Geri adım hep bizden ve Denktaş'ın kaygısı

Geri adım hep bizden ve Denktaş'ın kaygısı

Akay Cemal

Kıbrıs müzakerelerinin yapılacağı Crans Montana hazırlıkları sürerken, burnumuza kötü kokular gelmektedir. Hiç de hoş olmadığı gibi, hayra alamet de değildir!

Bir defa BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'nin, taraflara sunduğu belgede, 1960 Garanti sisteminin değiştirilmesi konusuna da vurgu yapılmaktadır. Eide'nin hazırladığı belge, İsviçre konferansındaki çalışmalara kılavuzluk edecek, rehber olacak.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın, Meclis'te temsil edilen parti başkan ve yetkilileriyle yaptığı görüşmeden sonra konuşan DP Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, "Garanti ve İttifak Anlaşmalarını sulandıracak tutumdan endişeliyim" dedi.

Belgede, Garanti ve İttifak Anlaşmaları'nın, 'garantiler' şeklinde bölünerek ele alınmasının kendisini rahatsız ettiğini kaydeden Denktaş, Garanti ve İttifak Anlaşmaları'nın sulandırılmasından kaygılandıklarını belirtti. Serdar Denktaş, belgeden İsviçre'de Garanti ve İttifak Anlaşmaları'nın ciddi anlamda tartışmaya başlanacağının anlaşıldığını ifade etti.

Kısacası; "Garantiler, olmazsa olmazımızdır, kırmızı çizgimizdir" diye diye, bugün gelinen noktaya bakınız.   İngilizlerin parmağıyla Garantiler de tartışma konusu yapılıyor ve çorap söküğü başlıyor. Rum tarafının bunca yıldır bağırıp çağırdığı, istediği de bu değil miydi? Türkleri gördü mü, tüyleri diken diken olan Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas, geçenlerde "Garantiler kalkarsa dünyanın en mutlu insanı ben olacağım" diye boşuna konuşmamıştı galiba…

Ambargolar ve izolasyonlar altında Kıbrıs Türk toplumunun yıllardır ezilmesine aldırış etmeyenler, görmezden gelenler, işlerine gelmediğinden 1960 Garanti sistemini 'modası geçmiş' diye niteliyorlar. Rum tarafı da bunu ballandıra ballandıra anlatırken, "1960 Güvenlik ve Garanti Anlaşması, Eide belgesi temelinde tarih oldu" diyorlar.

Bu gelişmeler karşısında Serdar Denktaş'ın kaygılarına katılmamak mümkün mü? Garanti Anlaşması sulandırıldığı takdirde, gün gele bir parmağımızı ısırdığımızda onu birden sızlayacak, ama kimse de gözümüzün yaşına bakmayacak. Bu nedenle Akıncı ve ekibinin çok dikkatli olması gerek!

Türk askeri, Kıbrıs'ta 43 yıldır barışın sigortasıdır

 

Kimine göre Crans Montana heyecan verici, kimine göre değil… Fileleftheros gazetesi, Rum tarafının isteklerinin garantiler ve Türk askeri ile ilgili olduğuna değindiği haberinde özetle şunları kaydetti: "Garanti Anlaşması'nın 4'üncü maddesinin 2'nci paragrafında öngörülen Türkiye'nin Kıbrıs'a tek yanlı müdahale hakkının kaldırılması istenecek, Türk askerinin yüzde 80'den fazlasının çözümün ilk gününden çekilmesi ve uzlaşılacak bir takvim temelinde nihai çekilme tarihi talep edilecek."

Hiç de şaşırmış değiliz. Çünkü bütün dertleri Garanti Anlaşması'dır, Türk askeridir. Her ikisi de ENOSİS'in önünde engel olduğu için Rumların bu talepleri en önceliklidir.

Rum Komünist AKEL Partisi'nin de açıkladığı gibi, bölgedeki irili ufaklı bazı ülkelerle Türkiye'ye karşı bir yay oluşturma çabaları bir tehlike arz ederken, İsrail komandolarıyla Trodos Dağları'nda 'işgal edilen köylerin kurtarılması' adı altında tatbikat yapılırken, Garanti Anlaşması ve Türk askeriyle oynamanın neye mal olabileceğini de hesaba katmak gerek. Hala aynı minval üzerine İsviçre'de görüşme yapılacaksa, beklentilerin de boşa çıkacağı aşikârdır.  Meclis Başkanı Sibel Siber, "Rum liderin iddia ettiğinin aksine, garantilerin devam etmesini isteyen Türkiye'den ziyade Kıbrıs Türk halkıdır" diyerek bir gerçeği vurguladı. Başbakan Hüseyin Özgürgün de, "Türk askeri olmasın, yarın burada çatışma çıkar" şeklinde görüş belirtti. "Rum tarafı İsviçre'ye kerhen gidiyor" diyen Başbakan, ayrıca Türkiye'nin garantisinin hiçbir şekilde sulandırılmaması gerektiğini vurguladı.

Daha Türk askeri burada iken bile Güney'e geçen Türkler horlanmakta, saldırıya uğramakta, arabalarına zarar verilmektedir. Ya Türk askeri olmasa? O zaman Kuzey'de bile zorbalık satacaklarına kuşku yoktur. Çünkü kilisenin ve eğitimin etkisiyle, bizdekinin tam aksine Güney'de gözünü Türk düşmanlığı bürümüş, ırkçı bir nesil vardır. AB'nin yaptırdığı anketlerde bile AB üyeleri arasında en ırkçı toplumun Kıbrıs Rumları olduğu açıklanmıştı…

Niye 43 yıldan bu yana ellerini tetiğe götüremediler? Bunları hiç düşündünüz mü? Çünkü karşılarında Mehmetçik var. Barışın sigortası olan ve 43 yıldır bunu kanıtlayan Türk askeri var… Olmasaydı, 1974 öncesinde olduğu gibi, ateşkesi sık sık ihlal etmezler miydi? O dönemde askeri üstünlüklerini avantaj kabul ederek, ateşkes anlaşmalarının mürekkebi bile kurumadan yeniden silaha sarılır ve Türk bölgelerini yaylım ateşine tutarlardı… Caydırıcı güç yoktu karşılarında… O zor günleri yaşayanlardanız… Özlemini çektikleri günlere dönebilmek için Garanti Anlaşması'nda değişiklik talebinde bulunanlar, çözümün ertesi günü de korkulu rüyaları olan Türk askerinin yüzde 80'inden fazlasının Ada'dan gitmesi, geri kalanların da bir takvime bağlanarak, ona göre ayrılmasını istiyorlar.

Crans Montana'ya bu şartlar ve taleplerle gideceklermiş!.. Ancak bir gerçeği kabul etmelerinde yarar vardır. Bu Ada'da barış ortamını sağlayan, daha doğrusu barışın sigortası olan ne kendileri, ne Yunan askerleri, ne BM Barış Gücü, ne de üslerdeki İngiliz askerleridir! Kıbrıs'ta barışın sigortası Türk askeridir. Yalnız Kıbrıs'ta değil, Doğu Akdeniz'de de!