Reuben Muston zihniyetinin disiplin ve adanmışlıkla dolu olduğunu söylüyor. Bunu en iyi bilenlerden biri de Reuben’in kendisi. İlk dövüşüne 11 yaşında çıkan Reuben, 14 yaşına geldiğinde ulusal takım ile antrenman yapmaya başlamıştı. Bugün 20 yaşında olan ve Reading’den gelen genç boksör, "Boks ringinde her zaman başını eğip işe odaklanırsın" diye belirtiyor.
Reuben, bu yaz Paris’teki Olimpiyat Oyunları'nda Team GB (Büyük Britanya Takımı) adına yarışıyor olabilirdi. Ancak Mart 2022’de, Ulusal Amatör Şampiyonası finallerinde, Reuben henüz 17 yaşındayken burnu öylesine kanamaya başladı ki maç durduruldu. Reuben o anı şöyle hatırlıyor: "Hakem, rakibim ve ben, hepimiz kan içindeydik. Ertesi sabah uyandığımda, odam adeta bir cinayet mahalline dönmüştü. Burnumun kırıldığını düşündüm."
Reuben ve babası Dan, acil servise gitti. Yapılan kan testi sonuçları doktorları endişelendirdi ve Reuben hemen bir koğuşa yatırıldı. Reuben yine boksör zihniyetini devreye soktu; başını eğip durumu kabullenmeye çalıştı. Kendini iyi hissediyordu; biraz yorgundu ama İngiltere’de ortaöğretim sonrası yapılan sınavlara hazırlanıyor ve günde iki kez antrenman yapıyordu. Kanser olduğunu düşünmek aklına bile gelmemişti.
Netflix izleyerek dikkatini dağıtmaya çalıştı ve her testi, bir boksörün bir sonraki raunta odaklanması gibi ele aldı. Sonunda bir kemik iliği biyopsisi yapıldı ve sonuçları öğrenmek için yanında annesi Cath ile babası Dan de vardı. Boksör o günleri "Doktor bana aplastik anemi teşhisi koyduğunda içim rahatlamıştı. Sadece daha fazla brokoli yemem gerektiğini düşündüm" diye anlatıyor.
Ancak işler düşündüğü kadar basit değildi. Aplastik anemi, kemik iliği ve kök hücrelerin yeterli miktarda kırmızı ve beyaz kan hücreleri ile trombosit üretemediği, nadir görülen ve hayatı tehdit eden bir hastalıktı. Reuben’in kan değerleri o kadar düşüktü ki, haftalar içinde ölebilirdi. Acilen kök hücre nakli gerekiyordu.
Anthony Nolan adlı bir hayır kurumu, dünya çapında bağışçılarla insanları eşleştiriyor. 1974’te Shirley Nolan adlı bir anne, oğluna uygun kök hücre bulmak için bu organizasyonu kurmuştu. O zamandan bu yana dünya çapında 26.500'den fazla nakil gerçekleşmesine yardımcı oldular.
Bir eşleşme beklerken, bağışıklığı baskılanmış olan Reuben evde mahsur kaldı. A-level sınavlarını yemek masasında, karşısında bir gözetmen ile yapmak zorundaydı. Günde 30 hap içiyor, düzenli olarak hastaneye kan nakli için gidip geliyordu. Ancak pozitif kalmayı başardı ve yüzlerce arkadaşını ve boks camiasındaki insanları kök hücre bağışçısı olmaya teşvik etti.
Sonra beklenmedik bir gelişme yaşandı: Reuben’in annesi ve babası üzerinde yapılan testler, her ikisinin de oldukça nadir kemik iliği türlerine sahip olduğunu gösterdi. O günleri "Annemin tüm dünyada 100, babamın ise sadece 9 eşleşmesi varmış. Bu da demek oluyor ki mükemmel bir eşleşme bulmam imkansızdı," diye anlatıyor Reuben.
Doktorlar, Reuben’in babası Dan’in sadece yüzde 50 uyumlu olduğunusöylediler ama yine de en iyi seçenek oydu. Reuben’in annesi uzun süreli bir sağlık sorununa sahip olduğu için bağışçı olamıyordu.
Bunun üzerine Dan, sağlığını iyileştirmek için bir spor salonuna yazıldı ve kök hücre üretimini artırmak için vitamin takviyeleri almaya başladı. Mart 2023’te, Reuben nakil için beş gün boyunca kemoterapi ve iki gün radyoterapi görürken, Dan de kök hücrelerini bağışlamak üzere hastaneye gitti. Sonrasını Reuben'den dinleyelim:
"Hemşireler, babamın 40’lı yaşlarında olduğu için gerekli olan dokuz milyon hücreyi toplamanın iki gün sürebileceğini söylediler ama bir günde tam 14 milyon hücre bağışladı. Vitaminler işe yaramıştı."
Dan’in süper hücreleri Reuben’e nakledildi. Bağıştan sonra Reuben’in vücut sıcaklığı 41.6 santigrat üzerine çıktı, çünkü bağışıklık sistemi, babasından gelen yabancı hücrelere saldırıyordu. "Koğuştaki en yüksek ateş benimkiydi" diye hatırlıyor Reuben ve "İki gün boyunca bu duruma katlanmak zorundasın, sonra tekrar kemoterapiye başlıyorsun. Üç hafta sonra taburcu oldum. Her şey yolunda gitti" diye ekliyor.
Yalnızca yolunda gitmekle kalmadı; bu yılın Mart ayında, Reuben Londra Maratonu’nu üç saat otuz beş dakikada tamamladı. Şu anda Reading Üniversitesi'nde İspanyolca ve Ekonomi okuyor. Ayrıca haftada altı gün antrenman yaparak ringe geri döndü ve 2028 Los Angeles Olimpiyatları’na gitmeyi hayal ediyor. Ruben "Antrenörüm bana artık eskisinden daha iyi olduğumu söylüyor. Bu deneyim beni daha güçlü kıldı ve artık dünyaya meydan okumaya hazırım" diyor.
Reuben’in hikayesi, kök hücre bağışının ne kadar hayat kurtarıcı olabileceğini gösteriyor. Reuben, bu süreçte gösterdiği cesaret ve kararlılıkla hem sağlığına kavuştu hem de hayallerine olan inancını hiç kaybetmedi. Üstelik bu süreç sadece onun değil, etrafındaki yüzlerce insanın da bağışçı olmasına vesile oldu. Bugün kök hücre bağışçısı olmak, başkalarının hayatını kurtarmak adına atılabilecek en değerli adımlardan biri.