coğrafyası, uluslararası konjonktürden, küresel paylaşım savaşlarından bağımsız olarak bir masal diyarına dönüşecekti... Hayalini bile kurmadım; kırılan hayaller, kabullenilmiş gerçeklerden milyon kere fazla yaralıyor insanı.
***
Madem, kitaptaki ifade şekliyle "kırkı çıkmamış acıları olan insanlardan oluşan bir yas toplumu" ve "günlük yaşamı insan öğütmek üzerine kurulmuş bir ülke"de yaşıyorum ve bir müddet daha -en iyi ihtimalle- stabil kalacak bu hal;
"En iyisi" dedim, "bir bilenden öğrenmeli artık yasla/yaslı ve hatta keder içinde yaşamayı..."
Gri Kitap'ın yazarı Şengül Hablemitoğlu; Necip Hablemitoğlu'nun katlinden sonra bunu becerebilmiş bir kadın ve "yas danışmanı".
Öğrenebildim mi bilmiyorum ama -hani derler ya "bütün çıplaklığıyla" işte öyle- açtığı yüreğini okuduktan sonra, en azından artık bir fikrim var...
***
Bir sürü cümlenin altını çizmişim de en sevdiğim:
"Ve herkes konuşuyordu."
Necip Hablemitoğlu katledilmeden önce, sonra, hâlâ...
Ona dair, yazdıklarına dair, niyetlerine dair -çünkü okunabilir bir şey bu ülkede niyet-...
Ailesine dair...
"Kocası öldürülmüş ve salak görünen bir kadın"a dair...
***
Memleketin bütün durum ve zamanlarının özeti bu kısacık cümle;
"Ve herkes konuşuyordu."
Bilmeden, öğrenmeye gayret etmeden, anlamadan, anlamaya çalışmadan, dinlemeden, dinlemek istemeden, okumadan, okumaya zahmet etmeden... Acıtıyor mu, yaralıyor mu, kırıyor mu döküyor mu dönüp bakmadan...
***
Böyle bir memlekette...
O konuşmaları duyduğun ve gereğini yaptığın için yargılanarak ve eş zamanlı olarak o konuşmaları duymadığın, kulağını tıkadığın için de yargılanarak, fakat zinhar oturmadan seni ittikleri o "sanık" sandalyesine, "ayakta" nasıl yaşanır?
Bunun için, ben kendi ruhani güzergahımı belirledim, Gri Kitap "yolculuğumda"...
Herkesin unutmaya ve hatırlamaya, varlığa ve yokluğa, kavuşmaya ve ayrılığa, cevapsızlığa ve cesurca yüzleşmeye dayanıklılığı başka.
Bu nedenle benimki bana kalsın, siz de kendi rotanızı, okuduktan sonra kendiniz çıkarın!
***
Selçuk Ulaş soruları
------
Devleti yönetenler "terörle bütün zamanların en etkin ve kararlı mücadelesi"nin yürütüldüğünü iddia ederken, "bağımsız" bir Türk mahkemesi, bir grup öğrenci kılıklı teröristin iftirasına dayanarak, üniversitesinde bizzat o teröristlerin mağduru olmuş bir öğrenciyi nasıl tutuklayabilir?
Devleti yönetenler "millîleştikleri", devleti de gayri millî kadrolardan temizleyip millîleştirdikleri iddiasındayken, "bağımsız" bir Türk mahkemesi, "sırf "milliyetçi/ülkücü" olduğu için bir grup öğrenci kılıklı teröristçe hedef gösterilen bir genci, düzeltiyorum, suçsuz bir genci nasıl tutuklayabilir?
Bugün değilse ne zaman "öz yurdunda garip"lik kader olmaktan çıkacak bu ülkenin vatanperver evlatları için?
Belli ki biri bize doğruyu söylemiyor.
***
Buralarda değişen bir şey yok
-------
Necip Hablemitoğlu, üniversite yönetiminin, televizyon programlarına katılırken izin alması ve üniversitenin ismini kullanmamasını isteyen resmi yazısı üzerine, buruk biçimde "Şengül merak ediyorum, ayrımcılık, bölücülük yapan, bunları destekleyen araştırmalara, yayınlara imza atıp toplantılara katılan öğretim üyelerine de böyle bir yazı gitmiş midir"(*) diye sormuş eşine...
Ne değişti?
Sadece öğrenciler değil vatanını seven akademisyenler de gün yüzü görmedi bu ülkede; ne dün, ne bugün...
*Şengül Hablemitoğlu, Gri Kitap, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul 2016, s.94
***
"Farkındalık" projesi(!)
-----
Çocuklarımızın ders kitaplarında okuduklarıyla "Türk Milleti'nin Atatürk'ün önderliğinde kavuştuğu hak ve hürriyetleri fark edebilmesini" sağlasalar, hak ve hürriyetlerimizin gaspını "demokratikleşme" diye yutturamazlar; çocukları, torunları bu ülkede barınamazlar... Farkındalar!