Gördüm...
Benim ilkokulda okuduğum yıllarda, yani yarım yüzyıl önce, Türkçe okuma kitaplarında şu şiir vardı:
Gördüm, gördüm, gördüm.
Dur bağırma avaz avaz,
Neyi gördün? a yaramaz
Kırlar çiçek açtı, açtı
Kırlangıçlar uçtu uçtu,
Ah ne hoştu, ne hoştu
Kar eridi sular coştu
Oh ne hoştu, ne hoştu.
Ezberlemiştik, gülerdik de bu şiire, birisi bizden bir şey saklamaya çalışır da başaramazsa, “gördüm gördüm gördüm” derdik, ondan da “neyi gördün a yaramaz, dur bağırma avaz avaz” yanıtını alırdık.
Sonra büyüdük, sonra yaşlandık, görmelerimiz değişti doğal ki...
Kafama takıldı bugün, şiirlerimde ben, “gördüm” sözcüğünü kaç kez nerelerde kullanmışım diye. Hemen araştırmaya koyuldum ve bakınız neler buldum:
Gizli sevda çekeni görmüşüm öncelikle, mani yazmışım
Sözünü derin gördüm
Yazını serin gördüm
Gizli sevda çekenin
Bağrında fırın gördüm
Sonra Çiğdem’i ve çiğ demi’ni horyatlamışım:
Çiğdemi
Solgun gördüm çiğdemi
Çiğdemin demi geçti
Şimdi artık çiğ demi
Kadri bilinmeyen, görülmek istenmeyen değerleri görmüşüm onları o dörtlüğe koymuşum:
Bir içim su gördüm kaya delmiştir
Bir çağlayan gördüm buz kesilmiştir
Dibi görünmeyen göller bilirim
Miyop ölçek haritadan silmiştir
Şu gördüklerimi siz de mutlaka görmüşsünüzdür, görmektesiniz. Ben şiirle zoom yapmaktayım yalnızca:
Cılk’lar gördüm, kof’lar gördüm
Artistik of’lar gördüm
Ne gaflar, ne iri laflar
Bilinçsiz seçilmiş saflar gördüm.
Ve o garip lamba, o lamba bana neler hatırlatmıştır neler, hâlâ da unutamamışımdır o lambayı:
Camın ötesi kopkoyu gece
otobüs hızla ilerlemede.
Birden seni gördüm
bilmediğim bir yerde.
Aldın taa nerelerden
garipliğimi getirdin gündeme.
Aydınlıksın oysa... Uygarlıksın...
Ama garipsin.
Yarsan da karanlığı milyon yerinden
onunla sarılısın.
Kentlerde tabur tabur
burda tek-tüksün.
Garipsin işte.
Bir benzerlik var ama
aramızda
ben garip âşık
sen bir garip ışıksın
Gözümüz olduğu sürece görmeye devam edeceğiz. Yummayacağız, Tanrı yumdurmadıktan sonra.