Girdikleri gibi çıkarlar…
İYİ Partili İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Ali Kıdık''ın paylaştığı görüntülere; sıra sıra dizilmiş halde "vur emri"ni bekleyen o ekskavatörlere bakıyorum.
Baktıkça bir kara günü hatırlıyorum.
İngiliz birliklerinin Beyoğlu''nda yaptığı geçit töreni mi desem…
Fransız tankları mı Beyazıt Meydanı''ndaki…
Boğaza demirlemiş harp gemileri mi…
Millî hafızaya cebren kazımış bir acı miras da; hangisi?
*
Sonra, bir gece ansızın Ata''nın emanetinin bekçileri olduklarını ilana gelen gençlerin ayak sesleri duyuluyor derinden…
Kadınların boğazlarını yırtarcasına yükselen itirazları…
Ve tarihteki yankısı:
- Türkiye''nin istiklal ve hayat hakkını alacağı güne kadar hiçbir korku, hiçbir meşakkat önünden kaçmayacağız…
Gümbür gümbür inliyor Sultanahmet Meydanı:
- Demir ve ateş; kardeşler ben bunlarla hiçbir vatan ve ırkın öldüğünü işitmedim!..
*
Derken…
Adı bile bunun onayı olan Oğuzhan Uğur''un tiviti bir bıçak gibi saplanıyor, şifahi mücadeleyle şifalanma kolaycılığımıza:
- Her hafta gündemde Atatürk var. Şöyle yedirmeyiz, böyle silemezsiniz falan yazıyor yüzbinlerce kişi. Peki bana Ata''nın sahip çıkılan miraslarını sayar mısınız? Halen ayakta olan. Sildirmediğimiz… Buyurun lütfen, yazın.
Nasıl da haklı.
Ama toparlanmalı.
Ne işgal bilmediğimiz şey…
Ne kayıtsızlık…
En nihayetinde, "Fransız komutan Cadde-i Kebir''den Fatih edasıyla geçerken" de, "İttihatçılardan gayrısı, işgalciler nazarında bir hadım sürüsünden farksızdı…"
Varsın yine öyle saysınlar…
Öyle sansınlar…
*
"Bağımsızlık" yolunun "Aziz vatanın cebren ve hile ile zapt edilmiş kaleleri"nden geçtiğini unutsunlar…
"Kurtuluş" yolculuğunun işgal edilmiş tersanelerden başladığını…
"Büyük Zafer"in;
Millet fakruzaruret içinde harap ve bitapken…
Şahsi menfaatlerin müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edildiği bir çağda…
"Gaflet, dalalet ve hıyanet" ortamında…
Bütün devlet binaları ablukaya alındıktan sonra…
Karakollar, kolluk işgal güçlerinin denetimine alındıktan sonra…
Bütün ordular dağıtıldıktan sonra…
Meclis basıldıktan, milletvekilleri tutuklandıktan sonra…
Harbiye Nazırı evinde derdest edildikten sonra…
Aydınlar susturulduktan, sürüldükten sonra….
10. Kafkas Tümen Karargâhı''ndaki askerlerimiz, kendi vatanlarında, göz göre göre, yataklarında kurşunlandıktan sonra…
Sonuç olarak, damarlarımızda akan kandan başka, atalardan "miras" namına kalan ne varsa silindikten, yakıldıktan, yıkıldıktan sonra kazanıldığını unutup, betonmuşçasına gibi un ufak edebileceklerini düşünsünler; Süleyman Nazif''in "Aradan asırlar geçse ve bugünkü hüznümüz ve bahtsızlığımız şevk ve ikbale dönse bile, yine bu acıyı hissedecek ve bu hüzün ve teessürü çocuklarımıza ve torunlarımıza nesilden nesile ağlanacak bir miras olarak terk edeceğiz" dediği "kara gün"lerle dolu bir tarihten gelen milleti.
*
Tekrar tekrar ve tekrar ibretsiz yaşadık; biliyoruz artık:
"Alman orduları 1871 senesinde Paris''e girdikleri sırada, Büyük Napolyon''un zaferlerini kutlamak için dikilmiş olan zafer takının altından geçerken bile Fransızlar bizim kadar hakaret görmemişti. Ve bizim dün sabah saat dokuzdan on bire kadar hissettiğimiz üzüntüyü ve azâbı duymamıştı. Çünkü "Fransız" namını taşıyan her fert, çünkü yalnız Hristiyanlar değil, Yahudi Fransızlar''la Cezayirli Müslümanlar, o millî matem karşısında aynı keder ve utanç ile ağlamış ve kızarmışlardı.
Biz ise millî varlıklarının ve dillerinin devamını bizim gönlümüzün yüceliğine borçlu olan bir kısım halkın (azınlıkların) hayhuy şamatasıyla bu aziz matemimize en acı hakaretlerin birer tokat şeklinde atıldığını gördük. "Buna müstahak değil idik" diyemeyiz. Müstahak olmasaydık, bu felakete uğramazdık…."
*
Ama bir şeyi daha biliyoruz;
Değiştirilemez değil yazgımız.
Bugün 18 Mayıs…
Saat 12.00…
Bandırma Vapuru Sinop Limanı''na girdi…
*
Bir Mustafa Kemal daha gelmez belki ama; her Türk evladının içinde bir yerde, o vapuru Samsun''a ulaştıracak bir İsmail Hakkı Kaptan gizli; bu maya hiç değiştirilemedi.
Nasıl bir "kara gün"de, geldikleri gibi gittilerse…
Beki kıracaklar, dökecekler, yıkacaklar; devleti büyük zarara sokacak, millete büyük iş çıkaracaklar ama "Atatürk''ün emanetine kast ettikleri her metrekaresinden bu ülkenin", girdikleri gibi çıkacaklar!