“Gökçek Ankara’ya imzasını attı!”
Muhatabım, başlık yaptığım sözle yetinmedi, “hatta bayan Gökçek de attı imzasını” dedi.
Onun Gökçek’le ilgili bu övücü ifadesi çok önemli. Bu demek oluyor ki, 20 yıl içinde Ankara’nın çehresinin değişmesinde Gökçek’in büyük rolü oldu. Muhatabım gerçek bir Ankaralı... Sonradan olmalardan değil; doğma büyüme Ankaralı. Ankara’yı karış karış biliyor. Gerçek Ankara kimliğinin sonradan uydurulan Ankaralılıktan çok farklı olduğunu söylüyor. Eski Ankara, Osmanlı Ankarası... “O önemli olmasa idi, Cumhuriyet’in başkenti de olmazdı” diyor.
Ankara ile ismi bütünleşmiş büyük bir şahsiyet, Hacı Bayram Veli... Fetret devri sonrası Osmanlı Devleti’ni dirilten hamlelerin içinde yer aldı. Ve Osmanlı’yı ’Büyük Fethe’, İstanbul’un fethine hazırladı. Onun halefi Akşemseddin manevî fatih olarak Sultan Mehmet’le birlikte Topkapı’dan içeri girdi. O yüzden ona “Şeyhü’r-Rum” , yani “Anadolu’nun şeyhi” deniliyor. Bütün Osmanlı padişahları ona Devlet’in manevî koruyucusu gözüyle bakıyor. Osmanlı yıkılınca, başkentlik bu yüzden Ankara’ya geçiyor.
Ankara mevzuu derin... Muhatabımın asıl aktüel konuya gelmesini bekliyorum. O da bunu hissediyor. “Hacıbayram, Ankara demek, İstanbul’un fethi demek. Ankaralılar arasında bir söz vardır: Ankaralının Hacıbayram’a gelmeyeni olmaz. Dirisi gelmezse, ölüsü mutlaka gelir!
Bu, yakın zamanda değişmiş. 20 yıldır Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı olan Gökçek, gerçek Ankara’yı itibarsızlaştırma programını Hacıbayram çevresini çökerterek ve cenazelerin Karşıyaka mezarlığından kaldırılmasını kolaylaştıran bir sistem kurarak uygulamaya koymuş.”
Anlayacağınız artık Ankaralıların tamamı Hacıbayram’a gelmiyor!
Gökçek, Hacıbayram, Ulus, Kale ve civarını yıkıma terk etmiş veya yıkılacağı tehdidi ile boşaltılmasını sağlamış. Bir zamanlar Ankara’da ticaretin, alışverişin kalbi olan Ulus-Samanpazarı bölgesi artık bir taşra çarşısı görüntüsü veriyormuş.
Tabii burada, “Ama dedim, Gökçek Hacıbayram’ı yeniden onardı, etrafını güzelleştirdi, yıkılan evlerin yerine yenilerinin yapımına başlandı...” Ona göre, Başbakan zılgıtı verince Gökçek Hacıbayram’a el atmak zorunda kalmış. Cami elden geçirilmiş, tuvaletler alta alınmış vs. Fakat bu arada da, Hacıbayram Hazretlerinin türbesinin kapısına bayan Gökçek’in imzası atılmış!
“Nasıl yani” diye tepki gösterdim. Cevabı kat’i oldu: “İnanmıyorsan git bak: Türbenin demir kapısında ” N “ ve ” G “ rumuzlarını gör ve ’edep yahu!’narasını sal gitsin!” Henüz gidemedim, bakacağım. Bu apaçık densizliği kabullenmek gerçekten zor!
Bu arada Gökçek, Kızılay Metro istasyonundaki Şeyh Şamil Camii’nin tabelalarına da kendi isminin baş harflerini yazdırmış: İMG! Etti iki imza. Ailenin diğer fertleri de isimleri camilere verilerek kalıcılaştırılıyormuş! “Başkent’e Gökçek imzası” iddiası boşuna değilmiş!
Konuşmanın başında farklı bir noktaya geldik görüldüğü üzere. Muhatabım “Ankara’yı 20 yıl yöneten başkan dünyanın en uzun süren metro inşaatlarına imza attı” diyor. Hatta, onun rakip olarak seçtiği Karayalçın’ın 4 yılda iki metro hattını hazır hale getirerek iyi bir örnek olduğunu, Gökçek’in bu hazır hatları açarak kibirlendiğini belirtiyor.
Bu ayıbı örtmek için hükümet metro inşaatını üstlenmiş. Belki de seçim öncesi açılacak ve Gökçek ayıbını unutarak yine bilvesile şişinecek! Hani o, bazı geçitlerin, köprülerin adını koyarken “60 gün köprüsü”, “45 gün geçidi” filan gibi isimler buluyor ya, Sincan metrosuna ve Çayyolu metrosuna da “20 Yıl Metroları” denilmesi bekleniyormuş!
Not: Bu yazı bana değil, AKP’yi destekleyen Akit gazetesinde Asım Yeni haber imzasıyla yazan Mehmet Doğan’a ait... Aralık başında çıkan bu yazıyı, yaşadığım şehrin, başkentimizin geçen yüzyıldan beri belediye başkanlığını yapan Melih Gökçek’e açık bir saldırı olarak görüyor, onun hukukunu koruyacak bir yazıyı ve bu yazıya cevabı en kısa zamanda vereceğimi duyurmak istiyorum!.. Sonuçta adam ‘tarihî eser’, onu da yedirmeyiz bittabii!..