Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ ne demek istedi?
Dün, Genel Yayın Yönetmenimiz Hayri Köklü ve savunma muhabirimiz Fatih Erboz’la beraber Orgeneral İlker Başbuğ’un basın toplantısını izlemek için Genelkurmay Karargahına
gittik.
Toplantı, Diyarbakır Lice’de şehit olan 9 er sebebiyle hüzünlü başladı.
Orgeneral Başbuğ, şehitlerimiz için üzüntüsünü açıkladıktan sonra ilk bilgileri paylaştı ve patlatılan bomba hakkında bilgiler verdi.
Gömüden
çıkarılan silahlar
Ardından gündem konusuna yani Ergenekon olayına gelindi ki bu nitelemeye İlker Paşa, mahkeme kararlarına atıf yaparak haklı tepkisini ortaya koydu.
Soru cevap faslından önce Beykoz Poyrazköy’de gömüden çıkarılan silahlarla ilgili olarak konuşan Orgeneral Başbuğ’un silah, mühimmat ayrımını yaparak yakalanan silahlardan hiç birinin TSK’ya ait olmadığını söylemesi fevkalade önemliydi.
Keza mühimmatlarda sadece kafile numarasının bulunması yani aynı seriden üretilen binlerce silahın aynı numarayı taşıdığı bilgisi de kamuoyu için yeniydi.
Yine MKE Kurumu’nda üretilen muhimmatların, TSK’nın yanı sıra Emniyet Müdürlüğünce de satın alındığının açıklanması da fevkalade kayda değerdir.
En önemlisi, aynı kafiledeki silahların bir bölümünün TSK’ya bir bölümünün de Emniyet’e verildiği bilgisi, adeta bomba haber hüviyetindeydi.
Poyrazköy’deki silahlarla ilgili olarak boş lav silahlarının gömülmesi ve yine dolu bir lav silahının TSK envanterinde olmamasının açıklanması ise kafa karıştıran bir başka olguydu.
Gelelim askeri bölge söylemine:
Oradaki bilgi de yanlış çünkü söz konusu alan, ikinci derecede askeri bölge, yani buraya Türk vatandaşı olan herkes girebildiği gibi imar alındığında bu tür arazilere bina bile kurulabiliyor. Dolayısı ile Orgeneral Başbuğ bu açıklaması ile “Burası askeri alan, silah gömme işini askerden başkası yapamaz” dezenformasyonlarına cevap vermiş oldu.
Genelkurmay Başkanı TSK’nın1996’dan itibaren gömülü silahının olmadığını ısrarla belirtti.
Silahlar
Emniyetin mi?
Dahası kayıtlara göre TSK’nın mühimmatında bir kayıp da söz konusu değilmiş.
Gelelim bu ifadelerin tercüme
edilmesine:
Orgeneral Başbuğ bu gömü işinde ısrarla, TSK yok derken belli ki başka adresleri işaret etti.
Hayır, Başbuğ Paşa devletimizin hiçbir kurumunu hedef göstermedi ve bunu yapmamaya çok özen gösterdi ama komutanın bir şeyleri ima ettiği ortadadır.
Genelkurmay Başkanlığı gibi çok önemli makamda olan biri, böyle bir tespiti ya da hükmü kamuoyuna sunuyorsa, bundan sonraki süreçte artık Ergenekon ile ilgili kuşkular çok daha derinleşecektir.
Bizim inanmayı istemediğimiz, ama bazı çevrelerin ısrarla seslendirdiği polisin içindeki bir grubun manipülasyonlarla organizasyonlar yaptığı iddiaları, artık toplumsal kanaat haline bile dönüşebilecektir.
Bu açıklamalardan sonra artık gömüden çıkan silahlar edebiyatını hiç kimse yapamayacak, tersine bu işin tiyatro olup olmadığı yüksek perdelerden sorgulanacaktır.
Soru-cevap faslı ile ilgili yorum ve hükmümüze gelince:
Orgeneral Başbuğ, TSK’nın demokrasiye bağlılığını defalarca vurgularken TSK içinde darbecilerin barınamayacağını belirterek de darbe iddialarına cevap vermiş oldu...
İddianameye
eleştiriler!
Genelkurmay Başkanı soru-cevap faslında yargı hükmü olmaksızın yapılan karalamaları eleştirerek birinci ve ikinci iddianamedeki bazı çelişkileri de dillendirdi ki bize göre günün haberlerinden biri buydu.
Öyle, çünkü Orgeneral Başbuğ gibi hukuk ve devlet teamüllerinde çok titiz bir komutan, yazılan iddianameyi misaller vererek eleştiriyorsa bunun anlamı, TSK’nın bu iddianamedeki iddialarla mutabık olmadığının net delilidir.
Gizli tanık ve itirafçılara dayandırılarak ileri sürülen kimi iddiaların kofluğunu da yine örnekleme metoduyla çürütüp eleştirdi.
Keza soruşturma ile ilgili olarak gizliliğe uyulmaması olayı da Genelkurmay Başkanının en önemli konu başlığıydı.
Orgeneral Başbuğ bu bölümde, TSK’ya karşı bir yıpratma ve psikolojik operasyonunun başladığını yine örneklerle ortaya koydu.
Gömü haberlerinin bir kanalda 50 dakika verilmesinden, tamamen Adalet Bakanlığı inisiyatifinde yürütülen GATA’ya sevk ve telefon dinlemelerine kadar pek çok konunun askeri yıpratmak için kullanıldığını söyledi.
İlker Paşa aynı şekilde bazılarının Ergenekon dediği soruşturma için TSK’nın teşvik edici bir pozisyonda olmadığını, arama ve gözaltına almaların da yasalar çerçevesinde yapıldığını söyledi.
İsrail kim
oluyor!
Evet görüldüğü gibi Genelkurmay Başkanı o üniforması ile söylenebilecek her şeyi, ama her şeyi söylemiş, dahası sorulmayan konulara bile açıklık getirmiş ve soruşturmadaki yanlışlıkları hukuka müdahale etmeden kamuoyunun vicdanına sunmuştur. Bütün bunları canlı-yayında yapması ise anlayanlar için bir başka mesajdır.
Dünün özeti şudur:
TSK, Ergenekon’u kendine yönelik örtülü operasyon olarak görüyor ve metodundan ızdırap duyuyor.
Dünle ilgili bir başka önemli not da Orgeneral Başbuğ’un “Suriye ile yaptığımız ortak askeri tatbikata İsrail ne diyecek” sorusuna verdiği spontane cevaptı ki o çok önemlidir:
- “Bizim tatbikatımızdan İsrail’e ne? Onları ne alakadar ediyor? Onlara mı soracağız? Biz büyük devletiz ve ona göre davranırız.”
Genelkurmay Başkanını İsrail
yörüngesinde göstermek isteyen malum güruha bu cevabi sözü armağan ediyoruz.
Böyle bir sözü Abdullah Gül edebildi mi hiç?