Gerçeği ve sahtesiyle gündemimiz
1 Kasım seçimlerinden itibaren gündemimizde neler var? Bunun cevabını kısa yoldan vermek için; siyasette ve medyada nelerin konuşulduğuna bakalım; sıralamaya koymadan yazalım: 1.Başkanlık sistemi, 2. "Yeni" anayasa, 3. Özerklik ilanı, 4. Irak modelinden esinlenen 'Çözüm süreci', 5. Bölücü terör partileri, belediyeler ve STK'ların dokunulmazlığı, 6. Bölücü terörle mücadele-Şehitler-Vatandaşın sefaleti, 7. Etnik ve inanç ayrışması, 8. Katar ve Barzani'den başka dostu kalmayan siyaset, 9. Kuşatılan Türkiye, 10. Sekiz yıldır yerinde sayan ekonomi -İşsizlik-Ücretler-Vergiler-Pahalılık, 11. Borç batağındaki Türkiye ve vatandaş, 12. Rus uçağının düşürülmesi, 13. Irak ve Suriye'de terör-Türkmenler-Akdeniz'e uzanan PYD/PKK koridoru, 14. Suudi Arabistan-İran gerginliği, 15."Sığınmacılar"-Tehdit altında kalan demografik yapımız, 16. Kıbrıs görüşmeleri, 17. Ege'de işgal edilen adalarımız, 18. Rekor kıran cinayetler, 19. Dolup taşan hapishaneler, 20. "Devletin ve milletin soyulması", 21. "Çöken eğitim sistemi", 22. "Yerde sürünen adalet, 23. Çözülen devlet yapısı, 24. Anayasa ve yasaları tanımayan fiili durum, 25. Buharlaşan basın özgürlüğü, 26. Yandaşların istilasına uğrayan Kamu kurumları, 27. İmtiyazlı zümreler ve bozulan eşitlik, 28. İşletilemeyen kanun ve kamu düzeni, 29. Bozulan ahlak ve yıkılan yuvalar, 30. Kamplaşan, gerginleşen ve ruh sağlığı bozulan toplum, gibi…
Tekrar soralım; her biri devasa boyuttaki bu 30 meselenin hangisi, ne kadar gündemimizde? Görülen o ki ilk 5, gündeme hâkim konumda. Hem de açık arayla.
Yine soralım; bunların hangileri gerçek, hangileri sahte olabilir? Açık değil mi; ilk 5'i sahte, kalanları da gerçek ve köklü diyebiliriz. Sahteler, gerçek gündemi toz bulutu gibi örtüp gözlerden uzaklaştırmaya yarıyor. Peki, sahte gündem ne demektir? Onu da cevaplayalım; milletin ihtiyacından değil de, 1923'te egemenliği Osmanlı'dan devralan Türkiye Cumhuriyeti'nin yerine başka bir devlet kurmak isteyenlerin ihtiyacından kaynaklanan gündem demektir.
İşte size sahte bir günden maddesi: TBMM'de kurulmasına karar verilen partiler arası ortak komisyon... Bölücü terör örgütünün uzantısı partinin de yer alacağı bu ortak komisyonun görevi de şu olacakmış: "Sivil" ve "yeni" bir anayasa yaparak devletin yeniden kurulmasını [Tabii Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak şartıyla] ve "Başkanlık Sistemi"ne geçişi sağlamayı görüşmek. İyi de, MHP ve CHP, Anayasanın ilk 4 maddesinin değişmesine ve Başkanlık sitemine hayır dediği halde, ortak komisyon yine de kurulabiliyor. Bu komisyonun ne yapacağını da hatırlayalım. Komisyon olmazları, oldurmaya çalışacak! Garip değil mi? Evet. Şöyle ki; TBMM, Anayasanın millî-üniter devlet yapısını belirleyen ilkeler hariç, her maddesini değiştirmeye muktedirdir. Nitekim, Anayasada 1987'den beri 136 değişiklik yapılmıştır. Bundan sonra da yapılabilir. 1982 Anayasası 175'inci maddesi de aynen bu hükmü taşımaktadır.
Bu bakımdan egemenliği belirleyen yukarıdaki millî-üniter devlet yapısına dokunulamaz. Egemenlik, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve sahibi olan Türk Milletine aittir. Bu sahiplik bedeli asırlarca ödenen; canla, kanla, ilimle irfanla kazanılmıştır. AKP ve HDP ittifakına ait değildir. Hatta bütün partiler ittifak etse bile egemenlik değiştirilemez; Türk Milletinin elinden alınamaz. Bunun için 1876 Kanunu Esasi'den 1982'ye kadar var olan bütün anayasalarımız bu esasa göre düzenlenmiştir. Osmanlı'yı çok sevdiğini iddia edenler dahil, herkese duyurulur!..
Türkiye'nin devasa meseleleri, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bekleyecek demektir. Mecliste yeniden, kaç perde süreceğini bilmediğimiz "devlet çalma" oyununu seyredeceğiz. Muktedirlerin bu ideolojisi uğruna, milletçe kan kaybetmeye devam edeceğiz. Yazıklar olsun.
Aslında bu yazdıklarımız boşunadır. AKP muktedirleri ne yapmak istiyor, bellidir. İşte çok tanıdık bir delil: "2. Cumhuriyet Tartışmaları" adıyla 1993'te yayınlanan kitaptan okuyalım: Daha Belediye Başkanı olmadığı bir sırada RTE diyor ki; "Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. 'Türkiye Türklerindir' gibi tezler yanlıştır. Türkiye, Türkiye'de yaşayan herkesindir."
Vatandaşlar değil de 27 etnik grup söz konusu olunca, egemenliğin bölüşülmesi gündeme geliyor. Bu söylem 13 yıldır, şehit cenazelerinde ve her yerde yüzlerce defa tekrarlanmıştır. Ayrıca, bu yönde anayasa ve kanunlara aykırı olarak bir çok yasal ve idari düzenleme yapılmış, PKK ile gizli-açık pazarlıklar bu temel üzerinden yürütülmüştür. "Çözüm süreci" projesi de bu temele dayanmaktadır. İktidarın Acil Eylem Planındaki "bütün etnik ve inanç grupları anayasada yer alacak ve herkes kendini temsil ve ifade edecektir" taahhüdü ve partiler arası komisyon da bunu tartışacaktır.
Bu gerçekler karşısında, muktedirlerden gelecek bu kabil teklifleri incelemeye almadan, "sizin ne yapmak istediğinizi biliyoruz. Bunun için boşuna yorulmayın" diyerek gerçek Türkiye gündemine dönmek şarttır.
***
Not: Değerli hocamız Necdet Özkaya, 21 Aralık'ta Gazi Üniversitesi Hastanesi'nde başarılı bir ameliyat geçirmiştir. MEB'de Genel Müdür, Müsteşar Yardımcılığı gibi görevlerde bulunan, nesillerin bilgili ve millî şuur sahibi olarak yetişmesi için emek veren Özkaya'ya Allah'tan acil şifalar dileriz.