Genelkurmay’dan Emniyet’e yalan ültimatomu!
Önceki gün 16.00 sularında cep telefonum çaldı. Arayan Genelkurmay Karargahından İletişim Dairesi Başkanı Tuğgeneral Tayyar Süngü’ydü.
Tayyar General “Asla doğru değil” dedi.
Neye mi?
Pazar günü çıkan yazımızdaki bir iddiaya!
Yok, iddia sahibi ben değilim, ben sadece aktardım.
İddia sahibinin adı ne mi?
Ali Fuat Yılmazer!
O kim mi?
Kimilerine göre Başbakan Erdoğan’ın İstanbul’a her gittiğinde bir odaya kapanıp uzun uzun sohbet ettiği adam!
İşi mi?
Polis!
Görevi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün istihbarat patronluğu ya da tam ifadesiyle İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı.
İzmir’den İstanbul’a ekibiyle gelen Hüseyin Çapkın’ın görev yerini değiştiremediği iki isimden biri!
Peki Ali Fuat Yılmazer ne mi dedi?
TSK bünyesinde gerçekleştirilen Ergenekon, Kafes ve Balyoz gibi pek çok operasyonun Genelkurmay’ın bilgisi ve hatta onayı ile yapıldığını!
Yılmazer bunu kime mi
söyledi?
Fatih Altaylı’ya!
İşte biz de Altaylı’nın sütunundan aktardığı bu ifadeyi üç gün önce kaleme alarak Genelkurmay’a, “Madem AKP ile kol kolasın neden ona karşı gibi görünerek TSK üzerinden istismar imkanına vesile oluyorsun” sorusunu yönelttik.
Tayyar Paşa haberi ya da iddiayı net ve sert bir beyan ile yalanladıktan sonra sözlerine şöyle devam etti:
- “İfade edildiği gibi bir şeyin değil olması, akla getirilmesi dahi söz konusu edilemez. Genelkurmay’ın hiç kimse ile ortak operasyon, şu bu yaptığı yoktur. Genelkurmay Başkanlığı sadece yasa gereği olarak yargının taleplerini yerine getirmiş, yani yasaları çiğnememe hassasiyetini göstermiştir.”
Görüyorsunuz beyan net, durum bu iken Yılmazer’in söylediklerine ne demeli peki?
Diyeceksiniz ki o beyan Emniyet’i değil, Ali Fuat Yılmazer’i
bağlar!
İyi de Yılmazer, Emniyet’in çok etkili bir ismi, dahası Teşkilatı o ifadeleri için bizi bağlamaz falan da demedi!
SEFERBERLİK...
Demirel’e son görevini yap çağrısı!
Demokrat Parti’de lider arayışları sürer ve Tansu Çiller’in dönmesi üzerinde spekülasyonlar yapılırken, gencinden yaşlısına oluşturulan kalabalık bir grup iki gün önce Güniz Sokak’tan randevu istedi ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den fedakarlık talep etti... Peki ne midir Demirel’den istenen?.. 2011’de yapılacak olan genel seçimde merkez sağa şapka ya da şemsiye olması yani DP’nin başına geçip barajı aşmasına vesile olması... Bazılarınızın o yaşta olur mu dediğini duyar gibiyim ama Demirel, şayet baskılarla bunaltılır ve kabul ederse müthiş birikimi ile pekala bir rüzgar estirebilir ve merkez sağ oyların en azından bir bölümünü DP’ye kanalize edip onu Meclis’e taşıyabilir. Demirel’in liderliği sadece ilgi çekmeyecek, aynı zamanda belli bir sinerji de yaratacaktır. En önemlisi DYP ve ANAP kökenlilerin hiç birinin buna itirazı olmayacak ve tam bir seferberliğe vesile olacaktır.. Demirel’in DP’nin başına geçmesi, toplum tarafından da fedakarlık olarak algılanacak ve bunun oy olarak yansıması mutlaka olacaktır... Peki bu işin olabilirliği var mı?.. Sayın Demirel’in böyle bir teklife evet demesi kolay değil ancak ablukaya alınır, ısrarlı olunursa ülke ve rejimin geleceği adına ikna edilmesi ihtimal dahilindedir... Evet, Demirel’e gel ve son görevini yap diyecek olanlar, büyük deha Mimar Sinan’ın 87 yaşında yaptığı ustalık eseri Selimiye Camii örneğini vermeli ve kendisinden son hizmet olarak Mesut Yılmaz’la Tansu Çiller’in paramparça ettiği merkez sağı yeniden yapıştırmasını istemelidir... Ben inanıyorum ki Sayın Demirel, ısrar edilirse bu görevden kaçamayacaktır... Demirel’in ekranlardan Tayyip’i bombalaması ve halkın nabzını tutması, emin olun çok farklı olacaktır...
ADIM ADIM...
AKP, Öcalan’la Kürt ordusunu mu müzakere ediyor?
Abdullah Öcalan’la AKP’nin, pardon devletin müzakeresi sürüyor... MİT Müsteşarının bile İmralı’ya gittiği kesinleştiğine göre belli ki çok önemli şeyleri(!) konuşmuşlardır, öyle değil mi?.. Dünya’da hücresinden örgütünü yönetmesine izin verilen tek terörist önder olan Abdullah Öcalan yeni bir ilke daha imza atarak örgütü ve sevenlerine Öz Savunma Birliğinin kurulması talimatını iletti!.. Peki o ne midir?.. Kısacası Kürt ordusunun kurulmasıdır!.. Evet müebbede mahkum Öcalan’ın yaptığı ya da yapmasına izin verildiği son büyük densizlik budur ki bu tablo AKP ile Öcalan ve PKK’nın hangi konuma sokulduğunu gözler önüne seriyor... Soruyorum, bizim MİT’çiler yoksa Öcalan’la bu Kürt ordusu işini mi konuştular? Değilse yapılan onca müzakere sonrasında bu Kürt ordusu hikayesi nereden çıktı?.. AKP ama bilerek ama bilmeyerek, adım adım Kürdistan’ın tuğlalarını döşüyor haberiniz ola!
ÇİFTE STANDART...
Öğrenciye dayak, PKK’ya şefkat!
Yaşananları televizyonlardan hepiniz gördünüz. Bir grup öğrenci, sadece demokratik protesto hakkını kullanmak isteyince, falakanın ötesinde adeta linçten geçirildi... Peki ama aynı şeyler örneğin Gazze olayında İsrail’i lanetlemek için yürüyenlere neden yapılmadı? Öyle ya gecenin bir yarısında protesto için Taksim’i işgal edenler gösteri iznini almışlar mıydı?.. Acaba bu öğrenciler Erdoğan’ı değil de Kılıçdaroğlu’nu protesto için yürüyor olsalardı aynı baskıları görürler miydi?.. Bırakın onları, iktidar PKK’lılara gösterdiği şefkat ve hoş görünün onda birini neden bu öğrencilere göstermez de silindir misali üzerlerinden geçilir.. İşte bu rejimin adı Tayyiban demokrasisidir ve bu sistemde demokratik hak sadece AKP’ye iman edenler için söz konusudur!