Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alınması hem Merkez Bankası’nın bağımsızlığına vurulan darbe, hem de hukuken eleştiriye açık olması sebebiyle tartışılmaya devam ediyor.
ODA TV'nin haberine göre; Merkez bankalarının bağımsızlığının temel unsurlarından biri karar vericiler için sağlanan görev güvencesi. 1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu da bu amaçla düzenlenmiş maddeler içermekteydi. Ancak, Başkanlık sistemine geçiş aşamasında Merkez Bankası yöneticilerinin görev süresi beş yıldan dört yıla indirilirken, düzenleme bir KHK içeriğinde kalıp yasaya yansıtılmadı.
Bu durum, görevden alma kararının geçerliliğini tartışmalı hale getiren en önemli konu. Diğer taraftan, kararda atıf yapılan 375 sayılı KHK'nın 35. maddesi tartışmayı daha da büyütüyor. Bu madde kapsamında kurumsal hedeflere ulaşma performansı görevden almalar için esas olabiliyor. Ama hukukçular ve konuya yakın kaynaklar bunun süreli görevler için ve özellikle de kendi kanunu bulunan Merkez Bankası için uygulanamayacağında neredeyse hemfikir. Ayrıca kurumsal hedefi "enflasyon hedefini tutturmak" olan Merkez Bankası’nda bu sorumluluğun, öncelikle tüm Para Politikası Kurulu üyelerinde olduğu çok açık. Bu halde sadece MB Başkanını sorumlu tutmak hukuken de mümkün değil.
Kritik soru şu: Saray yetkilileri bu hukuk sorunlarının farkında olmadan mı karar aldı? Ortaya çıkabilecek itiraz ve ihtilaflar hiç mi düşünülmedi?
SÜREÇ NASIL GELİŞTİ?
Odatv’nin edindiği bilgiye göre süreç şöyle gelişti: Tüm hesaplar Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile son aylarda şiddetli biçimde karşı karşıya gelen MB Başkanı Çetinkaya'nın istifasının alınmasına dayanıyordu. Ama Çetinkaya baskıya direndi ve kurumsal yapıya vereceği zararı da öne sürerek istifa etmedi.
Hesap şaşınca ilk olarak görev süresinin kısaltılması Saray hukukçuları tarafından çalışıldı. Ancak bunun hem hukuken sakat, hem de içerik olarak savunulamaz olduğu kanaati hakim geldi. Ama özellikle Bakan Albayrak'ın ısrarı ile son geceye kadar bu tartışmalar ve çözüm arama seansları sürdü. Ancak son noktada Saray'ın hukuk ekibi nihai görüşünü sundu ve süre kısaltma seçeneği çöpe atıldı.
Başka bir yöntem bulunamayınca, üst düzey bürokratlar için konulmuş bir genel düzenlemeye dayanılarak görevden alma kararının alınması konuşuldu. Hukukçuların bunun da en az süre kısaltma kadar sorunlu olduğunu söyledikleri biliniyor.
Ama artık tüm seçenekler tükenince başka “çare” kalmamıştı!
BÜYÜK SORUNLARIN TOHUMLARI ATILDI
Bu tartışmalarda Bakan Albayrak’ın ve hatta bir ara Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hukuk ekibini epey fırçalayıp zorladığını da not edelim.
Konuya yakın bir kaynak, bu büyük riskin alınabilmesinde tek faktörün Çetinkaya'nın hukuken itiraz etmeyeceği beklentisi olduğunu belirtiyor. Oysa Saray bu düzenleme ile Merkez Bankası dahil hiçbir kurumda yönetimin bağımsızlığının ve görev güvencesinin kalmadığını çoktan ilan etti.
Günü kurtarmaya odaklı bir adım yarının büyük sorunlarının tohumlarını atmış oldu.
Düzenlemenin kamu menfaatini doğrudan etkilemesi sebebiyle üçüncü taraflarca da mahkemeye taşınmasının mümkün olduğunu hatırlatalım. Önümüzdeki günlerde ilginç sürprizler neticesinde hukuken kimin Merkez Bankası'nın Başkanı olduğu tartışılır hale gelebilir.