Gerçekler, sansür ve gazzzzz!!!
Sınır ötesindeki terör faaliyetleri durmuyor, neredeyse her gün bir şehit haberi geliyor...
Kadın cinayetleri engellenemiyor, her ay neredeyse 30 kadın katlediliyor...
Başta Suriyeliler olmak üzere, Türkiye''nin kentlerini adeta işgal eden sığınmacı, kaçakların yol açtığı asayiş olayları bitmiyor, artık yurttaşlar sokaklarda bıçaklı, kılıçlı saldırıya uğruyor...
Toplum sosyo ekonomik kıskacın içinde bunalıma sürüklenirken, Türkiye''de her yıl en az 30 milyon kutu antidepresan satılıyor...
İşsiz sayısı 7,5 milyona dayanırken, 9 ayda 1600 kadar emekçinin iş kazalarında ölmesi Türkiye''de yaşamın her alanındaki güvenlik sorunlarını çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor...
Yolsuzluk, vurgun, talan, doğa yağmacılığı, yaban hayatın tüketilmesi denizlerin kirletilmesi ve yeşil alanların yok edilmesi o kadar sıradan haberler haline geldi ki, tüm bunlar toplumdan gizlenmeye çalışılıyor, ülkeyi yönetenler ise bu sorunları zerre kadar önemsemiyor, tam aksine büyütmek için çaba harcıyor...
Ve tüm bu çarpıklıklarla cenderenin içerisinde, ülkenin millî varlıkları toplumun yüzde 25''ini mutlu etmek için seferber edilirken, yurttaşların yüzde 75''i, bırakın ayakta durmayı, yaşamak için var gücüyle mücadele etmek zorunda kalıyor...
Çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde görünmeyen bir gıda enflasyonu halkı adeta açlığın buhranında tutuyor...
Gazetelere dün haber olan aşağıdaki başlıklar ise sadece çöküşü değil, sosyo ekonomik gidişattaki tükenişi ve gelecekle ilgili karanlığı da net biçimde tarif ediyor...
SEFALETİN AYAK SESLERİ!...
Süt üreticileri yakında bir kilo peynirin 250 liraya yükseleceğini duyururken, aşağıdaki başlıklar da dünkü gazetelerdeydi;
"Zeytin üreticisi hasadı durdurdu..."
"Süt işletmelerinde toplanan inek sütü oranı yüzde 5.2 oranında azaldı..."
"İstanbul''da bir zincir markette bonfilenin kilosu 426 liraya satılıyor..."
"Gıda fiyatları dünyada yüzde 4, Türkiye''de yüzde 92 arttı..."
"En fazla değer kaybeden para biriminde ikinciyiz..."
"Bireysel kredi ve kredi kartlarına ilişkin takibe giren tutar Ekim ayında 29,2 milyar liraya ulaştı..."
"Türkiye Bankalar Birliği''ne göre ağustos ayı içerisinde kredi borcunu ödeyemediği için takibe düşen yurttaş sayısı 181 bini aştı..."
Türkiye''nin ekonomik alanda nasıl çöktüğünü kanıtlayan vahim gerçeklerden bir bölümünü aksettiriyor yukarıdaki başlıklar...
Ancak birkaç muhalif gazete dışında, yukarıdaki başlıkları medyada zerre kadar göremezsiniz...
Çünkü dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olmadığı kadar kuşatılmış bir medya var Türkiye''de...
Neredeyse yüzde 90''ının yandaşlaşması değil, gazetecisi, yazarı, televizyoncusunun da suni gündem tuzağının taşeronları olarak medyadaki karartma operasyonlarına katkı sunduğu bir kuşatma, sindirme, yanıltma ülkesi haline getirildi Türkiye...
Velhasıl bugünlerde Türkiye sansürü tartışırken, sansür zaten yıllardır uygulanıyor bu ülkede...
Bu arada, sadece yandaş medya değil; Türk halkını oyalayan suni gündem tuzağını pohpohlayanlar da katkı sunuyor yukarıdaki gerçeklerin örtbas edilmesine...
Türkiye''nin "asıl" gündemi seçim olacak mı, olmayacak mı, cumhurbaşkanı adayı şu mu olsun, bu mu olsun, seçimi falan parti mi kazanacak, filan parti mi kazanacak tartışması değil...
Türkiye''nin gündemi, anketçiliği ayağa düşürürken, partileri hortumlayan masabaşı algı operatörlerinin siyasi araştırma diye piyasaya sürdüğü (ancak toplumun içine düştüğü sosyo ekonomik bunalımı görmeyen) uydurma grafik zırvacılığının hayali sonuçları da değil...
İKTİDAR, YANDAŞ, ÖRTBAS...
Türkiye''de yediden yetmişe toplumun tüm kesimlerini kuşatan, bunaltan, kahreden ve günden güne tüketen, üstelik giderek de kangrenleşen asıl gündem bellidir;
Siyasetçilerin de, liderlerin de, anketçilerin de, köşelerinde iktidara yağ çekmek için zırvalayan gazeteci kılıklı ahmakların da uğramadığı çarşı-pazardaki piyasa yangınının vahim sonuçlarından başka bir şey değil memleketin asıl gündemi...
Diyanet İşleri Başkanlığı istediği kadar yolsuzlukla ilgili vaaz verdirsin ama, dünyada küresel gıda fiyatları son 6 aydan bu yana düşüş yaşarken, Türkiye''de niçin ısrarla yükseldiği sorgulanmıyorsa bunun tek sebebi piyasayı denetimsiz bırakarak, rantiyenin önünü açanlardır...
İşte yazının başından itibaren dikkat çekilen bu acı gerçekler, giderek kangrenleşirken; AKP iktidarı tüm bu rezaletlerin, sıkıntıların, cenderenin, kıskacın ve kahredici zam işkencesinin duyulmasını, bu konuda paylaşımlarla yorumlar yapılmasını, ülkedeki sosyal ekonomik girdabın sonuçlarının yayılmasını, duyulmasını istemiyor...
Ve bu uğurda bir sansür yasasını hızlıca Meclis''ten geçiren AKP milletvekilleri, önce koltuklarından kahkaha attılar, sonra da toplumun nasıl zapturap altına alındığını kutlamak için TBMM kürsüsünün önünde hatıra fotoğrafı çektirmekten de geri durmadılar...
Evet; dünkü gazetelerde sadece gıda fiyatlarının, sosyo ekonomik kıskacın ve bankalardaki girdabın nasıl büyüdüğünü anlatan başlıklar yoktu...
Sansür yasasına meydan okuyan manşetler de vardı muhalif gazetelerde...
Peki; son 20 yılda yandaşlaştırılan ve AKP''nin bütün icraatlarını (acı gerçeklere rağmen) ters yüz ederek pembe tablolar çizen iktidar gazetelerinin attığı başlıklara ne demeli?.
Hürriyet gazetesi "Gazda fiyatı biz belirleyelim", demişti, Sabah Gazetesi "Türkiye ''gaz'' için en güvenli rota" başlığını atmıştı, Türkiye Gazetesi "Enerjide merkez olma fırsatı" diye yazmıştı, Akşam Gazetesi ise "Enerjide dev ortaklık" diyerek, Erdoğan ile Putin arasındaki "gaz" görüşmesine dikkat çekmişti...
Milyonları buhrana sürükleyen zam sefaleti ve bunları gizlemeye çalışan sansür yasasının ardından, yandaş medya üzerinden millete ve memlekete "gaz" vermek nasıl bir çırpınış ve nasıl bir komedidir acaba?..